Bir şairin 'kültürel örgütçü' olarak portresi

Şifreli şiirleri, zamanının ilerisindeki düz yazılarıyla dikkat çeken Can Akengin’in Giresun şehrinin gelmiş geçmiş en önemli kültürel örgütçüsü olduğu da yadsınamaz. Genç yaşta hayata veda eden şairin yaşamında karanlıkta kalmış pek çok muamma vardı. Mustafa Çulfaz ve İhsan Hakyemez’in yayıma hazırladığı, Alternatif Yayıncılık’tan çıkan bol fotoğraflı ‘Belgelerle Can Akengin’ kitabıysa muammalara ışık tutmanın yanı sıra, edebiyat araştırmacılarına yeni kapılar açan hayli kapsamlı bir araştırma.

TANER AY

Can Akengin ismini ilk defa ’78 veya ’79 yılında Pamuk ailesinin Cihangir’deki evlerinde Ahmet Zeki’den duymuştum. Bizlere nefis masalar hazırlayan Melahat teyzemiz ve hoşsohbet Naci amcamız hayattaydılar. Yanlış anımsamıyorsam Osman Canik o gece Can Akengin hakkında bir yorum yapmayıp sohbeti yine Topal Osman’a çekmişti. Giresunlu birinin ismi geçip de, Osman Canik’in fikir beyan etmemesi mümkün değildi ama, nedense öyle olmuştu. Sonraki yıllarda Ahmet Zeki’den Can Akengin’i çok dinledim, onun şiirlerinin derlendiği ’44 ve ’72 baskısı kitapları da okudum. Can Akengin’in şiirlerinin beni etkilediğini söyleyemem. Ama, aradan kırk yıl kadar geçtikten sonra, Mustafa Çulfaz 12 Şubat 1340 ile 15 Mayıs 1927 arasında Giresun’da yirmi yedi sayı çıkan ‘İzler’ dergisinin yeniden basımını yayıma hazırlayınca, Can Akengin, şifreli şiirleriyle, zamanının ilerisinde sayılabilecek düz yazılarıyla, bir şehrin muasır yaşama geçişteki ayrıksı çabalarıyla, tuhaf ve de sanırım kasten karanlıkta bırakılan öyküsüyle, bir anda ilgimi çekivermişti.

Giresun’da doğup büyüyen bu en farklı kültür insanının liseden bile mezun olduğunu sanmıyorum. Buna karşın, ’18 yılındaki yazılarında, sık sık değindiği Homeros neyse de, Lenin’den ve Troçki’den bahsetmesi, çok şaşırtıcı bir ayrıntıdır. Onun şiirlerini kendime yakın bulmadığım doğrudur, ama Can Akengin’in Giresun şehrinin gelmiş geçmiş en önemli kültürel örgütçüsü olduğunu da yadsıyamam. Genç yaştaki ölümünün ardından, Ali Avni Öneş, Naim Tirali, Alâeddin Güneysu, Ali Saim Bozbağ ve Naci Pamuk gibi muharrirler değerli bilgiler aktardılar. Ama, Can Akengin’in yaşamında yine de karanlıkta kalmış pek fazla muamma vardı. Mustafa Çulfaz ve İhsan Hakyemez, bu muammaları çözmek veya edebiyat araştırmacılarına yeni kapılar açmak amacıyla geçen yıl hayli kapsamlı bir araştırmayı başlattılar. Geçtiğimiz günlerde Alternatif Yayıncılık’tan çıkan 376 sayfalık ve bol fotoğraflı ‘Belgelerle Can Akengin’, işte o araştırmanın kitabı. Çulfaz ve Hakyemez, ‘Çalışmamızın Kaynakları ve Sonuçları’ başlıklı yazılarında, araştırmalarının serüvenini pek güzel anlatıyorlar. Kitapta bilhassa Mustafa Çulfaz’ın ‘Yeni Belgeler ve Bilgiler Işığında Can Akengin’ yazısına dikkatlerinizi çekerim. Ahmet Özer’in ‘Şiirden Bir Yaşamın Eteklerine Tutunarak’ ve benim de ‘Bursa’da Ömer Avni, Giresun’da Can Akengin’ başlıklı yazılarımızla küçük katkılarda bulunduğumuz ‘Belgelerle Can Akengin’ kitabı, mutlaka her edebiyat araştırmacısının elinin altında olmalıdır. Can Akengin’in yaşamının pek bilinmeyen bir kısmı Bursa’nın Reyhan Paşa Mahallesi’nde geçmişti. O yıllardaki Reyhan Paşa Mahallesi’nin kayıtlarına ulaşmakta maalesef güçlükler yaşadım. Ama, 91 kapı numaralı köşkün akıbetinin peşini bırakmış da değilim...

ÖZLEM BAHADIR’IN ŞİİRİNİ ISKALAMAYIN

KARAR okurları, bir yazımda, Özlem Bahadır’ın ‘Hafif’ isimli kitabından bahsederken, ‘İstanbul Çözüldü’yü bulamadığım için okuyamadığımı belirttiğimi anımsayacaklardır. Bu kitabın yeni baskısı birkaç ay önce Ayrıkotu’ndan çıktı. Özlem Bahadır’ın şiirini ıskalamayın derim. Çünkü, mimarlık ile şiir arasında çok ilginç köprüler inşâ eden bir şâir mimar Özlem Bahadır. Bir dizesinden çıkarttığım kadarıyla ‘91’den itibaren İstanbulluymuş. Yani, ahşap İstanbul’un son yıllarına bile tanık olmamış bir nesilden. Özlem Bahadır’ın o kadar iyi şiir ve mimari duygusu var ki, sırf bu yüzden onun ‘60’lı yılların İstanbul’unu yaşamamasına çok üzüldüm. Buna karşın, aslında, ‘60’lı yılların Yeşilçam filmleri gibi müthiş bir hazineye de sâhip. Ben her zaman ‘60’lı yıllardaki Yeşilçam filmlerinin birer İstanbul belgesi olduğunu, bazılarınınsa ahşap şehir yaşamı olarak belleklerimize nüfuz ettiğini söylerim. Bunu dikkate alırsa, Özlem Bahadır’ın, siyah beyaz Yeşilçam filmlerinden kaybolan ahşap İstanbul’a dair de çok iyi şiirler çıkaracağından eminim.

DİNSEL YAŞAMIN PENCERESİNDEN MAHALLE

Erkan Övüç’ün Sufi Kitap’tan çıkan ‘Osmanlı Üsküdarı’nda Bir Derviş Sokağı’ ise, bizi kaybettiğimiz İstanbul’un ahşap mahallerinden birine götürüyor. Kitabı çok sevdim ama, Erkan Övüç’ün mahalleye sadece dinsel yaşam penceresinden bakıp, mahalledeki sivil yaşamı çalışmasının dışında bırakmasını eksiklik olarak düşünüyorum. Bununla birlikte, Erkan Övüç, mahallenin sivil yaşamı üzerine de çalışıp, kitabını genişletebilir. Onun bu mahallenin sivil yaşamına ilişkin Osmanlı arşivinde epey kayıt bulacağı muhakkaktır. Böyle genişletilmiş ‘Osmanlı Üsküdarı’nda Bir Derviş Sokağı’nın ise, türünde başyapıt olacağını tereddütsüz söyleyebilirim...

USTA TİYATROCU METİN BELGİN’İN ANILARI

Bursalı tiyatro ve sinema sanatçısı dostum Metin Belgin’in geçen ay Literatür Yayınları’ndan çıkan ‘Acıklı Güldürü’ isimli tiyatro anılarına değinmeden geçemeyeceğim. Metin Belgin’in ‘Renkli Türkçe Sine’Masal’ isimli nefis sinema anıları için 23 Nisan 2021 günü Gazete Duvar’da yazmıştım. Çok iyi bir sinema seyircisi olmama karşın, tiyatroya birkaç ismin oyunlarının dışında pek düşkünlüğümün bulunmadığını söylemeliyim. Ama, ‘Acıklı Güldürü’yü, geldiği günün gecesinde sabaha kadar elimden bırakamadım. Kitabın bir ‘Nur Bey’ bölümü var ki, Nur Subaşı’nı tanıyan herkesi mest ettiğinden eminim. Onunla tanışmamışsanız ve yaşınız da altmışı aşmışsa, Nur Subaşı’nı Ramazan aylarında TRT’nin iftar programlarındaki davudi sesiyle anımsayacaksınızdır. Nur Bey’in şimdi yukarılarda bir yerde, önünde Altınbaş’ı, yanında kedileri, bizlere bakıp bakıp kahkahalar attığından eminim. ‘Acıklı Güldürü’nün ‘Sahne Arkası’ ve ‘Kulis Dedikoduları’ gibi bölümlerini de çok matrak. Metin Belgin’in Literatür Yayınları’ndan çıkan sinema ve tiyatro anılarını mutlaka okuyunuz. Bu iki anı kitabı, sizleri de benim gibi mutlu edecek, sine’masal anılarınızı sizlere yeniden renkli ve Türkçe yaşatacaktır.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.

Kültür Sanat Haberleri