Davutoğlu: Başörtüsünü referanduma götürmek toplumsal barışa vurulacak en büyük darbedir

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, KARAR TV'nin Bi' Karar Ver programında Elif Çakır ve Yıldıray Oğur'un konuğu oldu.

MERVE ŞİŞMAN - UBADE EVLİ

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Bi' Karar Ver programında Elif Çakır ve Yıldıray Oğur'un sorularını cevapladı.

Davutoğlu'nun konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

"Dün gördünüz, Uygurlarla ilgili olarak, tüylerim diken diken oldu. Dünya ayakta Uygur meselesi nedeniyle insanlar kapatılmış evlere karantina adı altında, aç bırakılarak öldürülüyor, balkonlardan atlayarak insanlar intihar ediyor açlık dolayısıyla bir de yetmiyor orada yangın çıkarılıyor insanlar öldürülüyor.

Baştakiler her gün vatan, millet, din, Türk dünyası, İslam dünyası diyor ya bir ses çıkmıyor bir ses çıkmadığı gibi ses çıkartanlara orada bir tane kendini bilmez, Soylu özür dilemiş ya hayır özür dilemek yetmez, İçişleri Bakanı her gün istismar edeceğine bunların hesabını sormalı. Geliyor ve oradakilere diyor ki sizi sınır dışı ederiz. Kimi kimin memleketinden sınır dışı ediyorsun sen ya, kimsin sen? Efendim itin bunları diyor ya sen kimsin senin konuştuğun Türkçe'nin doğduğu diyar Kaşgarlı Mahmut'un diyarı orası, senin konuştuğun Türkçe'nin diyarı orası. Hala daha bu iktidara millilik, yerlilik adı altında itaat edenlere isyan ediyorum.

ALTILI MASA

Son günlerde daha çarpıcı olan isimlerini versem sizin de şaşıracağınız kişilerden şu geliyor, 'Hocamızın o masada olması geleceğimiz için teminat.' Kolektif bir suç algısını biz orada kaldırıyoruz aslında. Ülkeyi bu kabustan puslu havadan kurtarmak hedefimiz ama ondan önce sizlerin onurunu kurtarmak diyorum onlara.

Geçmişte yine Tayyip Bey'in çok yakınında bulunmuş bir ismin biz parti kurarken karşı çıkmıştı. Şimdilerde şunu söyledi 'Hocam iyi ki kurmuşsunuz çünkü bakın bütün bir camia diyeyim muhafazakar kesim, İslami kesim hepsi yoksulluklara bulandı dediğimiz zamanda bak Hoca ve arkadaşları da var onlarda siyaset yaptı ama hiçbiri hakkında bir şey söylenmedi diyebiliyoruz. Bu içten içe ateş sönmeye yüz tutar ama içinde kor hala vardır bir ümittir aslında o ateşin hala parlaması için bazılarında bu o İdealizm o misyon bir kor şeklinde orada duruyor.

'CHP' ile ne işiniz var?' diyenler eskiden daha fazlaydı daha bir anlama çabası var şimdi bir de kararlılığımızı görüyorlar. Provakatif gelenler hep oluyor belli ki şartlanmış seni dinlemiyor 'Biz sana oy vermiştik ne işiniz var orada' gibi ezberletilmiş bir formülle geliyor. Ama bazıları da 'Hocam ne oldu, niye oldu?' diye soruyor. Eskiden suçlama tarzında iken şimdi anlatıyorsunuz bazen tabii şimdilerde cumhurbaşkanı adaylığı çerçevesinde söylenenler oluyor, şu olsun şu olmasın daha pratik şeylere indirgendi külliyen CHP veya başka partilerle niye berabersiniz şeyinden daha çok.

CHP'NİN MUHAFAZAKAR KESİME YÖNELİK ADIMLARI

CHP ve Kılıçdaroğlu'nun adımları sahadaki yumuşamaya katkı sağlıyor bizi de rahatlatan adımlar oluyor. Kılıçdaroğlu'nun başörtüsü teklifi üzerine başörtülü vekilin yaptığı açıklama sonrasında dikkat ederseniz yarım saat sonra ben tweet attım, destek verdim. Sayın Kılıçdaroğlu ile bu konuyu istişare etmedik ama ben doğru gördüğüm adımı desteklerim. Bunun içim kim ne der diye de bakmam.

Bugün Bozdağ'ın açıklaması vardı önümüzdeki hafta getireceğiz diye (başörtüsü teklifi), ben Sayın Erdoğan'ın buradan geri döneceğini düşünmüyorum.

BAŞÖRTÜSÜ TEKLİFİ REFERANDUMU

Biz geçen hafta altılı masada bunu açık yüreklilikle tartıştık, konuştuk. Ben muhalefet olarak, altılı masa olarak bunu orada da ifade ettim başörtü konusunda referanduma gitmek veya gidilmesine yol açmak veya bunu teşvik etmek Türkiye'de toplumsal barışa vurulacak en büyük darbedir. Ve böyle bir oylama hangi şartlarda gerçekleşirse gerçekleşsin yüzde 55, yüzde 45 bitmez, çok büyük oyla biter ve biz tabii Gelecek Partisi olarak da ben şahsen de burada ben referandumda evet oyu veririm. Bunun alternatifi olmaz, tartışması da olmaz. Özgürlüklerle ilgili bire şeyi referanduma sunmamak lazım.

Referandumda risk şudur, herkesi aklı selime davet etmek istiyorum. 360 ile 399 arasında bir senaryo en kötü senaryodur bu reddedilirse diyelim tekrar gündeme seçim sonrasında getiririz biz çıkarırız diyebiliriz ama ben reddedilme ihtimalini düşük görüyorum. 360'ın altında olmaz. CHP'nin içinden de İYİ Parti'nin içinden de kendi seçim bölgelerine gittiklerinde başörtüsü konusunda evet mi dedin hayır mı sorusuna herkes evet dedim demek ister.

Bu konu arada kalırsa seçim ortamını tümüyle zehirler. Başörtüsü tartışması seçimin odağını değiştirir, hayır çıkmaz oradan çıkması da doğru değil zaten o zaman Erdoğan meydanlarda Başörtüsüne hayır dediler diye bir propaganda yürütür. Teklifin sahibi Sayın Kılıçdaroğlu.

Bu anayasa teklifi meclisten 400'ün üzerinde bir oyla geçmeli, bu tartışma bitmeli ve geride bırakılmalı. Biz bu tartışmayı geride bırakarak seçime gitmeliyiz. Hiç açılmasaydı olabilirdi, seçim sonrasında yapabilirdik ama madem ki Pandora'nın kutusu açıldı bu tartışma bitirilmeli.

Sayın Kılıçdaroğlu'nun teklifi iyi bir teklifti, ben de defalarca videolu mesaj yayınladım, 'Sayın Erdoğan ne olur bunu referanduma götürmeyin, burada yasa teklifine evet deyin ve bu çözülsün'... Ama Sayın Erdoğan siyasi bir fırsatçılık yaptı ve çıtayı anayasa çıtasına çıkardı, artık buradan geri dönüşü olmaz.

Sayın Kılıçdaroğlu girişiminde iyi niyetliydi ve ben hiç tereddüt etmeden destek verdim. Aramızda bu konu hiç geçmemiş olmasına rağmen destek verdim. Sayın Erdoğan da buna karşı bunu bir siyasi istismara dönüştürmeye, tabiri caizse 'gollük pas' dediği şey bir şekilde bunu seçim ortamında kullanmak... Bu başörtüsünün alet edilmesidir buna karşı da sesimizi yükselttik ama buna rağmen bir anayasa teklifi gelmişse buradan referanduma gidecek bir sonuç çıkması ülkedeki bütün o altılı masanın oluşturmaya çalıştı Sayın Kılıçdaroğlu'nun kendisinin de bu teklifle oluşturmaya çalıştığı iklime zarar verir. O iklimi korumak lazım. Bu noktaya gelmiş bir tartışma bu noktada referanduma gitmemeli. Bizim pozisyonumuz bu. Burada 400'ün üzerinde bir oyla geçmeli ve bitmeli.

400'ü geçse de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu hükümet sisteminde isterse referanduma götürmesi siyasi intihar olur. Biz çıkıp mecliste onaylanmış bir şeyi tartışmaya açan, başörtüsü meselesini, mecliste bitmiş bir konuyu halkın önüne getirerek başörtüsü gibi manevi değeri tartışma konusu yapan, insanların bir kısmını hayır demeye zorlayarak ayetlerle çatışmaya zorlayan bir münafıklıktır deriz buna, onun siyasi bedeli ağır olur, siyasi intihardır ve bumerang gibi gider Erdoğan'ı vurur.

Başörtüsü meselesini sulandırmamak lazım. Aile ilgili madde o teklife eklenirse yanlış yapar. Başörtüsü sorunu bizim neslin sınavıdır, bunu doğru noktalamak lazım.

Başörtü yasağı kalkacaksa içinde CHP'nin imzasının olması kadar kıymetli bir şey olmaz. Böylece bu mesele tümüyle kalkar.

ERDOĞAN'IN 'SİYASETTE KÜSLÜK OLMAZ' ÇIKIŞI

Esad'la barışır, Sisi ile barışır, Filistin meselesinde Mavi Marmara'dakileri eleştirip 'Bana mı sordun?' der Netanyahu ile konuşur ama Davutoğlu ile konuşmaz işte Erdoğan'ın gerçek yüzü bu. Ha benimle konuşması için can atıyor değilim ama madem ki küslük yok siyasette niye Gelecek Partisi'nin bayramlaşma tekliflerine hayır diyorsunuz Sayın Erdoğan? Perinçek'le bayramlaşıyorsunuz, 'Şeytan Ayetleri'ni' yazanlarla bayramlaşıyorsunuz da Allah aşkına bütün hayatı sizlerle geçmiş olanlarla neden bayramlaşmıyorsunuz?

Bugün Erdoğan, 'Ülke menfaati için fikrinize ihtiyacım var, görüşmek istiyorum' dese görüşürüm. Hiç bunda gocunmam ama nasıl görüşürüm; kapalı kapılar ardında görüşmem. Açık, gündemi belli olur.

ERDOĞAN'IN AKŞENER'E 'MASADAN AYRIL' ÇAĞRISI

Şimdi herkesi deneyecek, Demirtaş'ı denemedi mi? Öcalan'dan mektup getirmedi mi? Bir kere gitmekte olduğunu, düzenin sürmeyeceğini biliyor. MHP'nin oylarının yetmediğini görüyor. MHP eriyor, bitiyor. Şimdi AK Parti'den ayrılan oyların gideceği çok adres var. MHP gittikçe küçülüyor ve birlikte seçimi kazanamayacakları aşikar. Böyle olunca bir yerden bunu kapatması lazım. Ya HDP ile bir iş tutacak bizi eleştirmesine rağmen, işte Demirtaş'a yapılan jestin arka planı budur, Öcalan'dan gelen mektubun arka planı budur vs. Ya Sayın Akşener'e ya bizlere bir yerlerden gelecek. CHP'yi bir kutba koyup orayı dağıtmaya çalışıyor. Bu Tayyip Erdoğan'ın içine düştüğü paniği gösteriyor.

SİSİ İLE YILLAR SONRA GELEN KARE

Bakın normalleşme olur, mesela biz Yunanistan'la ilişkileri normalleştirdik ama onurlu bir normalleşmeydi bu. Bir gece Yunanistan'la biz 35 anlaşma imzaladık, Mısır'la bizim bir savaşımız yok. Yunanistan'la İstiklal savaşı vermişiz ama kimsenin kimsenin onurunuz zedelemediği, kimsenin kimseye bir şey dikte etmediği şekilde Atina'da 35 anlaşma imzaladık 2011'de. Rusya ile asırlar süren savaşlarımız var, vize muafiyeti anlaşmasını imzaladık. Sırbistan'la Bosna Hersek arasında arabuluculuk yaptık. Bunlar onurlu normalleşmelerdir ama siz en ağır ifadelerle saldırdığınız ve Rabia şehitlerinin hürmeti diyerek siyasileştirdiğiniz Rabia işaretini kullanırken daha önceki bir çok Türkiye güçlüyken normalleşme imkanı varken Türkiye'nin en kırılgan olduğu zannedilen bir dönemde diz çökercesine bir normalleşme gösterirseniz bunun adına ben teslimiyetçi normalleşme derim.

"MISIR İLE NORMALLEŞMENİN YANINDA OLDUM"

Şimdi Ermenistan ile normalleşmek için en doğru zamandır. Karabağ'ın etrafı kurtarılmış, Azerbaycan'ın toprakları büyük ölçüde bütünleşmiş, işte şimdi Ermenistan'a el uzatıp normalleşmek lazım. Neden, çünkü siz güçlüsünüz. Ermenistan dosyasını geride bırakmak için doğru zaman. Mesela Netanyahu. 2013'te Erdoğan'dan özür dilediğinde, işte o günlerde normalleşmek lazımdı. Çünkü elimiz güçlü ve İsrail'de daralmış durumdaydı. Şimdi ABD İsrail'in başkentini Kudüs yapmış, Arap ülkeleri sıra sıra İsrail'in peşine düşmüş sen gidiyorsun İsrail'le Cumhurbaşkanı buraya gelsin diye 3 ay yalvarıyorsun. Berat Albayrak, normalleşme adımlarını konuşurken İsrail tarafıyla görüşmelerde, bize gelen bilgi, çıksınlar yok desinler, Yahudi destekli medyada Erdoğan aleyhine yazılar çıkmasın diye konuşuyorsun. İşte bu yanlış normalleşme. Bilinler bilir ben her zaman Mısır ile normalleşmenin tarafında oldum. Ama tek taraflı teslimiyetçi bir görüntüyle değil.

Mısır'daki tutumumuz tarihi olarak doğruydu. Biz darbelerin yanında yer alamayız. Kim ne derse desin. Ben aynı yerdeyim. Meydanlarda 4 bin kişinin öldürüldüğü olaylara sessiz kalamayız tıpkı Uygurlara kalmadığımız gibi. Ama o olaylarda arabuluculuk için iki taraf arasında gidelim dediğimizde engellendik. Biz o olayları yumuşatmaya çalıştık Tayyip Erdoğan'ın mantığı ise hamasi bir sertlik... Mesela o günlerde Erdoğan, gazı kim verdiyse, o Kurban Bayramı'nda Haccı boykot etmek istedi. Yani Suudi Arabistan destek veriyor diye yeni rejime, 'Haccı boykot edelim, Türk Hacılar gitmesin' dedi. İkna edene kadar çok uğraştım. Olayı Mısır içinde tutalım, Suudi Arabistan önemli bir ülke karıştırmayalım. Bütün bunları karşımıza alamayız, hem bütün Hacca gideceklerin vebalini de üstlenemeyiz. Kim gaza getirdiyse baksınlar Erdoğan çevresine. Ben Dışişleri Bakanı iken beni baypas ederek İhvan Liderlerini Erdoğan ile görüştürenler bu gazı verenler.

Dışişleri Bakanı olarak Mursi'yi ziyarete ben gittim. Allah rahmet eylesin şunu söyledim: 'Türkiye'ye gelme. 'Gaz veren böyle mi der?' Türkiye'ye gelme biz seni nasıl olsa biliyoruz. Suudi Arabistan'a git hem bir Umre yap, Araplarla ilişkileri düzelt, Körfez Ülkeleri ile ilişkileri düzelt, Dünya'ya açıl, Türkiye'ye daha sonra gelmeni tavsiye ediyorum' dedim. Daha sonra Ak Parti Kongresine geldi biliyorsunuz, diğer ülkelere gittikten sonra. Hatta kendi örneğimizi verdim. Sayın Erdoğan, 2002 seçimlerinden sonra Avrupa'ya Amerika'ya gitti, oraları kazanmak lazım. Şimdi bunları onlara tavsiye eden biziz.

İhvan'ın koalisyonla bir aday çıkartması ve bütün grupların adayı olarak çıkması ya da tarafsız birini Cumhurbaşkanı yapmaları konusunda da telkinlerim oldu. Ama maalesef Hayrat Şatır'ı Türkiye'ye getirip benimle görüştürmeden Erdoğan'la görüştüren kimse bütün bu yanlışlardan o sorumludur.

"CUMHURBAŞKANI SÖYLEDİĞİ SÖZÜN ALTINDA KALAMAZ"

Erdoğan 2014 yılında Sisi ile BM'de aynı masaya oturmadığında arkadaşlara söyledim. Ben o sıra Başbakan olarak Türkiye'deyim, Sayın Erdoğan Cumhurbaşkanı olarak Birleşmiş Milletlerde. Ne olur ona söyleyin O masa BM masası o masaya otursun. O zamanlar Türkiye güçlü iken, şimdi hiçbir şey almadan Mısır muhaliflerini Türkiye'den yollayarak, Türkiye demokratik bir ülke herkes kalabilir, televizyonlar kapatıldı. Emin ol hiçbir şey diyemezlerdi. Londra'ya söylesinler derdik. Doğu Akdeniz'deki dengeleri bu kadar bozduktan sonra normalleşmenin anlamı yok. Türkiye büyük bir ülke, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı böyle iki, üç yılda kendi söylediği sözün altında kalmaz. Düşünün vahameti; Türkiye'de İstanbul Büyükşehir Belediye Seçimleri yapılıyor, meydanda Erdoğan; 'Sisi'yi mi seçeceksiniz Binali'yi mi seçeceksiniz?' diyor. Yani Ekrem İmamoğlu, Sisi, Binali de Türkiye. Şimdi böyle bir mantıktan gidip de tebessüm içindeki fotoğraftan birkaç gün sonra Mısır ve Yunanistan Dışişleri Bakanları, ayrı ayrı açıklamalarda, 'stratejik bir ortaklık içindeyiz, Doğu Akdeniz'de birlikte çalışacağız' Türkiye'ye karşı anlamına gelen yayınlar ve açıklamalar yapıldı. Hiçbir şey değişmedi. Türkiye'ye diz çöktürüyorlar.

Bakın gençliğimizden gelen idealizm, eğer bir gün Amerikan Başkanı Türkiye Cumhurbaşkanı'na 'Aptal olma' diye mektup gönderecek denseydi, devrimci de buna karşı çıkardı, İslamcıda buna karşı çıkardı, Ülkücü de buna karşı çıkardı. Çünkü Türkiye Cumhurbaşkanı kimseden 'Aptal olma' diye mektup alamaz derdi. Johnson Mektubu'nda diplomatik bir tehdit vardı, burada hakaret var. O gece ulaşmaya çalıştığım herkese bu mektup aynı yoldan gitsin dedim. O gün de söyledim o mektubu bana getiren Cumhurbaşkanını görevden alırdım. Getiremez. Büyükelçiyi görevden alırdım. Şimdi İçişleri Bakanı açıklama yapıyor Taksim Saldırısının arkasında Amerika var diye. Aynı Bakan daha önce 15 Temmuz'un arkasında BAE var diyordu.

ESAD, SİSİ VE ERDOĞAN İLİŞKİSİ

Dün Abu Dabi'de BAE İçişleri Bakanı ile görüntü veriyor. Bunların dostu belli değil, düşmanı belli değil. Daha doğrusu düşmanları belli, Türkiye'de bir tek bize düşmanlar. Dostları ise 'Aptal olma' diyen Trump dost, 'Rabia Katili' dedikleri Sisi dost, hepsi dost. Erdoğan ne dedi 'Siyasette küslük olmaz, Esad'la barışabiliriz.'. Hiçbir şart koşmadı. Yani şartsız bir şekilde Erdoğan Esad'la barışmaya hazır. Esad ne dedi, 'şartlarımız var.' Böyle bir normalleşme olur mu? Suriye Devleti Başkanı, Türkiye Cumhurbaşkanı'na şart dayatıyor. Bunun adına da 'barış diplomasisi' deniyor. Sayın Erdoğan'ı çıkar ilişkilerinde, şirket ilişkilerinde, para ilişkilerinde asla sahip çıkmam.

"ZAYIF BİR CUMHURBAŞKANI İSTEMİYORUZ"

Altılı masanın adaylığı tartışmaları her programın gündeminde. Altılı masayı ilk kurduğumuzda açıklama yaptık. Cumhurbaşkanlığı adaylığı seçim takvimiyle birlikte açıklanacak. O zamana kadar işbirliğimizin esaslarını inceleyeceğiz. Şu ana kadar da taviz vermedik. İktidar haksız bir rekabeti erken başlatmak istiyorlar. Bize başka türlü yüklenecekler, adaya başka türlü yüklenecekler. Erdoğan istedi diye açıklama yapmayacağız. Zayıf bir Cumhurbaşkanı istemiyoruz, güçlü bir sistem istiyoruz. Önümüzdeki ayda ise 'altı lider bu ülkeyi nasıl yönetecek?' onun üzerinde duracağız. Bu tabloda epey yol geldik. Bizim imzamız olmadan belirleyici olunmayacak. Cumhurbaşkanı, 5 yıl mutlak bir iradeyle ülkeyi Erdoğan gibi yönetmeyecek. Kimse Cumhurbaşkanı adayımıza böyle bir yol biçmesin.

"TÜRKİYE'NİN İKİNCİ BİR ŞANSI YOK"

Türkiye'nin ikinci bir şansı yok. 2023'te biz bu otoriter rejimi değiştiremezsek, İslamcılar da, Ülkücüler de, Devrimciler de bir daha demokratik biz düzen görmeyecekler. Yarın Erdoğan'ın yerine daha otoriter bir laikçi biri gelecek, başka bir gün ulusalcı biri gelecek. 90'lı yıllarda Türkiye'nin Avrupa'nın periferisi olmasından onurumuz kırılıyordu. Yani biz Avrupa'nın en üst düzey standart olarak sahip olmalıyız. Türkiye yarı demokratik sistemi ile Avrupa Birliği'nin periferisiydi. Şimdi ise daha kötü durumlara düştük. Asyatik rejimlerin periferisi olduk.

ALTILI MASA'NIN HARİTASI

Altılı Masanın bu ülkeye yaptığı en büyük hizmet; toplumsal gerilimi düşürmesidir. Açlıktan kıvranan büyük bir kesim, bir ümit doğru az bekleyelim dedi. Şimdi bizim birimci önceliğimiz toplumsal barışı sağlamak ve bunun için liderler feragat ediyor. Bakmayın böyle görüş ayrılıkları çıktığı haberlerine, masada artan bir uyum görmekten mutluyum. 3 aydır 6 kişilik bir komisyon gece gündüz çalışıyor. Hepsi devlet tecrübesine sahip, bizden eski Ulaştırma Bakanı Feridun Bey var, Faik Öztrak Bey var...Şimdi 1 ay içerisinde bizim ev sahipliğimizde 72 alt başlıkta 9 üst başlıkta politikalar belirledik. İstihdam, sanayi, kültür, eğitim hepsi, iktidara geldiğimiz de bu Cumhurbaşkanı ile biz n'pacağız. Bunun 36 maddesi tamamlandı. Son toplantı da biz de komisyon gibi çalıştık liderler ile. 36 maddede anlaşılamayan hususları aramızda tartıştık, ekibimiz anlaşamamış, bunu liderlere soralım demiş, çok da madde yok, onları çözüme kavuşturduk. Şimdi geri kalan 36 alt başlık için arkadaşlar çalışmalara devam ediyor. Ben bir tur da onun için yapacağım liderler arasında. Oradaki temel anlaşmazlıkları gidererek bizim ev sahipliği yapacağımız toplantı da elimizde bir geçiş haritası olacak tabiri caizse hükümet programı olacak. 6 partinin ortak hükümet programı olacak. 6 partinin geçiş süreci yol haritası olacak. Bunları açıkladıktan sonra muhtemel adayları masaya çağıracağız. O zaman herkes kendi adayını söyler. Bunları uygulayabilecek ve seçilebilecek en uygun adayla oradan mutabakatla çıkacağız. Sonra bu aday; bak arkadaş biz siyasi risk alarak halkın önüne çıkıp senin arkanda duracağız ama sen zinhar Tayyip Erdoğan'ın uyguladığı yöntemlerle yönetmeyi düşünüyorsan kendin gir seçime, kazanırsan istediğin gibi yönet ama bizim desteğimizi istiyorsan, biz senin arkanda duracaksak bu süreçte şunları yapman için duracağız. Dolayısıyla biz bu anlamda seninle birlikte yürüyeceğiz. Yani Cumhurbaşkanı adayının 7. bir parti gibi masaya oturup müzakere etmesini istemiyoruz.

ERDOĞAN'IN BEKLENTİSİ

Tayyip Erdoğan'ın beklediği şu; bir kişiyi seçsinler, koysunlar karşıma, o altı lider de çekilsin kenara, ben o adaya elimdeki bütün medya imkanlarıyla vura vura yıpratayım. Yok arkadaş biz çıkardığımız kişiye sahip çıkacağız. Ama o da altı partinin adayı olduğu bilinciyle, altı partinin çizdiği yol haritasına sadık kalacak.

"KILIÇDAROĞLU'NA VE AKŞENER'E TEŞEKKÜR EDERİM"

Türkiye'de yüzde 50+1 diye bir şey var. Allah aşkına Perinçek gibi hayatı boyu İslam'a, millete, dine her türlü hakareti yapmış bir adamı AK Parti kitleleri yüzde bilmem kaç oyuyla içine sindiriyor da ya da kendilerine idam sicimi atmış olan Bahçeli'nin ki oyları yüzde 4 ya da 5 civarında seyrediyor onun desteğini adeta ortak gibi kabul ediyorlar. Ben bu konuda sayın Kemal Kılıçdaroğlu'na ve Sayın Meral Akşener'e teşekkür ediyorum. Bunu hiçbir zaman gündeme getirmediler. Getirmemeleri hem onların siyasi olgunluğunu gösterir hem de ortadaki siyasi realiteyi. Hangi parti %25 ile Cumhurbaşkanlığını alır? Hangi parti %15? Herkes bunu bilmeli. Yüzde yarımın bile önemli olduğu bir yerde, Altılı Masa yeni bir Cumhurbaşkanı için Türkiye'nin en büyük şansıdır. Böyle düşünenler ayrı bir parti kurabilir.

"KURALARI ÖNCE KOYACAĞIZ KURALLARA UYACAĞIZ"

Aday önemli ama tek faktör değil. Aday önemli ama kişi önemli değil. Şahsı manevi diye bir tabir vardır. Bu topluluğun bir şahsı manevisi olacak, altılı parti ama bir şahsı manevi. Bir ortak şahsiyet. Türkiye'deki bütün kesimlerin özelliklerini taşıyan bir kimlikle çıkacak. Böyle bir şahsı manevi gibi davranmalı Cumhurbaşkanı. Tek başına birey gibi değil de. Toplumun ortak manevi şahsiyeti gibi davranan birini arıyoruz. Herkesin dönüp baktığında kendisinden bir parça bir şey gördüğü ve dolayısıyla bu beni temsil ediyor dediği ve bir de masanın ortak şahsiyetiyle çelişmeyen, çatışmayan. Kuralları önce koyacağız. Biz de kurallara uyacağız. Biz de kendi siyasi gündemimizi dikte etmeyeceğiz. Ona verdiğimiz bakanlar onun bakanı gibi davranacak partinin temsilcisi gibi davranmayacak. En sonunda her şey Cumhurbaşkanlığı Eşgüdüm Komitesinin ortak kültürü içinde olacak.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

İlgili Haberler

Davutoğlu: Bir daha olsa İstanbul Sözleşmesi'ne yine imza atarım
Dışişleri Bakanlığı'ndan İsrail'e kınama: Derin endişe duyuyoruz
Akşener: Bu iki arkadaşımızdan biri gösterilirse ‘evet’ diyeceğiz

Güncel Haberleri