Bu kazı Anadolu'da tek! 2,5 ayda binlerce yıllık tarih çıktı
Anadolu'daki tek lejyon kalesi kazısı Kelkit'te bulunan Satala Antik Kenti'nde devam ediyor. Bu yılki 2,5 aylık çalışma sürecinde ise önemli bulgular elde edildi. Çalışmalarda Satala’ya yakın bir noktada yapılan kurtarma kazısında Urartu dönemine ait 3 bin yıllık bronz kemer bulundu.
114
Gümüşhane'nin Kelkit ilçesinde bulunan Sadak köyündeki Satala Antik Kenti'nde 2,5 aydır devam eden çalışmalarda Urartu dönemine ait çok sayıda bulgu ile bin 500 yıllık hamam ortaya çıkarıldı. Anadolu'da kazı çalışması gerçekleştirilen tek Roma lejyon kalesi olan Satala Antik Kenti'nde 45 kişilik ekiple başlayan kazı çalışmalarında Roma ve Bizans dönemine de ait buluntular keşfedildi.
214
Kazı çalışmaları, Bartın Üniversitesi Arkeoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü ve aynı üniversitenin Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şahin Yıldırım başkanlığında gerçekleşiyor. Roma İmparatorluğu'nun doğu sınırında günümüze kadar ulaşabilmiş dünyadaki tek lejyon kalesi olan Satala Antik Kenti'nde 2017 yılından beri devam eden arkeolojik kazılarda bugüne kadar elde edilen verilerin yanında bu yılki kazı çalışmalarında toprağın 50 santimetre altından başlayan tarihi bulgular 5 metre derinliğe kadar ulaştı.
314
Satala’da yapılan kazı çalışmaları sırasında Geç Tunç Çağı'na ait 5 bin yıllık mezar ile Ayasofya’yı yaptıran İmparator Justinyanus’un tamir ettirdiği kale surları ile bin 500 yıllık hamam yapısının ortaya çıktığı alana 2 kilometre uzaklıktaki Sökmen köyünde de Urartu dönemine ait yaklaşık 3 bin yıl öncesinin bronz savaşçı kemeri, o dönem işlenen demir madenin cürufları ve işlenmemiş demir cevherleri bulundu.
414
Roma İmparatorluğu'nun Apollinaris Lejyonu da denilen 15. Lejyonu'nun yaklaşık 600 yıl hüküm sürdüğü alanda bu yıl yapılan kazı çalışmaları sırasında özellikle Urartu Krallığı dönemine tarihlendirilen birçok bulgu elde edildiğini kaydeden Kazı Başkanı Doç. Dr. Şahin Yıldırım, “Satala’nın yaklaşık 2 kilometre uzağında yer alan Sökmen köyü civarında Gümüşhane Müze Müdürlüğü ile yaptığımız kurtarma kazısı çalışmalarında hem bir Urartu bronz savaşçı kemeri bulduk hem de Urartu madenciliğine veri sağlayacak objeler ele geçti.
514
Bu coğrafyada çok yoğun bir demir madeni var ve cevherler halinde doğada serbest halde bulunabiliyor. Urartular da özellikle Sökmen civarındaki alanda bir maden işletmişler. Bizim yapmış olduğumuz sondajlar sırasında her yerde çok yoğun bir şekilde demir cüruflarıyla karşılaştık. Yine açmalar içerisinde işlenmemiş demir cevherleri bulduk. Madencilik açısından bu bölgenin yani antik dönemler hatta daha öncesindeki Urartu döneminden beri çok yoğun bir şekilde kullanıldığını bize gösterdi” dedi.
614
Satala’da yaptıkları çalışmalarda da yine Urartu Krallığı dönemine tarihlendirilen seramikle ve mezarlar ortaya çıkarttıklarını ifade eden Yıldırım, tüm bunlarla bağlantılı olarak Satala’nın antik dönem öncesinde de önemli bir yerleşim alanı, bir Urartu Krallığı merkezi olduğunun ortaya çıktığını söyledi.
714
Elde ettikleri bulgular ışığında Satala ve civarının Doğu Karadeniz'deki önemli bir Urartu yerleşimi olduğunun söylenebileceğini kaydeden Yıldırım, “Urartuların Doğu Anadolu'da ve Kuzeydoğu Anadolu'daki ilişkisi, varlığı ile ilgili de çok önemli bulgular ele geçti. Bulunan kemerler ve diğer eserler ile yine Satala merkezinde bulunan eserler bizim açımızdan bu bölgenin Urartu döneminde çok güçlü bir yerleşim yeri olduğunu da gösterdi.
814
Urartu bronz kemeri milattan önce 9 ve 8. yüzyıllar arasında tarihlendirilmekte üzerindeki motiflerden dolayı. Urartuların baş tanrısı olan 'Haldi' burada betimlenmiş. Ana motif o. Bununla beraber de yine hayali varlık olarak nitelendirebileceğimiz sfenksler ve benzeri canlılar burada yer almış betimlenmiş.
914
Yine bitkisel ve geometrik motifler söz konusu. Bizim için tarihlemedeki en önemli veriyi sağlayan bu kemer. Buradaki üretim yerinin maden atölyesinin milattan önce 9 ve 8. yüzyıla kadar kullanıldığını bize göstermekte. Satala’daki bulgularla da örtüşüyor. Satala’daki Urartu buluntuları da yine milattan önce 9-8. yüzyıllara tarihlendirilmektedir” diye konuştu.
1014
Satala’nın Roma, sonrasındaki Geç Roma ve Erken Hristiyanlık döneminde özellikle İmparator Justinyan döneminde büyük bir gelişime uğradığını ifade eden Yıldırım, “Surların yeni baştan mamur edildiğini, aynı lejyon planını koruyarak kendi sur sistemini, sur tahkimatını oluşturduğunu görüyoruz. Surla beraber de sur içerisinde yeni yapılar, yeni çalışma organizasyonları gerçekleştirmişler. Sütunlu, revaklı galeriler ve bununla bağlantılı üst örtüler, büyük bir kompleks bir yapı.
1114
Bir bölümü büyük bir olasılıkla bazilika ama henüz çok büyük bir yapı olduğu için tam anlamıyla bütün işlevini ortaya koyabilmiş değiliz. Ancak şu anda bulunduğumuz bu mekanlar Orta Bizans döneminde bir hamam sistemine dönüştürülmüş. Duvarlar içerisinde sıcak su boru hatları ve kaldaryumlar meydana getirilmiş ve bu bir hamam yapısına doğru dönüştürülmüş.
1214
Bu bakımdan da Geç Antik Dönemle de ilgili Satala bize önemli bulgular sunmakta. Roma imparatorluk dönemine aitte çok önemli bulgularımız oldu. Silahların parçaları ve yine birçok seramiklerle karşılaştık. Bu yapılar milattan sonra 5-6.yüzyılda yoğunlukla inşa edilmiş.
1314
Sonrasında ise Orta Bizans dönemi olarak adlandırdığımız dönemde bir hamam haline dönüştürülmüş. Tabi yapıda birtakım işlevsel değişiklikler meydana getirilmiş. Yeni ilave duvarlar eklenmiş bazı duvarlar kaldırılmış. Ama duvarların içerisinde ısıtma tertibatı meydana getirilmiş. Bütün duvarlar içinden sıcak su geçen borularla birbirine bağlanmış ve içerisi tamamen ve bir iklimlendirmeyle tam hamam yapısı meydana getirilmiş burada” ifadelerini kullandı.