Prof. Dr. E. Fuat Keyman yazdı: Post-referandum Türkiye’si ve Kürtlerin dördüncü kez uzattığı el

Sabancı Üniversitesi Uluslararası Çalışmalar Bölümü Öğretim Üyesi ve İstanbul Politikalar Merkezi Direktörü Prof. Dr. E. Fuat Keyman, 16 Nisan referandumu sonrasındaki süreci analiz etti.

PROF. DR. E. FUAT KEYMAN

16 Nisan referandumu, her seçimde olduğu gibi, Türkiye seçmeninin kendisine verilen tercihler alanı içinde ne kadar doğru adım attığını bir kere daha gösterdi. Türkiye seçimler tarihi içinde, her zaman olduğu gibi, Türkiye insanı, farklılıkları içinde bir bütün olarak, Türkiye için yararlı olanın ne olduğu mesajını bu referandumla da vermiş oldu.

Referandum sonuçları 51.4 Evet-48.6 Hayır sonucuyla bitti ama sonuçlar hakkında tartışma, hem Türkiye’de hem de küresel ölçekte devam edecek gözüküyor. Bu tartışmayı izleyeceğiz. Bununla birlikte, gerek 48.6 oranında Hayır oyunun coğrafi ve sosyolojik dağılımı, gerekse de Güney Doğu ve Doğu Anadolu bölgelerinde Evet oylarının belli oranda beklentilerin üzerinde olması, Referandum sonuçları üzerine yapılan yorumların, seçmenin Türkiye’nin yararına gördüğü mesajlarıyla başlaması gerektiğini ortaya çıkartıyor.

Birincisi, seçim sonuçlarıyla seçmen, Türkiye’nin, tüm sorunlarına rağmen demokrasisi belli ölçüde gelişmiş, demokrasi havzasında ilerlemek isteyen ve farklı düşüncelere ve tercihlere sahip çoğulcu bir toplum olduğunu gösterdi. “Türkiye, demokrasi, hukuk, adalet sorunları olmakla birlikte, bir Suriye, bir Irak, bir Azerbeycan, bir Pakistan değildir” tezi seçmen tarafından doğrulanmış oldu.

İkincisi, seçmen; Türkiye, Başkanlık Sistemine geçse bile bu sistemin; demokratik, denge ve denetleme sistemine dayalı, çoğunlukçu değil çoğulcu; tek bir aktör, tek bir kimlik, tek bir yaşam tarzı değil, aksine çoğulcu ve birlikte yaşama kültürü güçlü bir yönetim tarzına sahip olması gerektiğini söyledi. Diğer bir değişle, Türkiye’yi kimin yönettiği değil, aksine, Türkiye’nin nasıl yönetildiği seçmene göre asıl soru olarak ele alındı.

Üçüncüsü, 15 Temmuz Darbe Girişimine bir bütün olarak Hayır diyen Türkiye Halkı, bu referandumda da kutuplaşma ve bölünme değil, normalleşme ve birlikte yaşama istediğini söyledi.  51.4 oranında Evet oyu ve 48.6 oranda Hayır oyu ve bu oyların coğrafi ve sosyolojik dağılımı; kutuplaşma üzerine kurulu, denge ve denetlemesi zayıf ve güçlü yürütmeye dayalı bir sistemin Türkiye’yi yönetmesinin çok zor olacağını bize gösteriyor.

Türkiye insanı, farklılıkları içinde bir bütün olarak, Türkiye için yararlı olanın ne olduğu mesajını bu referandumla vermiş oldu.

Post-Referandum Türkiye’si, ya kutuplaşması derinleşmiş ve bölünmüş ya da normalleşme, reform ve birlikte yaşamaya dönmüş bir Türkiye olacak ve bu tercih, başta Sn. Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere, AK Parti Hükümeti’nin referandum sonuçlarını nasıl okuyacağına ve nasıl bir yol izleyeceğine bağlı olacak.

Dördüncüsü, referandum sonrası yapılan kamuoyu araştırmalarının gösterdiği gibi, Evet oyu çok büyük ölçüde Sn. Erdoğan’a verildi: 51.4 oranındaki Evet oyuna AK Parti’nin katkısı az, MHP’nin katkısı yok gibi. Kürtlerin Evet’e katkısı, orantısal ve niteliksel olarak, MHP’den çok fazla. 

Bu bağlamda, post-referandum Türkiye’si bir taraftan bir aktör olarak Erdoğan’ın gücünün korunduğu, güçlü hükümet partisi olarak AK Parti’nin geleceğinin belirsizleştiği, MHP’nin geleceği üzerine hem liderlik hem de parti eksenininde güçlü ve gerilimli bir tartışmanın yapılacağı bir Türkiye olacak. Seçmen, siyasi partilerin var olan yapısından mutlu olmadığını da verdiği oylarla bu referandum da gösterdi.

ORTAYA ÇIKAN İKİLEM

Diğer taraftansa, 51.4 Evet oyunun çok büyük ölçüde kendisine verilen ve son yıllarda “Türkiye siyasetinde esas oyun kurucu aktörü” niteliğinde olan Sn. Erdoğan, referandum sonucunda ciddi bir ikilemle karşılaşmış oldu:  Referandum için ittifak yaptığı Sn. Develet Bahçeli, MHP’li seçmenin desteğini sağlayamadı. MHP seçmeni büyük oranda Hayır oyu verdi. Buna karşın, Güney Doğu ve Doğu Anadolu’da Kürt vatandaşlarımızın desteğiyle Evet oyu, % 9-10 oranında arttı.

Sn. Erdoğan referandum sonucunda kendisini,  kendisine destek vermeyen milliyetçi seçmenle, kendisine desteği arttıran Kürt seçmen arasında sıkışmış olarak buldu. Kürt seçmen, çatışma değil aksine normalleşmeye dönmek istediği mesajını Sn. Erdoğan’a, bu referandumda bölgedeki Evet oylarının artışıyla vermiş oldu. Çatışma değil siyaset, güvenlikçi politikalar değil demokratik müzakere, ayrışma değil birlikte yaşama: Kürt seçmenler bu yönde düşündüklerini bu referandumda da söylemiş oldular.

Sn. Erdoğan’ın, post-referandum Türkiye’sinde nasıl bir tercih yapacağı, Kürt seçmenin bu mesajını duyup duymamasına bağlı.

Post-Referandum Türkiye’si, ya kutuplaşması derinleşmiş ve bölünmüş ya da normalleşme, reform ve birlikte yaşamaya dönmüş bir Türkiye olacak.

Kürtlerin son döneminde yaşanan kritik dönemeçlerde hep Türkiye’nin yanında olduğu gerçeğinin altını çizelim. Bir, iki, üç değil, bu referandumla dört defa.

Kürtler, birincisi, Çözüm Sürecine Evet dediler ve çok büyük oranda destek verdiler.

İkincisi, Kürtler, hendek ya da şehir savaşları olarak adlandırılan son dönemde yaşanan çatışma, şiddet ve terörden en fazla zararı gördüler; evlerinden, işlerinden oldular; günlük yaşamları bozuldu fakat bu şiddet ortamında PKK’yı desteklemediler, PKK’nın demokratik özerklik söylemine ve yarattığı çatışmaya karşı çıktılar, “Biz normalleşme istiyoruz” dediler, Hükümete de normale dönüş için gerekenleri yapması çağrısında bulundular.

Üçüncüsü, Kürtler, 15 Temmuz Darbe Girişimine güçlü bir tepki verdiler, karşı çıktılar ve darbeye karşı demokrasinin yanında yer aldılar. 

Bu üç önemli eşikte Türkiye’nin yanında yer aldıktan sonra, Kürtler yaşadıkları tüm olumsuzluklara rağmen, Sn. Erdoğan’a ve AK Parti Hükümetine, bölgedeki Evet oylarını arttırarak, barışa ve normale dönüş isteklerini ilettiler.

AK Parti-MHP ortak tasarımı olarak topluma sunulan Anayasa Değişiklik Paketi’ne 16 Nisan Referandumu’nda bölgedeki Evet oylarının artması, Kürtlerin, dördüncü kez Türkiye’ye ve Hükümete uzattığı el olarak okunabilir. Bu elin tutulması gerekiyor.

Post-referandum Türkiyesi, büyük bir belirsizlik ve de güvensizlik içinde: Güç mü, Reform mu, Bölünme mi, Birlikte Yaşama mı, Çatışma mı, Barış mı, İçe kapanmak mı, Küresel Aktör konumuna geri dönmek mi; Zor tercihler, başta Sn. Erdoğan olmak üzere, tüm siyasi aktörleri ve hepimizi bekliyor...

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.

İlgili Haberler

AK Parti Siirt modelini çalışacak

Görüşler Haberleri