Barajın arkasında hesap var

Bahçeli’nin seçim barajında ‘Cumhur’un kararı yüzde 7 olarak tescillendi’ sözleriyle noktayı koyması sandık gündemini ısıttı. Cumhur İttifakı’nın ‘eşiğine’ Babacan’dan itiraz geldi: 20 yıldır bu değişimi yapmıyorsun da bugün neden yapıyorsun? Katılımcı demokrasi, çoğulcu demokrasi şimdi mi aklınıza geldi? Bunların hepsinin arkasında hesap var. Bizim baraj derdimiz yok.

EDA SANĞU

(Erdoğan Bayraktar’ın açıklamaları) Yüce Divan aklanma mekanizması gibi görülebilirdi. Bu arkadaşların Yüce Divan’a gönderilmemesi toplum vicdanında iz bıraktı. İş siyasi değerlendirmeye döndü. O malum arkadaşlar sağı solu tehdit etti. Merkez’in rezervlerini üç yılda çarçur ettiler. Net rezerv eksi 55 milyara düştü. 2019’da seçime giderken sırf yanlış görüntüyü verebilmek için bunu başlattılar ve gelinen sonuç bu.

EKONOMİNİN DİBİ DELİK, USULSÜZLÜK YOLSUZLUK VAR

Yönetimin temelinde büyük bir sorun var. Bunu 100 milyar dolarla bile çözemezsiniz. Türkiye ekonomisinin dibi delik. Büyük bir israf var. Usulsüzlükler, yolsuzluklar var. Hukuk, kurallar yoksa yatırımcı gelmez.
Zengin ile fakir arasındaki gelir farkı 22 kattan 26 kata çıkmış. Gelir dağılımı 12 yıl önceye dönmüş. Doğrudan sermaye Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nden sonra ilk kez eksiye düştü. Ülkeden çıkan, yatırım yapandan daha çok.

İKTİDAR İÇİN YOLU SONU

SEÇİM BARAJI: Neden yüzde yedi? 20 yıldır yapmıyorsun da neden bugün yapıyorsun? Hepsinin arkasında hesap var.

FAİZ: Erdoğan yüzde 6 faizi vatana ihanetle suçluyordu. Yüzde 19’u nasıl tanımlayacağız? Bir isim koymak lazım.

EKONOMİ: Şu anda Türkiye ekonomisinin dibi delik. Büyük bir israf, usulsüzlükler ve yolsuzluklar var.

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan KARAR TV’de Elif Çakır ve Taha Akyol’un gündeme ilişkin sorularını cevapladı. Çevre ve Şehircilik eski Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın 17/25 Aralık soruşturmalarına ilişkin “Dosyamda ne varsa, hem tapeler hem teknik takip doğrudur” sözlerinden ekonomik göstergelere, seçim barajından dış politikaya birçok başlığı değerlendiren Babacan’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

“Ülkede refah kaybı var. Satın alma gücü düştü. İnsanlar bunu fiilen yaşarken, ekonomimiz yüzde 21.7 büyüdü diye övünüyorlar. Vatandaşla iktidar arasındaki mesafenin arttığının fakında bile değiller. Yönetimin temelinde büyük bir sorun var. Bu sorunu 100 milyar dolarla bile çözemezsiniz. Şu anda Türkiye ekonomisinin dibi delik. Büyük bir israf var. Usulsüzlükler var yolsuzluklar var. Hukukun olmadığı, kuralların olmadığı, yargının tarafsız, bağımsız işlemediği, kural bazlı bir yönetim felsefesi olmayan bir ülkeye yatırım gelmez.”

“Merkez Bankası’nın 109 milyar brüt rezervine karşı şu an 164 milyar borcu birikti. Merkez Bankası’nın net rezervi eksi 55 milyara düştü. 2020 Mart ayında Merkez Bankası’ndaki dolar rezervi sıfırdı. Rezervler üç yılda eridi. Gerçekten insanın içi kan ağlıyor. Bu rezervler kolay birikmedi. Bu ülkenin ihracat yapan firmalarında çalışan işçilerin alın teri bu döviz. Ama 3 yılda çarçur ettiler. Aslında 2019 yılının başında ilk olay başlıyor. Çünkü 2019 Mart ayında yerel seçim var ve yerel seçimden önce Merkez Bankası’nın ve kurun olduğundan daha iyi gösterme çabası var. Seçime giderken sırf bu yalan, yanlış görüntüyü verebilmek için bunu başlattılar ve gelinen sonuç bu. IMF ara ara dünyadaki likideyi gözden geçiriyor ve dünyada likide ihtiyacı olduğu kanaati oluşursa IMF’nin yönetim kurulunda bütün üye ülkelere hissesi nispetinde bir SDR cinsinden bir rezerv tahsis ediyor. Bu dönem tahsis edilen 600 milyar dolar. Bizim de hissemiz yaklaşık yüzde 1 olduğu için bize yaklaşık 6,3 milyar dolar düştü.”

“Türkiye’nin şu anki dış borcu 2020 yılının sonunda 450 milyar dolara çıktı. Bu milli gelirin 63’üne tekabül ediyor. 2020’de milli gelire oranla dış borcumuz yüzde 54’tü. Biz bunu 3 yılda yüzde 34’e düşürdük. Merkez Bankası başkanı, Cumhurbaşkanı’nın talimatının dışında bugün bir şey yapabilir mi? Madem bütün yetki sayın Erdoğan’ın elinde niye bu sene 180 milyar lira faiz ödüyoruz. Niye Merkez Bankası’nın faizi yüzde 19. Madem faiz sebep, enflasyon sonuç. Niye faizi indirmiyor? Merkez Bankası’nın faizini yüzde 19’da tutan Erdoğan’dır. Bu milletin 180 milyar dolar ödemesinin sebebi bu faizlerdir. Biz 50 milyar faiz öderken Erdoğan dönemin bürokratlarını meydanlarda yuhalatıyordu. Yüzde 6 faizi vatana ihanetle suçluyordu. Niye Merkez Bankası’nın faizi yüzde 19? Yüzde 6-7 faiz vatan hainliğiyse, yüzde 19 faizi nasıl tanımlayacağız? Bir isim koymak lazım. Erdoğan’ın faizi indirsin ki enflasyon da insin, tezi o değil miydi? Benim de hükümette olduğum dönemde bize baskı yapıyordu, ‘yanlış yapıyorsunuz’ diyordu, ‘doğrusu budur’ diyordu. Şimdi kim faizci soruyorum. Hükümet içeride de dövizle borçlanıyor. Biz bunu sıfırlamıştık. Bir devlet kendi vatandaşına ülke içinde borçlanmaz. 30 küsur milyar dolar da hazinenin kendi vatandaşına döviz borcu var. Bir sene önce faiz ödememiz 134 milyarmış. Şimdi 180 milyar. Bunu düzeltmek için 200 milyarın çok üzerinde bir faiz ödemek zorunda kalacağız. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nden sonra faiz 180 milyar liraya çıktı. Bu parayla 5 bin tane yangın söndürme uçağı alabiliyorsunuz. Temelde prensip hatası var, yakın akraba göreve getirilmez. Yazık değil mi şu faize. Ülkeye giren çıkan doğrudan sermaye değil mi? 2007 yılında bu 22 milyar dolardı. Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nden sonra ilk defa eksiye düştü. Türkiye’den çıkan yatırım giren yatırımdan daha çok. Varlık Fonu’nun kurulmasının nedeni orada geniş bir inisiyatif alanı açmak. Varlık Fonu şu an sadece Türk Lirası cinsinden 65 milyar TL borçta ve 1 milyar 250 milyon euroluk tahvil ihraç etmiş durumda. Onun da borcu var. Varlık Fonu dediğiniz borçlu bir yapı.”

“Bir iktidar seçim kanunlarını değiştirerek varlığını devam ettirme gibi bir yola girdiğinde o yolun sonu belli. O yolun sonu iktidardan düşme oluyor. Seçim kanunu bir sene sonra yürürlüğe giriyor. Bugünkü şartlara göre bir çalışma yapıyorlar. Halbuki bir sene sonranın şartları bambaşka olacak. Zannediyorlar ki iktidar ve muhalefet partilerinin oyları bu civarlarda kalacak. Baraj korkumuz yok. Türkiye’nin dört bir yanında çalışıyoruz. Yasaları istedikleri kadar değiştirsinler. Neden yüzde 7? 20 yıldır yapmıyorsun da bugün neden yapıyorsun? Katılımcı demokrasi çoğulcu, demokrasi şimdi mi aklına geldi? Bunların hepsinin arkasında hesap var. Bizim baraj derdimiz yok. İlk seçimlerde vatandaşlarımızın tercihlerini değişimden yana kullanacaklarını sahada görüyoruz. Bu çok açık.”

“Taliban’a karşı Kabil Havalimanı’nı korumak için askerlerimizin canını tehlikeye atan zihniyet birdenbire Taliban yönetimine meşruiyet kazandırmaya çalışan bir zihniyet haline geliyor. Herhangi bir stratejik perspektife oturtabiliyor musunuz? Çok büyük bir itibar kaybı. Ne yaptıkları belli değil. Dışişleri Bakanlığı paspas yerine konuluyor. Bakanlık devre dışı bırakılınca Türkiye’nin artık dış politikası diye bir şey yok. Kendi ülkesindeki iç savaş, zulüm gibi sebeplerle kendine güvenli bir hayat kurmak isteyen insanlarla ilgili uluslararası hukuk var. En önemli konu, Suriye’de Suriyeliler için yaşanabilir bir gelecek oluşturmaktır. Sorunu çözmek için herkesle konuşmak zorundasınız. Türkiye’ye milyonlarca Suriyelinin gelmesi, Suriye’de yeni bir demografik kompozisyon oluşturdu. Acaba bu rejimin işine gelen bir kompozisyon mu? Türkiye’nin hızlı bir şekilde Suriye politikasını değiştirip çözümün parçası olması lazım. Gerekirse Esad rejimiyle de görüşülebilmesi lazım. Yeter ki iş çözülsün. Suriye sorununu çözmeden Suriyeliler sorununu çözmeyi çok zor görüyoruz. Bu işin hamasetini yapmak kolay iş. Popülizmini yapmak daha da kolay iş. Hele ekonomik kriz dönemlerinde göçmenler üzerinden siyaset yapmak büyük kolaycılık ki dünyanın her yerinde var. Toplumda eğer bir sıkıntı biriktiyse, öfkeyi yabancılara ve göçmenlere kanalize etmek siyasetin yapacağı en basit iş. DEVA Partisi’ni böyle bir siyaset yapmak için kurmadık. Gerçekçi, ilke ve çözüm bazlı siyaset yapıyoruz.”

ERDOĞAN’LA BİRÇOK KONUDA ÇATIŞMA YAŞADIM

Sayın Erdoğan’la birçok konuda çatışmalar yaşadım. En önemli anlaşmazlık konularımızdan bir tanesi insan kaynağı meselesiydi. En sonunda şunu demek zorunda kaldım ‘Eğer bu isimlerden birisini müsteşar istiyorsanız o zaman bu müsteşarlarla çalışacak bir de bakan bulun dedim.’ Şeffaflık, yolsuzlukla mücadele, siyasi etik, imar rantları bunların tamamını biz sayın Davutoğlu daha Başbakan olmamışken sayın Erdoğan’a defalarca sunduk ama hep reddedildik. Erdoğan ‘Bunları yaparsak İl Başkanı, İlçe Başkanı bulamayız’ dedi. Sayın Cumhurbaşkanı’nı halkın arasında en son ne zaman gördünüz? Otobüsünden çay atma var, vatandaşla temas. Çay paketi havada, vatandaşın başına düşüyor. Uzaktan temas oluşuyor. KHK’lılarla ilgili geniş kapsamlı bir çalışma yapıyoruz. Savcılıklar tarafından takipsizlik kararı verilen veya yargı süreci çalıştırılıp beraat eden vatandaşlarımızın KHK öncesi hakları aynen iade edilmelidir.

BABACAN ‘DÖRT BAKAN NEDEN YÜCE DİVAN’A GİTMEDİ’Yİ ANLATTI

O malum arkadaşlar sağı-solu tehdit etti

“17- 25 Aralık olaylarının iki yüzü var. Bu adeta mini bir darbe teşebbüsüdür. Ülkenin yargı mensuplarıyla kolluk kuvvetlerinin bir koordinasyon içerisinde yıllarca sürdüğü iddia edilen yolsuzluk ve rüşvet olaylarının biriktirip, 2014 yerel seçimlerine 3 ay kala, eş zamanlı olarak basına haber olacak şekilde vermeleri, bu operasyonları yapmaları iyi niyetli bir şey değil. Bu bir oyun. Bir kişinin gözaltına alınması için 17 defa rüşvet almasını beklemezsiniz. Hepsini paket ediyorsun, eş zamanlı memleketin gündemine düşürüyorsun ve bunu da yerel seçimlerden üç ay önce yapıyorsun. Bu, kesin bir darbe teşebbüsü. FETÖ terör örgütünün bir kumpası. Bağımsız ve tarafsız yargı bu iddiaların hepsine bakmalı. Yüce Divan, illa bir hesaplaşma, yargılanma değil de bir aklanma mekanizması görülebilirdi. Kendine güvenen insanlar gidip oradan aklanmayı tercih edebilirlerdi. Bu arkadaşlar Yüce Divan’a gönderilmedi. Bu toplumun vicdanında bir iz bıraktı. Yüce Divan’a nasıl gönderilmedi? Önce 15 kişilik soruşturma komisyonu; 9’u iktidar partisinden... Soruşturma komisyonunda üye olan arkadaşlarla tek tek konuştuk. Hepsinin güçlü ve olumsuz kanaatleri vardı. Daha sonra iş hukuki değerlendirmeden yavaş yavaş döndü siyasi bir değerlendirmeye ve bir siyasi hesap başladı. Ve o malum arkadaşlar (Egemen Bağış, Muammer Güler, Erdoğan Bayraktar ve Zafer Çağlayan) sağı solu tehdit ettiler.”
(Halk Bank davası) “Aradan neredeyse 8 yıl geçmiş halen gündemde. Baktık o dosyalar burada kapatıldı, örtüldü. New York’ta patladı tekrar. Halk Bankası davası dediğimiz dava bu 17-25 Aralık olayı, başka bir şey değil. Türkiye orada da dünyaya rezil oldu.”

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

İlgili Haberler

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Yazıcı'dan seçim barajı açıklaması

Güncel Haberleri