Muhalefetin hastane fobisi

İdarecilerimiz seçime gergin bir havada girmemizde fayda mı görüyor?

CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun mahkûm edilmesi bu maksada matuf bir adım mı?

Belki de Ömer Çelik’in inanmamızı önerdiği gibi her şey hukukun içinde cereyan etmiştir.

İnanalım mı Ömer Çelik’e?

İsteyen inansın.

İstemeyen de siyasetin seçim ortamının şekillendirilmesinde yargıyı istihdam etme eğiliminde olduğuna inansın.

Bunlar tabii siyaset dışı çalışmalar.

Sonuçlarını her zaman kontrol edemeyeceğin, senin yaptığın ‘faul’e halkın nasıl mukabelede bulunacağını her zaman bilemeyeceğin aksiyonlar.

Bir de seçimin siyasi tarafı var.

İktidarın icraatları, başarıları, başarısızlıkları, ekonominin gidişatı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ülkenin idaresini kendisinden başkasının kolay kolay başaramayacağı bir şekle soktu.

Bu çok iyi bir şey değil. Ama sonuçta kendi lehinedir.

Başkası yönetemeyecekse kim ne yapabilir? Yönetsin o zaman.

Fakat gün geçtikçe işler sarpa sardı, kendisinin de yönetemeyeceği hale geldi. Bilhassa ekonomi alanında.

Muhalefet bu durumdan yararlanabilir mi?

Havayı kendi lehine çevirebilir mi?

Milleti, ülkeyi yönetebileceğine ikna edebilir mi?

Bu ikna işinin muhalefet tarafından çok ciddiye alındığından emin değilim.

Bana, vatandaşın kendi kendine ikna olmasını bekliyorlarmış gibi geliyor.

Ya da ekonomik şartların vatandaşı iknaya zorlamasını.

Muhalefetin bir önemli sorunu da Cumhurbaşkanı adayının kim olacağı.

Bunu kendi aralarında da hiç tartışmıyorlar.

Hani bazılarımızda vardır, doktora, hastaneye gitmek istemeyiz.

Buna hastane fobisi diyelim mi?

Hastaneye gidince başka sorunlar da ortaya çıkar. Kalp, kolesterol, şeker, bir sürü sıkıntı, arkasından ilaçlar, perhizler, ameliyatlar, neme lazım.

Cumhurbaşkanı adayının kim olacağını tartışmamaları galiba böyle bir endişeden kaynaklanıyor.

Tartışma açılınca arkasından bir sürü sorun sökün edebilir.

Altılı masada ihtilaf çıkabilir.

Belki çıkmaz. Ama ya çıkarsa?

Böyle bir saikle mi erteliyorlar tartışmayı?

Ya da başka sebepler.

Mesela, eğer CHP lideri Kılıçdaroğlu aday olmak istiyorsa… Tartışmanın, masadaki ortaklar tarafından kabul görme ihtimalinin en yüksek olduğu şartlarda açılmasını uygun görüyor olabilir.

İyi Parti lideri Meral Akşener’in aklında biri var mı?

Akşener, eğer varsa, aklındaki ismi açıkladığında herkes bil ittifak kabul edecek mi?

Veya altılı masanın diğer üyeleri her hal ve şartta masadaki yerlerini muhafaza edecekler mi? Aday kim olursa olsun?

Anketçiler Kılıçdaroğlu’nun yanı sıra iki kişiyi daha ölçüyorlar.

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve ABB Başkanı Mansur Yavaş.

İkisinin de seçilme ihtimalinin yüksek olduğunu söylüyorlar.

Mansur Yavaş sessiz.

Konuştuğu zaman büyü bozulur mu? Yoksa daha mı çok rağbet görür?

Konuya alaka göstermiyormuş gibi davranıyor. Gerçekten göstermiyor mu?

İmamoğlu ‘ilgiliyim’ diye açıkça söylemese de ilgili olduğunu hissettiriyor.

Adını koymadan ‘ben buradayım’ demenin yolunu buluyor.

Nasıl?

Mesela Trabzon’da, Rize’de, Artvin’de mitingler yaparak.

Bu mitinglerin parti içinde reaksiyona sebep olması da üzerinde durulmaya değer.

Bu isimlerden biri üzerinde ittifak oluşur mu?

Konu tartışmaya açılmadıkça öğrenemeyeceğiz.

Sözü kısa kesip şunu not edelim:

Muhalefetin aday belirleme süreci bir kriz potansiyeli içeriyor.

Kararsızları tereddüde düşürecek bir kriz potansiyeli.

YORUMLAR (52)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
52 Yorum