Mehmet Yegin yazdı: Kalkışma sonrası Türkiye-NATO ilişkilerinin geleceği...

Paralel ihanet çetesinin 15 Temmuz kalkışması milletin direnişiyle püskürtüldü. Peki, uluslararası arenada geniş yankı bulan darbe girişiminin Türkiye-NATO ilişkilerine yansıması ne olur? Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu’ndan Mehmet Yegin kaleme aldı.

MEHMET YEGİN

Başarısızlığa uğrayan hain girişim sonrasında 328 general ve amiralden 124’ü tutuklandı. Toplamda 8311 gözaltında veya tutuklu askeri personel bulunuyor. Bu durumun Türk ordusunun halihazırdaki kabiliyet ve hazır olma durumunu etkileyeceği şüphesiz. Sadece insan kaybı bağlamında değil statü kaybı, moral ve motivasyon açısından da sorunlar olacaktır. Halkın askere yönelik algısında kırılma yaşanması ile sivil yönetimin darbe olasılığını göz önünde bulundurarak güvenlik alanında karar alması Türk Silahlı Kuvvetleri’nin işini zorlaştıracaktır. Bu bağlamda darbe girişiminin hem TSK’ya hem de Türkiye’ye ciddi zarar verdiği tartışılmaz.

NATO’nun askeri darbelerde rolü üzerine genel tartışmaları bir kenara bırakacak olursak pratik anlamda Türkiye’nin NATO üyesi olması bu zor zamanı daha kolay atlatabilmesi açısından bir avantaj. NATO’nun beşinci maddesi ile güvenliğinin ittifak ile garanti altına alınmış olması dışarıdan doğrudan Türkiye’ye gelebilecek saldırılara karşı caydırıcı olacaktır. Ayrıca 8-9 Temmuz Varşova Zirvesi’nde alınan kararların da Türkiye’nin güvenliği açısından sağlayacağı avantajlar var. Nitekim bu zirvede terör saldırılarına “kolektif savunma” çerçevesinde her türlü önlem alınacağı dile getirildi. Bununla birlikte NATO’nun Türkiye’nin güneyinden gelen tehditlere karşı önlemler alacak olması ve bu önlemleri yıllık değerlendirmeler ışığında esnek bir şekilde güncelleyecek olması Ankara açısından önemli bir güvence oluşturuyor.

Buna karşın darbe girişimi sonrası NATO’dan gelen tepkiler Türkiye’nin de NATO nezdinde ne kadar önemli bir rol oynadığını ortaya koymuş oldu. Özellikle istikrarsızlığın ve belirsizliğin arttığı günümüzde hem Rusya başta olmak üzere devletlerden hem de IŞİD’in önde geldiği devlet dışı aktörlerden NATO üyelerine yönelik ciddi tehdit ve meydan okumalar var. O kadar ki NATO’nun son zamanlarda hiç olmadığı kadar tehdit ve meydan okuma ile karşı karşıya kaldığı bir dönemde olduğu söylenebilir. Bu durum da Türkiye’nin önemini bir kat daha artırıyor. NATO açısından hem doğudan hem de güneyden gelebilecek tehditlere karşı askeri açıdan zayıf görülebilecek bir Türkiye ciddi bir dezavantaj. Üstelik böyle zorlu bir dönemde askeri yük paylaşımı her zamankinden daha fazla önem kazanırken NATO’nun ikinci büyük ordusunun daha az yük almak durumunda kalma olasılığı endişe verici bulunuyor.

Eski NATO Komutanı James Stavridis, Türkiye’nin hemen her NATO operasyonuna asker, savaş gemisi ve hava kuvvetleri ile katkıda bulunduğunu, askeri eğitim faaliyetlerinde de ciddi bir rolü olduğunu söylüyor. Bunlardan geriye düşülmesi olasılığı NATO’yu düşündürüyor. Üstelik Varşova Zirvesi’nde bu tip görevlere yenileri eklendi. NATO Rusya’ya geri adım atmadığını gösteren güçlü mesajlar verdi ki bunlar askeri önlemlerdi. NATO’nun en büyük adımı, askerlerini dört ülkenin sağlayacağı dört tabur büyüklüğündeki gücü doğu sınırında konuşlandırma kararı oldu. Buna ek olarak acil durumda iki-üç gün gibi kısa bir sürede destek kuvvetlerin bu ülkelere gelmesini ise aralarında Türkiye’nin de bulunduğu yedi ülkenin üstlenmesi kararlaştırıldı. Bu durumda Türkiye’nin askeri açıdan “hazır olma” durumu ve performansı, NATO’yu da etkileyecektir.

Stavridis’in belirttiği ikinci alan ise başarısız devletlere verilen destek ve kapasite inşası konusunda Türkiye, Varşova’da yeni yükler aldı. Çünkü Zirve’de Afganistan’a “Kararlı Destek” adıyla eğitim desteği sağlayan askerî varlığın 2016 sonrasında da esnek bir yapılanma ile devam etmesi kararlaştırıldı. Ayrıca özellikle Irak, Ürdün ve Libya’ya yönelik savunma ve kapasite geliştirmek amacıyla talep edilen destekler verilecek ki Irak’a verilecek destekte, Türkiye’deki eğitim merkezlerinin de aktif rol oynaması yönünde karar alınmış olduğunu hatırlatalım.

İncirlik ve NATO üyeliği gerginliği

Türkiye’nin ittifak için önemi ile birlikte hain girişim sonrasında Türkiye ve NATO arasında tansiyonu yükselttiği, krize varabilecek yeni tartışmalar başlattığını da gözden kaçırmamak gerekiyor. Burada özellikle darbe girişimi sırasında İncirlik Üssü’nün elektriğinin kesilmesi ABD açısından kaygı verici oldu. Daha öncesinde de Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun –sonra düzeltilmiş olsa da- Ruslara da üssün açılabileceği ifadeleri üssün konumu açısından bir sinyal olarak görüldü. Öyle ki bu üstte bulunan NATO’ya ait taktik nükleer silahların güvenliği ilk defa tartışmaya açıldı. İncirlik Üssü, NATO açısından stratejik öneme sahip. Bu nedenle üssün statüsünde meydana gelebilecek bir değişiklik hem NATO hem ABD tarafından krize varabilecek bir konu olarak değerlendirilecektir.

Dışişleri Bakanı Kerry’nin Türkiye’nin NATO üyeliğinin tehlikeye girdiği yönündeki açıklaması da krize varabilecek bir tartışmanın kapısını araladı. Şimdiye kadar hiçbir krizde Türkiye’nin NATO üyeliği dile getirilmemişti. Bu ifadelerin ilk defa kullanılmasının ardından bu konunun da krize varabilecek bir uç gösterdiği söylenebilir. NATO’nun şimdiye kadar beş askeri müdahale yaşamış olan Türkiye’de demokrasi konusunda büyük bir hassasiyet ortaya koyduğu söylenemez. Ayrıca NATO’nun üyelerini çıkarma konusunda bir prosedürü bulunmadığı gibi henüz diğer üye ülkeler tarafından atılan bir NATO üyesi de bulunmuyor. Sadece üye ülkelerin kendi istekleri ile geri çekilmelerine yönelik örnekler var. Bunlar ise Fransa’nın 1966’da, Yunanistan’ın ise 1974’te kendi istekleri ile NATO’nun askeri kanadından çekilmesi.

Ancak konjonktürün yavaş yavaş değiştiğini de göz ardı etmememiz gerekiyor. Değişen konjonktür başını Çin’in çektiği yükselen güçlerin otokrasi ile ekonomik gelişme bağlamında yeni bir model ortaya koyması ve otokrasi ortak paydasında buluşmaları. Bunun tetiklediği karşı dalga ise Batı blokunun gün geçtikçe daha fazla demokratik değerlere vurgu yapması olarak karşımıza çıkıyor. NATO, Varşova Zirvesi’nde demokrasiye yapılan güçlü vurgu, kimlik üzerinden bir araya gelme ve ortak payda olarak öne çıkartılan demokrasi bağlamında bir trend ortaya koyuyor

Sonuç olarak, Türkiye’nin NATO üyesi olarak bu kritik dönemi atlatması güvenliği açısından bir avantaj. Buna karşı NATO’dan gelen tepkiler Türkiye’nin de NATO açısından önemli partner olduğunu ortaya koyuyor. Buna karşın krize varabilecek gelişmeler de yaşanmadı değil. Bu konularda karşılıklı  anlayış ve uzlaşının sağlanması Türkiye ile İttifak’ın geleceği açısından hayati öneme sahip.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.

Görüşler Haberleri