Dijitale karşı ancak ‘canlı’ kalan yol alır

Rock müzik grubu Teneke Trampet ikinci albümü ‘Olmaz’ ile dinleyiciyle buluştu. Grubun basçısı Koray Bulut, dijitalleşmenin albüm satışlarını olumsuz etkilediğini söylüyor. Bulut “Şu an 100 bin albüm satan zil takıp oynar. Halbuki Türkiye gibi bir ülkede bir starın albüm satışlarının milyonları geçmesi lazım. Sahnede canlı müzik yapabilen müzisyenler ayakta kalacak” diyor.

IŞIL ÇALIŞKAN / İSTANBUL

Sokak müziği kökenli rock müzik grubu Teneke Trampet, yeni albümü ‘Olmaz’ı çıkardı. Adını Günter Grass’ın baskılar karşısında çocuk kalmayı seçmiş Oskar’ı anlattığı ‘Teneke Trampet’ romanından alan grubun 7 şarkılık albümünde müzikal zenginliğin yanı sıra şarkı sözleriyle de öne çıkıyor. Albümde Karacaoğlan’ın ‘Elif’ şiiri de yorumlanmış. Cem Pulathaneli ve Ergin Kandemir vokal, elektro gitar ve akustik gitarı paylaşırken, Egemen Özaltınkol davul, Koray Bulut ise bas gitar çalıyor. Grubun diğer üyesi Oğuz Tarihmen ise akustik gitar, flüt, mandolin, mızıka ve vokalle albüme katkı sunuyor.

* Gruba bir kitap ismi olan Teneke Trampet  ismini vermişsiniz. Neden?

Cem Pulathaneli: ‘Teneke Trampet’ filmini yaklaşık 20 yıl önce bir festivalde izlemiştik. Orada 3-4 yaşlarında küçük bir çocuk var. Doğum gününde ona teneke bir trampet hediye ediliyor. Almanya’da faşizmin yükselişe geçtiği dönem... Çocuk gündelik hayattaki birçok şeyden rahatsız oluyor. Bir gün merdivenden kendini bırakıp düşüyor. Bu şekilde büyümesinin önüne geçiyor. Bu tabii gerçek üstü bir imge. Zihni büyüyor ama vücudu büyümüyor. Çocuk görünüşlü kalıyor. O çocuk bulunduğu rahatsız durumdan trampetini çalarak ve tiz çığlıklar atarak gösteriyor. Bu tiz çığlıklarla rahatsızlığını dile getiriyor. O çocuğun rahatsızlığını bu şekilde dile getirmesi bizi çok etkilemişti. Biz de müziğimizle içimizdekileri dışa vurmak istiyorduk. Böyle edebi göndermesi olan grup ismini bu yüzden tercih ettik.

Grubun ilk yıllarında sokak müziği de yapıyordunuz.

C.P.: Grup kurulalı yaklaşık 20 yıl oldu. O özendiğimiz Cem Karaca, Fikret Kızılok, Bülent Ortaçgil gibi kendi şarkılarımızı yazmaya meylediyorduk. Şarkıları beğendikçe başka insanlara da çalmak istedik.

Sokak müziği diye gelenek de var. Bunu sahneden ayıran en büyük fark nedir?

C.P.: Daha yeniydik ve bizde iyi müzisyen değiliz ki psikolojisi vardı. Sokak ilk imkandı. Hiç kimseye kendini beğendirmek zorunda değilsin. Önünden geçen seni bazen dinliyor bazen dinlemiyor. Ama müziğimizi elektriklendirdikten sonra önümüze yepyeni imkanlar çıktı. Biz hala o şarkı yazarı geleneğine sözlerin önemli olduğu müzik geleneğini sahipleniyoruz. 

Müzik piyasasında dijitalleşmenin bir dezavantajı var mı?

K.B.: Albüm satışından müzisyenlerin para kazanma şansı pek yok. Şu an ünlü olarak bilinen müzisyenlerde bile bu şekilde. Şu an 100 bin albüm satan zil takıp oynar. Halbuki Türkiye gibi bir ülkede bir starın albüm satışlarının milyonları geçmesi lazım. Bunun nedeni müziğin bedava dinlenebilmesi. Kliplerin de istediğin anda izlenmesi. Eskiden biz sevdiğimiz klibi izleyebilmek için belli bir programın saatini beklerdik. Ucuz albüm satın almak için müzik mağazasında çalıştığımı hatılıyorum. Ama bunun bir avantajı var. Sahnede canlı müzik yapabilen müzisyenler ayakta kalacak.

BİREYSEL SORUNLARA TEPKİ GÖSTERDİK

‘Olmaz’ albümü neyin isyanı?

Cem Pulathaneli: Orada ‘Olmaz’ı biz söylemiyoruz aslında. Çok eskiden yazılmış bir şarkı aslında. Genç bir insanın herhangi bir şey yapmak isterken hayır olmaz yapamazsın diyen insana karşı bağırışı aslında. Albüm kapağında da bunu dile getirmeye çalıştık aslında. Olmaz diyen duvarların parçalanması gibi.

Yeni çalışmanızı ‘İzin Verme’ albümünden ayıran en büyük özelliği nedir?

Koray Bulut: ‘İzin Verme’, biraz daha toplumsal olaylara hitap ediyordu. ‘Olmaz’ ise daha bireysel sorunlara yönelik tepkiler içeriyor. Bu yaştan mı çağın bize getirdiği zamanın ruhundan mı kaynaklanıyor bilmiyorum. ‘İzin Verme’ biraz daha toplumcu bir tonda, ‘Olmaz’ ise varoluşçu.

Genel olarak toplumsal olaylara da duyarlı bir grupsunuz. Müziğin nasıl bir gücü olduğuna inanıyorsunuz?

K.B.: Müzikle dünyayı değiştiremezsiniz belki ama insanları değiştirebilirsiniz. Dünyayı da insanlar değiştirecek.

FRANSIZ SOKAK MÜZİSYENLERİNDE GÖRDÜK

Tenekebas diye bir enstrüman bulmuşsunuz. Neyin eksikliğini hissetmiştiniz?

Cem Pulathaneli: Biz onun bir benzerini Fransız bir sokak müziği grubunda gördük. Gövdesi trampet  şeklinde. Uzun bir kontrbas klavyesi var. Beyoğlu’nda meşhur gitar ustası Ekrem Ustaya sipatriş verdik. Trampet  götürdük. Onun üzerine bir çello sapı ekledi. Hem gitar hem de bir çubuk üzerinde yükseltilip kontrabas gibi çalınabiliyor. Ama taşınması ve sesinin alınması zor.

Bir röportajınızda “Enstrümanlar ve vokallerde çok sesliliğe yer vermemiz dünya duruşumuz” demişsiniz. Bunu biraz açar mısınız?

C.P.: Grubumuzda çeşit çeşit enstrümanlar olması farklılıklarıyla rock müzik içinde var olabilmesi bize bu çağrışımı yapmıştı. Nasıl bir toplumda insanlar kendi varoluşlarını sürdürerek başkalarını ezmeden, yaşamlarını sürdürebilmeliyse biz de bunu müziğe taşıdık.

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.

İlgili Haberler

Bağlama virtüözü Ümit Yılmaz: Siyah günler gelir geçer, yeter ki birbirimizin elinden tutalım
Bizi Mozart’tan daha iyi tanıyan yok
Artık caz da kültür politikasına girmeli

Hayat Haberleri