Bir güzel adamın kaleminden 1 şehir ve Bilge Kral

Kalp krizi nedeniyle iki yıl önce aramızdan ayrılan gazeteci ve fikir adamı Akif Emre'nin kitaplığına iki yeni eseri daha eklendi: 'İstanbul'u Yeniden Düşünmek ve Erguvanname' ile 'Aliya'. Emre, ilk kitabında İstanbul ile ilgili sadece bir şehir portresi değil aynı zamanda bir medeniyet tasavvurunun çerçevesini çiziyor. 'Aliya' ise yazarın Aliya İzzetbegoviç hakkında yayımlanan yazılarından oluşuyor.

MELEK GEDİK / İSTANBUL

Yazıları, belgeselleri ve kitaplarıyla fikir hayatımıza büyük katkılar yapan duayen gazeteci-yazar Akif Emre'nin vefatının sene-i devriyesi yaklaşırken, Büyüyen Ay Yayınları'ndan iki güzel haber geldi. Yayınevi 'Akif Emre Kitaplığı'na iki yeni eser daha ekledi: 'İstanbul’u Yeniden Düşünmek ve Erguvanname' ile 'Aliya'. Kitaplığın 6'ncı kitabı olarak okuyucuları selamlayan 'İstanbul'u Yeniden Düşünmek ve Erguvanname'nin ilk bölümü Emre’nin, İstanbul’a dair yazdığı köşe yazılarından oluşuyor. Kitabın ikinci bölümü ise Akif Emre’nin ismini verdiği kısım ve adında da anlaşıldığı gibi erguvanlar hakkında. 

İstanbul'a ve onun Roma İmparatorluğu'ndan beri en önemli simgelerinden biri olan erguvanlara dair görüşlerini kaleme alan Emre, sadece bir şehir portresi değil aynı zamanda bir medeniyet tasavvurunun da çerçevesini çiziyor. İstanbul'un fethedilişinden Osmanlı'nın en uzun yüzyılı 19'ncu yüzyıla kadar İstanbul'un siyasi, kültürel, sosyal ve tabii ki medeniyet unsurlarını anlatan Emre, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasının ardından gölgelenen İstanbul'a dair çarpıcı analizler not ediyor yazılarında. 

İstanbul'un 2000'li yıllardan sonra nasıl kimliksizleştirildiğini hatta bunun sonunda nasıl 'ruhsuz bir şehir' olma yolunda katlediğini aktaran Emre, özellikle şehir-toplum hafızası arasındaki bağları çözümleyerek medeniyet tarihe ilişkin okumalar yapıyor: "Şehirlerin de bir ruhu vardır. Bir bütün olarak şehir, toplumun manifestosu sayılabilir. Bu yönüyle şehir, siyasal boyutu olan göstergeler bütünüdür. Şehirlerimize nasıl baktığımız tarih, kültür ve toplumumuzla ne türden bir ilişki kurabildiğimizin işaretlerini verir."

Kitabında sık sık İstanbul'un bir İslam şehri olduğunu, İslam medeniyetine dair unsurları içerdiğini vurgulayan Emre, İstanbul'un 'müzeleştirildiğini' ifade ederek dikkat çeken tespitlerde bulunuyor: "Dünyanın en muhteşem tarih ve kültür mirasının üstünde yükselen İstanbul'da hala bir 'şehir müzesi'nin, bir 'fetih müzesinin' olmaması tarih ile kurduğumuz ilişkinin çarpıklığı ile izah edilebilir ancak. Osmanlı medeniyeti ile ilişkisi Topkapı'da sergilenen eserlerle sınır tarih anlayışı, İstanbul'u müzesiz bırakırken onu müzeleştirmektedir."

İstanbul'un gün geçtikçe müzeleştirildiğini/kimliksizleştirildiğini/ ruhsuzlaştırıldığını savunan Emre, kitap boyunca İstanbul'a dair çok fazla karamsar bir tablo çizse de kitabın ikinci bölümü 'Erguvanname'de ise ruhumuzda hoş sedalar uyandıran sözleri peş peşe sıralıyor: İstanbul'un en güzel mevsimi erguvan zamanıdır. Hiçbir renk, hiçbir bahar belirtisi erguvan kadar İstanbul olamaz. Yılda bir kere ve çok kısa süreliğine yaşanan bir saltanattır onun güzelliği… Güzelliğin hüzünlü vedası belki de…

ALİYA, 17 YILLIK BİR BİRİKİMİN ÜRÜNÜ

Bir erguvan mevsimde aramızdan ayrılan Akif Emre'nin okuyucu ile buluşan diğer bir eseri ise Bosna Hersek lideri Aliya İzzetbegoviç'in anlatıldığı hacimli kitap. Emre'nin, İzzetbegoviç hakkında kaleme aldığı gazete ve dergi yazıları, röportajları ve konuşmalarını bir araya getirildiği çalışma, aynı zamanda 17 yıllık bir birikimin ürünü. 

Büyüyen Ay'dan Mustafa Kirenci, Aliya kitabına ilişkin dikkat çeken bir not düşmeyi de ihmal etmiyor kitabın sunuş bölümünde: Aliya'yı meydana getiren yazılara topluca baktığımızda aslında iki portre ortaya çıkmakta. İlki Aliya'nın portresi. Okurlarımız ilerleyen sayfalarda o portrenin çizimlerini satır satır takip edecekler. İkincisi ise metinleri meydana getiren bir aydın olarak Akif Emre portresi: O, Aliya'yı ve misyonunu anlamak, okurlarına anlatmak davasının peşini hiç bırakmamıştır. 

3 bölümden oluşan kitapta; Emre'nin Aliya hakkında yazıları, röportajları ve konuşmacı olarak yer aldığı etkinliklerde yaptığı sunumlar yer alıyor. Aliya ile yüz yüze röportaj yapma fırsatı bulan Emre, aynı zamanda Aliya'nın yol arkadaşları ile de Aliya hakkında 5'den fazla mülakat gerçekleştirmiş. Bu röportajların özelliği ise bugüne kadar hiçbir mecrada yer almamış olmaları. İlk kez gün yüzüne çıkan bu metinler, Emre'nin eşi Dürdane Emre sayesinde kitapta yer almış. İkinci bölümde yer alan bu röportajlar, Akif Emre tarafından deşifre edilmiş ve el yazısı şeklinde de kitapta mevcut. 

Bosna Hersek lideri hakkında önemli bir kaynak oluşturma iddiası da taşıyan kitapta, Emre'nin Aliya'ya dair hem öznel hem nesnel anlatımları söz konusu. Emre, yazılarında Aliya'ya sadece övgü dolu sözler söylemiyor, usta gazeteci aynı zaman bütün yönleriyle okuyucularına bir Aliya portresi çizmeye çalışıyor. 

Sayfaları çevirdikçe söz konusu portrenin hem tamamlandığına şahit oluyorsunuz hem de bir gazetecinin gözünden bir liderin yaşam mücadelesine dair derin analizleri okuyabiliyorsunuz. Uzun yıllar Aliya hakkında araştırmalar yapan Emre, Aliya'yı şu sözlerle tanımlıyor kitabında: Aliya'yı üç boyutta ele almakta fayda var diye düşünüyorum. Bir özgürlük mücadelesi/savaşı veren özgürlük savaşçısı, yani Bosna savaşı olsa da olmasa da Aliya, zaten hayatı boyunca böyle mücadele veren bir adam. İkincisi: bir kurucu lider; bir devlet adamı, önder olarak Aliya var. Bundan bağımsız değil ama farklı bir kategori olarak en önemli yanı: Düşünür ve entelektüel olarak Aliya. 

Bosna Hersek Cumhurbaşkanı İzzetbegoviç'in en çok entelektüel kimliği ile öne çıktığını savunan Emre, Aliya ile yüz yüze karşılaşmasını ise şu sözlerle anlatıyor: "Birden cami avlusunda içeri girdiğini gördüm. Aydınlık, evet, tek kelimeyle aydınlık bir çehre. Derin bakışları acı ve hüzünle birlikte bilgeliğin ışıltısını yansıtıyordu. O çehreyi o gün orada gördüğümde içimden geçenleri bugünkü gibi hatırlıyorum: Bu adamında çehresinde gölge yok! Evet, Aliye çehresinde gölgesi olmayan bir liderdi."

Usta gazeteci Emre için Aliya sadece siyasi bir lider değil aynı zamanda Doğu ile Batı arasında sıkışmış Müslüman toplumlarının örnek alması gereken bir düşünür, bilge… Bosna Hersek'in kurucu lideri Aliya'ya dair önemli tespitlerde bulunan ve onunla ilgili kişisel hayatında yaşadığı anekdotları da metinlerinden dile getiren Akif Emre'nin Aliya'sı: Bosna'yı özgürlüğe götüren bir lider, İslam dünyasının değerlerini taşıyan bir temsilci ve evrensel ölçekte insan olmanın onurunu savunan bir düşünür. Aliya portresinin 3 sayaca oturtan Emre'nin dediği gibi İzzetbegoviç yeniden konuşulması gereken bir lider.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.

İlgili Haberler

Tavizsiz bir entelektüel: Akif Emre'nin vefatının üzerinden 2 yıl geçti
Akif Emre'siz 11 ay... Penceresiz kapısız bir okuldu

Hayat Haberleri