Murakami’yi Türkçeleştirmek terapi gibi

Ali Volkan Erdemir, ünlü Japon yazar Haruki Murakami’nin şimdiye kadar altı kitabını Japoncadan Türkçeye çevirdi. Yedi ve sekizinci kitapların yolda olduğunu belirten Erdemir “Onun karakterlerini Türkçeyle buluşturmak, benim için bir terapi” diyor.

HAZIRLAYAN: ZEYNEP KARAKUŞLU

Koyoto Üniversitesi’nde yüksek lisans ve doktora programlarında aldığım derslerden biri çeviri üzerindeydi. ‘Küçük Prens’in Fransızcasından, benim gibi Fransızcaya çok hakim olmayanlar için ise İngilizcesinden Japoncaya pratik çeviri alıştırması yaparak çeviriye ilk ciddi adımları atmış olduğumu düşünüyorum. Açıkçası çeviri yapma isteğim hep vardı ancak önceliği akademik çalışmalara vermiştim. Dahası, çeviri yapmak için nasıl bir yol izlemem gerektiğini bilmiyordum. 2014 yılında Bakü’de bir uluslararası sempozyumda kendisi de çevirmen olan Sabri Gürses, Doğan Kitap’ın Japonca çevirmen arayışında olduğunu söyledi. Bir başka sempozyumda görüştüğüm, kendisi de Japoncadan çeviriler yapan, Esin Esen ise istersem Can Yayınları’na benden söz edebileceğini söyledi. Böylece, çevirmenliğe bu iki edebiyatsever arkadaşımın vesilesiyle, bir anlamda tesadüfen başladım. Kimi okurlardan e-mail alıyorum. Bazı sözcük tercihlerimi soruyor, bazıları gözden kaçan imlâ ya da sözcük yazım hatasını nezaketli bir şekilde paylaşıyor, sonraki basımda bunları değerlendiriyoruz. Bugüne dek olumsuz bir e-mail almadım. Ara sıra internet sitesindeki kitap satış sitelerinin altındaki yorumları okuyorum. Orada, Murakami’nin ne yazsa okunacağını, dilinin sade ve yüreğe işleyen bir üslubunun olduğunu belirten yazıları görmek beni sevindiriyor. Murakami’nin Türkçe yazmış gibi hissedilmesinde kendime pay biçiyorum diyebilirim. ‘Rüzgârın Şarkısını Dinle’ Murakami’den çevirdiğim altıncı kitap. Yedinci ve sekizincisi de aksilik olmazsa, bu yıl içinde Türkçede okurlarıyla buluşacak. ‘Rüzgârın Şarkısını Dinle’, Murakami’nin ilk kitabı, bunun samimiyeti fark ediliyor öncelikle. Özellikle ölümcül hastalığa yakalanmış bir kızcağızın hastaneden yazdığı mektupta yaşama tutunma gayreti, ona yardım için ablasının gösterdiği büyük fedakârlık, mektubu okuyan radyo programcısının duygusal yaklaşımı bize dünyanın ne kadar küçük olduğunu, hepimizin aslında birbirimize ne kadar benzediğimizi hatırlatıyor. Murakami’nin diğer romanlarından da edindiğimiz bu duygudaşlık hissi aslında gerçek edebiyatın da güzel yanı değil mi? Bizlere, hepimizin bir olduğumuz inancını geçirmesi.

Yazarın yeni romanı ‘Kishidanchogoroshi’ (Kumandanı Öldürmek) ile Nobel Edebiyat Ödülü’nün en büyük adaylarından biri olacağına eminim, hatta bu romandan sonra ödülü kazanacağına da inanıyorum. Roman, hem gerçek hem de gerçeküstü olaylara dayanıyor, büyük bir metinlerarasılık şöleni. Müzik dersi gibi paylaşımlar ve Murakami’nin bu kez kimi siyasi olayları vurgulaması, onlara nötr bakışı, barışçıl tavrı, bu eserini diğerlerinin üzerine çıkaracak diye düşünüyorum. 1048 sayfalık, oylumlu bir kitap ve çok yorucu olsa da çevirdiğim için mutluyum. Çeviride kimi soyut kavramlarda çok zorlanıyordum. Ancak Murakami çevirilerinin sürekli editörü Handan Akdemir, Murakami’nin her dediğinin illaki anlaşılması gerekmediğini, kimi yerlerde adeta bir Şamanik arınma yaşandığını belirtti. Bunun dışında ise bazı sade kısımları aynı sadelikte Türkçeye aktarmak sanılanın aksine çok güç olabiliyor. Bir de Japoncadan kaynaklanan belirsiz ve örtük anlamlar zordur. Ne var ki, bir yazarın birden fazla eserini çevirmiş olmak, ayrı bir terbiye getiriyor çevirmene de. Yazım tekniğini, düşüncesini, demek istediğini artık anlıyor ya da seziyor oluyorsunuz.

Yine, Murakami çevirileriyle birlikte geniş bir “Murakamik” arkadaş çevrem oldu. Çoğuyla yüz yüze görüşme vakti bulamasam da, mektup ve mesajlarla edebiyat, kültür ve sanat üzerine görüşmeler yapıyor, birbirimizi zenginleştiriyoruz. Yaşadığım bazı dezavantajlar da var tabii. Ancak burada dillendirmeyeceğim. Kazanımlarımı düşününce bu rahatsızlıklar gözardı edilebiliyor. Aslında, ikinci Murakami çevirim ‘Sputnik Sevgilim’deki K. karakteri ile doğum günümün gün, ay ve yıl olarak aynı olması, bana “Murakamik” bir işaret olarak görünmüştü. Romantikleştiriyorumdur muhtemelen ama Murakami’nin eserlerinde can verdiği 21’inci yüzyıl kent insanlarından biri olarak, çeviri yaparken onun karakterlerini tanımak, onlara ses vermek, Türkçeyle buluşturmak, benim için adeta bir terapi. Bu terapide, kendiyle hoşnut halde rafine bir yaşam süren, kitabıyla, öğle uykusuyla, basit sandviç ve sade kahvesiyle, kitap, müzik ve film koleksiyonuyla kendi kabuğunda yaşayan karakterler ile kendimi özdeşleştirdiğim için, hem de saat beşte mesai bitiminin ardından asıl kendime koşar gibi eve gelerek, kendimi bir akışa bıraktığım için sadece bu çeviri değil, her Murakami çevirisi bana ayrı bir yaşam sevinci katıyor. 

Rüzgarın Şarkısını Dinle
Haruki Murakami
Doğan Kitap
168 sayfa / 19 TL

          

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.

Kültür Sanat Haberleri