Taberî’nin tefsiri yapay zekayla bir tık uzakta

Almanya’da İslam araştırmaları konusunda çalışan üç üniversitenin işbirliği ile yapay zeka ile çalışan bir tefsir veri tabanı oluşturuluyor. Veri tabanı araştırmacıların tarihi metinleri sayısız veriler eşliğinde değerlendirip analiz etmesine imkan tanıyacak.

MİKDAT KARAALİOĞLU/FRANKFURT | KARAR

Büyük müfessir, fakih, dilbilimci ve tarihçi Muhammed b. Cerīr et-Taberī’nin Cāmiʿu’l-beyān ʿan teʾvīli āyi’l-Ḳurʾān adlı tefsiri, içerdiği 40 bine yakın rivayetle, günümüze ulaşan en kapsamlı ve en iyi muhafaza edilmiş tefsir kaynağı olarak biliniyor. Gerek Taberī sonrası yazılan tefsirlerde gerekse çağdaş Kur’an araştırmalarında bu eserin içerdiği metinlere sıkça başvurulmaktadır. Bu nedenle, gerek eserde yer alan rivayetlerin, gerekse Taberī’nin kendi görüş ve yorumlarının dijitalleştirilip sistematize edilmek suretiyle araştırmacıların kullanımına sunulması, İslam araştırmaları başta olmak üzere bilim camiası için büyük önem taşıyor.

ÜÇ ÜNİVERSİTENİN ORTAK ÇALIŞMASI

Almanya’da bu amaçla “Linked Open Tafsir” isimli bir proje çalışması yürütülüyor. 2019’da başlayan proje kapsamında Frankfurt, Berlin ve Gießen üniversitelerinden 10 bilim insanı ve 15’i aşkın yardımcı araştırmacının yanı sıra muhtelif ülkelerden de 20 civarında bilim insanı beraber çalışıyor. Proje ekibinin hedefi, sure ve ayetlere göre düzenlendiği için Taberī Tefsiri’nde dağınık halde bulunan malumatı çeşitli kategorilere göre tasnif eden bir veri tabanı oluşturmak ve serbest ulaşıma açık olarak çevrim içi kullanıma sunmaktır.

VERİ TABANI FARKLI KRİTERLERLE OLUŞTURULUYOR

Buna göre tefsirdeki rivayetler içeriklerine göre, Kur’an’ın dilsel bağlamı, nüzul ortamı, Kur’an’ın öncesi durum, fıkıh, kelam, kıraat ve israiliyyat gibi belirli konulara göre tasnif edilerek veri tabanına yükleniyor. Ayrıca proje kapsamında, veri tabanında toplanan bilgilerden hareketle, Kur’an tarihi, tefsir tarihi, fıkıh tarihi, kelam tarihi, siyer araştırmaları, isnad araştırmaları ve israiliyat araştırmaları gibi farklı alanlarda da araştırmalar sürdürülüyor.

PROJENİN MERKEZİ FRANKFURT

Projenin kalbi olarak görülen veri tabanı, Frankfurt Goethe Üniversitesi İslam Dini ve Kültürü Araştırmaları Enstitüsü’nde hazırlanıyor. Enstitü direktörü ve tefsir profesörü Ömer Özsoy, oryantalist İslam araştırmalarında Kur’anın ortaya çıkışı ve İslam’ın başlangıç döneminin yoğun bir şekilde araştırıldığını belirterek şunları söylüyor: "İslam’ın doğuşuna ve Kur’an tarihine dair Batılı çalışmalar, esas itibarıyla Suriye ve Bizans tarih yazıcılığına dair kaynaklara, bölgedeki Hıristiyan ve Yahudilerin istinat ettikleri metinlere, Güney Arabistan’da bulunan arkeolojik kalıntılara, Arapça yazıtlara, İslam öncesi Arap şiirine ve erken dönem islami sikkelere dayalı olarak sürdürülüyor. Bu nedenle, İslami rivayet malzemesinin içerdiği çok değerli bilgiler bu çalışmalarda fazla dikkate alınmıyor. Projemiz bir yandan Batılı İslami araştırmalardaki bu boşluğu doldurmayı, öte yandan islami rivayet malzemesiyle ilgilenen bilim insanlarına yeni araştırma imkanları sunmayı hedefliyor. Başlangıç itibarıyla sadece Taberī’nin tefsiri veri tabanına yükleniyor.

BAŞLANGIÇ TABERİ İLE

Taberī Tefsiri’ni seçmemizin nedeni, Taberī’nin kendi zamanına kadar ulaşan Kur’an tefsirine katkı sunacağını düşündüğü bütün rivayetleri objektif bir şekilde toplamış olması ve eserinin iyi muhafaza edilmiş olmasıdır. 2019 başından beri süren çalışmalarımız sonunda, yapay zeka imkanlarına da başvurarak özel bir etiketleme (Annotation) modeli geliştirmiş bulunuyoruz. Bu model sayesinde, Taberī öncesi erken dönem tefsirlerini ve Suyūtī’nin ed-Durru’l-mensūr’una kadar rivayet bazlı bütün tefsirleri de veri tabanına girmemiz orta vadede mümkün olacak. Uzun vadeli hedefimiz ise, kaynaklarımızda isnadla nakledilen bütün bilgileri, yani hadisler dahil olmak üzere bütün rivayetleri kapsayan devasa bir veri tabanı oluşturmak.

KOMBİNE ARAŞTIRMALAR MÜMKÜN OLACAK

Projemizin en önemli özelliği, hem metin bazında hem isnad bazında, kelimeya, kavrama, isme, konuya, isnada ve raviye göre, karmaşık, kombine ve alan kısıtlamalı araştırma ve arama seçeneklerini mümkün kılacak olmasıdır. Projenin bize en heyecan veren boyutu ise, Kur’an’ın ilk muhataplarına ne dediğini ve onların bu mesaja verdiği tepkiyi yeniden inşa etme konusunda umut vermesidir. Böylelikle Kur’an yorumlarındaki keyfiliğin önüne tamamen geçmek mümkün olmasa da, Allah’ın 7. Yüzyılda Kur’an vahyi vasıtasıyla insanlarla kurduğu canlı diyaloğu ve onlar üzerinde icra ettiği dönüştürücü tesiri daha iyi idrak etmek ve daha derinden hissetmek mümkün olacaktır diye umuyoruz. Bu sayede, Hz. Peygamber’in vefatından sonraki üç asır zarfında özellikle teoloji ve fıkıh olmak üzere farklı alanlarda ne gibi gelişmeler olduğunu da şimdiye kadar olduğundan daha rahat ve kapsamlı bir şekilde inceleme imkanı bulmuş olacağız.”

Prof. Dr. Ömer Özsoy

RAVİLERE KİMLİK NUMARASI

Projenin en iddialı hedeflerinden biri, Taberī’de yer alan her bir isnada ve isnadlarda yer alan her bir raviye birer kimlik numarası verilerek veri tabanına girilmesi. Projede hem veri tabanı koordinatörü hem de isnad araştırmaları sorumlusu olarak görev yapan Dr. Misbahur Rehman, bu proje tamamlandığında, isnadlar ve raviler arasındaki bağlantıları rahatlıkla tespit etmek mümkün olacağı gibi, daha sonra başka kaynaklardaki isnadlar ve raviler de veri tabanına girileceği için, hadis araştırmaları için devrim niteliğinde bir kolaylık sağlanmış olacağını söylüyor: “Örneğin, her ravinin bir kimlik numarası olduğu için, istenen ravinin aktardığı tüm bilgiler veya herhangi bir konuda aktardığı bilgiler rahatlıkla tespit edilebilecek.

FARKLI ETİKETLERLE DERİN ANALİZ

Bunun haricinde metinlerin içerdiği zaman, mekan, şahıs, grup gibi temel unsurlar da etiketlendiği için, ilahiyatçılar ve tarihçiler açısından derinlikli ve çok boyutlu bir analiz imkanı ortaya çıkmış olacak. Bu, özellikle hadis metinlerinin zaman içerisinde geçirdikleri gelişim çizgilerini tespit etmeyi ve bu gelişimleri tarihlendirmeyi kolaylaştıracak. Bu suretle, bazen parçalara ayrılarak, bazen başka hadislerle birleştirilerek aktarılan hadis metinlerinin en eski versiyonlarını saptamak da kısmen mümkün olacaktır. Böyle bir imkanın, pek çok konuda ciddi teolojik sonuçları olacağını tahmi etmek zor olmasa gerektir. Böylesi detaylı bir çalışma, bu teknoloji olmadan mümkün olamazdı.”

KIRAATLERE ÖZEL İLGİ

Frankfurt ekibinin yoğunlaştığı alanlardan biri de, kıraatler konusu. Kur’an yazmaları ve kıraatler uzmanı Edin Mahmutovic koordinatörlüğünde yürütülen bu çalışma kapsamında, Taberī Tesfiri başta olmak üzere ilgili kaynaklarda yer alan kıraatler, mütevatir-şaz ayırımı yapmaksızın bir araya toplanıyor ve kıraatler arasındaki farklılıkların muhtemel sebepleri inceleniyor. Bu çerçevede Taberī’nin tercih ettiği kıraatin de tespit edilmesi hedefleniyor.

İLK DÖNEMLERİN RÖNTGENİ ÇEKİLİYOR

Humboldt Üniversitesi’ne bağlı Berlin İslam İlahiyatı Enstütüsü’nde İslam Hukuku profesörü olarak görev yapan Serdar Kurnaz, Linked Open Tafsir projesiyle birlikte İslam’ın ilk asırlarındaki gelişmelere ışık tutan metinleri araştırmacıların çevrim içi hizmetine sunmak istediklerini söylüyor ve şöyle ilave ediyor: “Veri tabanında, vahiy dönemindeki olaylar, kültürel, dini, sosyal koşullar ve kullanılan dil hakkında bilgiler içeren metinlere yer verilecek. Ayrıca, bu sayede, erken dönem tefsir geleneğinde vahyin dinamikleri hakkındaki düşüncelere yönelik de güvenilir bir araştırma zemini oluşturulmuş olacak.” Prof. Kurnaz, proje kapsamında “Kur’an fıkhı” araştırma ekibini de koordine ediyor: “Bu araştırma alanı kapsamında, Almanya dışından fıkıh tarihi uzmanı meslekdaşlarımızın da katkısıyla, öncelikle Cahiliye ortamında Kur’an vahyinin nasıl bir hukuki yapı geliştirdiğini, kurucu ümmetin yaşam pratiklerine nasıl refakat ettiğini tespit etmeyi hedefliyoruz. Buna ilaveten, ilk üç asırda fukahanın bir şekilde Kur’an’la irtibatlandırdığı fıkhi görüşleri toplayıp sistematize ediyoruz. Bu bize, fıkhi görüşlerin bölgelere ve zamana bağlı olarak sergiledikleri farklılaşmayı gözlemleme imkanı verdiği gibi, bu görüşlerin Cahiliye’deki veya diğer yerel hukuk geleneklerindeki muhtemel kökenlerini tespit etmemizi de kolaylaştırıyor.”

Prof. Dr. Serdar Kurnaz

DİNLER TARİHİNE DE KATKI SUNACAK

Berlin ekibinin bir diğer ağırlık noktasını ise, veri tabanındaki bilgilerden hareketle, Kur’an ve tefsirlerde yer alan Cahiliye, Yahudi, Hıristiyan ve diğer yerel geleneklere dair malumatın özel olarak analiz edilmesi oluşturuyor. Bu çalışmayı koordine eden araştırma görevlisi Tuğrul Kurt, projenin kültürler ve dinler arası boyutunun sadece İslam araştırmaları için değil Yahudilik ve Hıristiyanlık araştırmaları ve dinler tarihi için de önem taşıdığını vurguluyor: “Mesela, israiliyyat rivayetlerinin ihtiva ettiği bilgileri ilgili araştırmacıların hizmetine sunmak suretiyle, özellikle Kitab-ı Mukaddes çalışmalarına çok önemli bir katkıda bulunacağımızı düşünüyoruz. Zira bu rivayetler, şimdiye kadar bu alanlarda dikkate alınmayan çok değerli bilgiler içermektedir. Bir diğer çalışma alanımız ise, kaynaklarımızda israiliyyat kategorisine dahil edilen malumatın muhtemel yazılı ve sözlü kaynaklarını ve ait oldukları bölgeleri imkan ölçüsünde tespit etmek. Böylelikle, modern dönemde İlahiyat alanında ihmal edilen, fakat bazı konuların daha iyi anlaşılmasını sağlama potansiyeline sahip olan israiliyyat birikimine yeniden canlılık kazandırmayı umuyoruz.”

Araştırma Görevlisi Tuğrul Kurt

VERİLER PEDAGOJİK OLARAK DA DEĞERLENDİRİLECEK

Gießen’de bulunan Justus Liebig Üniversitesi’nde ise projede elde edilen bilgiler din eğitimi ve öğretimi açısından değerlendiriliyor. Üniversitenin “İslam Teolojisi ve Didaktiği” kürsüsü başkanı Prof. Dr. Yaşar Sarıkaya, Proje kapsamında elde edilen verilerin pedagojik olarak değerlendirilmesinin ve eğitim süreçlerine katkısının önemine vurgu yapıyor: "Bilimsel ve didaktik unsurları bir araya getirmek suretiyle, İslam ilahiyatı ve din eğitimi arasında şimdiye kadar olandan daha sağlıklı bir ilişki kurmayı hedefliyoruz.” Prof. Sarıkaya, veri tabanında toplanan bilgilerin geniş bir pedagojik ve eğitsel malzeme sunduğuna işaret ederek, böylece çeşitli ders ve eğitim ortamlarına projenin olumlu katkı sağlayacağını belirtiyor. Bu kapsamda Gießen’de hadislerin din eğitimi açısından nasıl daha etkin değerlendirilebileceğine dair yürütülen çalışmalara özellikle dikkat çekiyor. Gießen ekibinden Mehmet Soyhun, yaygın din eğitimi alanında, Déborah-Kathleen Grün ise örgün eğitim alanında Kur’an’ın öğretim teknikleri ve didaktiği alanında çalışıyor. Ayrıca, proje çalışmasında üretilen bilimsel bilgilerin farklı muhatap kitleleriyle ve farklı toplum kesimleriyle paylaşılabilmesini ve onların bu imkandan faydalanabilmelerini teminen proje bünyesinde alan uzmanları da görev yapıyor.

Linked Open Tafsir projesi, direktörlüğünü “Frankfurt-Gießen İslam Araştırmaları Merkezi”nin (ZEFIS) de başkanlığını yürüten Prof. Dr. Bekim Agai’nin yaptığı “Bilim ve Toplumda İslam Akademisi” (AIWG) tarafından finanse ediliyor.

Projenin Türkçe, Arapça ve İngilizce altyazılı tanıtım vidyosu Youtube’a “Linked Open Tafsir” yazmak suretiyle veya aşağıdaki linkten izlenebilir: https://www.youtube.com/watch?v=LJODcc_Gz50&t=2s

Prof. Dr. Yaşar Sarıkaya

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

Kültür Sanat Haberleri