Sofrayı melekler mi beklermiş?

Gülliver Cüceler Ülkesinde. Ne zaman okuduğumu bile hatırlamıyorum. İlkokul yılları olmalı.

Gülliver’in bir saati var.

Liliputlular, o saatin, Gülliver’in tanrısı olduğunu düşünüyorlar.

Neden öyle düşünüyorlar?

Çünkü Gülliver Liliputlulara, “Ona bakmadan hiçbir işe başlamam” gibi bir laf etmiş.

Benim aklımda öyle kaldı.

Şimdi kitabı bulup cümlenin aslı nasıldı diye kontrol etmem imkansız.

Gülliver’i 1968 yılında okuduysam, akıllı telefonlar da internetle birleşerek 2000’lerin başında piyasa girdiyse, demek ki akıllı telefonla tanışmamıza 30 küsur yıl var.

Akıllı telefon piyasaya girdikten sonra...

Akıllı telefonlarla, anatomimizin bir parçası olacak kadar bütünleştikten sonra.

Biz insanlar, ‘sanal alem’in bir uzantısı haline geldikten sonra.

Hep hatırladım, Liliputlar’ın Gülliver’in saati için yaptıkları yorumu.

Duru, bozulmamış bir bakışla bakıldığında tapınmaya mı benzer akıllı telefonlarımızla ilişkimiz?

2000’lerden sonra, sanal alem büyük bir hızla ‘gerçek alem’in yerini aldı.

Paylaşıyoruz, öyleyse varız.

Güzel laf değil mi? Çok paylaşımcı.

Yanlış seçilmiş, yanıltıcı.

Paylaşmıyorsun ki... Gösteriyorsun.

Çarşıdan aldığı öte beriyi komşum görürse imrenir, günahta kalırım diye kese kağıdına sardırmaya özen gösteren insanlar vardı.

Şimdi, imrenileceğini ümid ettiğimiz her şeyi ‘göstermeye’ özen gösteriyoruz.

Bunun adına da ‘paylaşmak’ diyoruz.

Böyle bir alemdeyiz.

Büyük bir hızla o alemin bir parçası... Hem parçası hem hizmetkarı oluyoruz.

Peki bu durum, günlük hayatımıza nasıl yansıyor?

İyi bir gözlemcinin gözleriyle bakıldığında nasıl görünüyor?

Mesela bir hikayecinin?

Fatma Barbarosoğlu’nun ‘Mutluluk Onay Belgesi’ (Profil Kitap) bu sual için güzel bir cevap oluşturuyor.

Sanki bir ‘kırılma anı’nı görüntülüyor Barbarosoğlu’nun hikayeleri.

‘An’ dediysem, alemin ömrüne kıyasla ‘an.’

‘Eski dünya’ ile ‘yeni dünya’nın bir arada göründüğü son dönem.

Alemin ömrüne kıyasla ‘an’ kadar bir süre değil mi?

Bütün hakikiliğiyle hayatın kendisi ve bütün pervasızlığıyla, o hakikiliği hırpalayarak, itip kakarak yerine geçen sanallık.

‘Sanal’ isminde ‘sanmak’ var.

Yalan gibi görünüyor. Bir ‘aldatma’yı içeriyor.

Aldatmayı içerdiğine göre, ‘aldanma’yı da içeriyor.

Hayatın kendisi oldukça mahcup, fazla direnemez, yerini terk eder yakında. Sanal, gerçeğin tahtına kurulur.

Bunlar, Barbarosoğlu’nun hikayelerinin bana düşündürdüğü şeyler.

‘Cennetlik Arkadaşımız İçin Plaket Töreni’ndeki İhsan’lardan kaç kişi kaldı ki?

Ama ‘Yumruk Yumruğa’daki yumruklu kadın konuşmacılar ve selfi çeken kırmızı başörtülü kadınlar hızla çoğalıyor.

Aynı şeyin erkek versiyonları da çoğalıyor.

‘Caminin İçinde Güneş Gözlükleri İle Oturan Kadın’ın dramı son zamanlarda maalesef çok yaygınlaşan bir kadın cinayeti hikayesi.

Aynı zamanda bir ‘selfi’ faciası.

Ama sanki Barbarosoğlu’nun hikayelerindeki ‘esas kişi’ler Mahinur Hanım gibiler.

‘İçimdeki Sazlar Başka Söz Başka’ Haziran’da çıkmış.

Kitap gelince, yazarına da itimad ediyorsan, okursun.

Ben de öyle yaptım.

‘Sanal olan’ın gerçek hayatı kurcalamaları bu kitapta da devam ediyor.

‘Sofrayı Tutan Melekler’de mesela.

Boyuna fotoğraf çekip paylaşan Buse’nin anneannesinin “Sofrayı bekleyen melekler yoruldu” sözünü umarsız bir itiraz gibi bir kenara koyuyorum.

‘Yarım Peçete’yi unutamam. Okurken cimri enişteye ben de kızdım. Hikayenin sonunda ben de mahcup oldum.

‘Şarkıların yüklendiği geçmiş, kimine ağır kimine hafif.’

Şarkıların izini ben de sürdüm.

“Elbette geçmişin hatırası son nefese kadar şimdiki zaman olarak kalır.”

Fatma Hanım bu cümleyi Barbara Cassin’in ‘Nostalji’ kitabından almış.

Yaşım gereği, ‘laklak modası’nı da çok iyi biliyorum.

Barbarosoğlu’nun hikayelerini okurken çiçeklerden, insanların kıyafetlerinden, oturup kalkışlarından bahsederken girdiği ayrıntıların daima dikkatimi çektiğini de ilave edeyim.

Şiirle aram daima iyidir.

Hikayeyi (veya öyküyü/bu iki kelimenin edebiyatçılar arasında tartışma konusu edildiğinin farkındayım) biraz ihmal ettim.

Daha çok zaman ayırsam iyi olacak.

YORUMLAR (15)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
15 Yorum