Son dakika! Soçi zirvesinde 'silahsız bölge' mutabakatı

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya destekli Şam güçlerinin katliam tehdidi altındaki İdlib’te ateşkes ve insani çözüm bulabilmek için Rusya lideri Putin ile bir araya geldi. Dünyanın gözünü diktiği zirveden idlib için umut veren anlaşma çıktı. İki lider 15-20 kilometrelik bir silahsızlandırılmış bölge kurulması ve bu bölgede Türk ve Rus askerlerinin ortak devriye atması konusunda uzlaştı.

İdlib’de 3 milyonu aşkın sivil Rusya destekli Şam güçlerinin katliam tehdidi altında beklerken dünya gözünü Cumhurbaşkanı
Erdoğan ile Rusya lideri Putin’in Soçi’deki kritik zirvesine dikti. Zirve öncesinde Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov’un
“İdlib’deki durum kritik. Rusya ve Türkiye’nin görüş ayrılıkları var. Bu da en üst düzeyde ciddi bir görüşme yapılmasını gerektiriyor” sözleri ise görüşmenin tansiyonunu gösteriyordu.

Önce başbaşa bir saat 50 dakika görüşen iki lider ardından da heyetler arası görüşmelere geçti. Başbaşa görüşmelerin öncesinde ise iki lider dünyaya kritik mesajlar verdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Siyasi, askeri, ekonomik birçok konularda fikir alışverişlerimiz birbirimizi güçlendirecek boyuttadır. Şu anda dünyanın gözü Soçi’de. Buradan çıkacak ortak bir açıklama bölgeye yeni bir umut getirecek” dedi. Putin ise, “Görüşeceğimiz çok konu var. Bazıları komplike konular. Bunları hem gözden geçireceğiz hem de bunların çözüm yollarını arayacağız. İlişiklerimiz pozitif bir biçimde gelişiyor, ticari olarak oldukça yoğun tempoda büyüyor. Bölge güvenliği açısından da ilişkilerimiz gelişiyor. Ayrıca geniş çapta uluslararası siyasete yönelik olarak da ilişkilerimiz gelişiyor” ifadelerini kullandı.

Heyetler arası görüşme ise 2 saati aştı. Toplamda 4 saati geçen görüşmelerda gündem İdlib oldu. Türk tarafının İdlib’te bir harekatın yapılmamasının istediği ateşkes sağlanmasını için bastırdığı görüşmelerde Astana süreci ve Suriye’de gelinen son durum da değerlendirildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rusya lideri Putin’in Soçi’de gerçekleştirdikleri görüşme,
son bir aydır yürütülen “İdlib diplomasisinin” en önemli ayaklarından birini oluşturuyor. Aslında Eylül sonu ya da Ekim
başı gerçekleşmesi öngörülen Erdoğan-Putin zirvesi, Rusya ve İran destekli rejim güçlerinin sahadaki askeri hareketliliğini
artırarak, İdlib’e geniş kapsamlı bir askeri operasyon sinyalini vermesi ve konunun aciliyet içermesi üzerine öne çekildi.

Tahran’da Türkiye, Rusya ve İran’ın katılımıyla gerçekleştirilen ancak İdlib’e operasyonun önlenmesi açısından
somut bir sonuç yaratmayan zirveden sadece 10 gün sonra gerçekleşmesi zirvenin önemini de gözler önüne seriyor.
Türkiye’nin İdlib’de birinci hedefi ateşkes. Bu olamıyorsa, en azından Türk ve Rus istihbarat yetkililerinin “teröristler ile
ılımlı muhalefeti ayrıştırmak” için yürüttüğü çalışmalar tamamlanana kadar Suriye ordusunun operasyonunu ötelemek.
Erdoğan’ın ateşkes konusunu bir kez daha masaya getireceğinin mesajını, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın Cuma
günü vermişti. İstanbul’daki Türkiye-Rusya-Almanya-Fransa siyasi temsilcilerinin yaptığı dörtlü Suriye toplantısının ardından
yaptığı açıklamada Kalın “O (toplantı) önemli bir netice de doğurabilir. Herkesi rahatlatabilir” ifadelerini kullanmıştı.

Putin, Tahran zirvesinde Erdoğan’ın ateşkes çağrısını, bölgedeki “terörist unsurları” gerekçe göstererek reddetmiş ve İdlib
operasyonunun yapılması gerekliliğine işaret etmişti. Türkiye, Rusya ile müzakerelerde cihatçı unsurlarla ılımlı muhalefet ve
sivillerin ayrıştırılması için ortak çalışma önermiş, bu çalışmanın sonunda Heyet Tahrir al-Şam (HTŞ) ve diğer örgütlerin birlikte etkisiz hale getirilmesini gündeme getirmişti. Bunun için bir süredir Türk ve Rus teknik heyetler ortak çalışıyor.

Bu görüşmelerle ilgili bilgi veren Sözcü Kalın, teknik görüşmelerin devamı için zaman tanınması gerektiğini belirtirken, “Bu çok kolay bir şey değil. Bununla ilgili teknik heyetlerimiz görüşmelerini devam ettiriyorlar. Onlara bu zamanın tanınması gerekiyor. Oradan neşet edebilecek güvenlik risklerini ortadan kaldırma konusunda Türkiye üzerine düşeni elbette yapacaktır” demişti. Diplomatik temaslar sürerken Rusya’dan Cuma günü dikkat çekici bir öneri gelmişti. Almanya’yı ziyaret eden Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Rusya’nın “terörist” olarak nitelendirdiği gruplara ait silah üretim merkezlerini bombalamayı sürdüreceğini kaydederken, İdlib’deki sivillerin bu bölgeden çıkartılması için insani koridorlar açılabileceğini söylemişti. İbrahim Kalın ise Lavrov’un önerisini değerlendirirken şu ifadeleri kullanmıştı: “Suriye krizinin başından beri bu konu zaman zaman gündeme getirildi. Daha önce birtakım insani ve yardım koridorları da oluşturuldu. Bunların sağlıklı işleyebilmesi özellikle de mültecilerin de geri dönebilmesi için belli şartların sağlanması gerekiyor. Özellikle güvenlik noktasında. Hiçbir Suriyeli mülteci dünyanın neresinde olursa olsun güvenliği garanti altına alınmadan yerine, köyüne ve kasabasına dönmez.”

TÜRKİYE’NİN ÜÇ ÖNEMLİ GEREKÇESİ


Erdoğan’ın Putin’le yaptığı görüşmede, Türk ve Rus teknik heyetlerinin uzun bir süredir yürüttükleri çalışmalar da gözden geçirildi. Bu kapsamda bundan sonraki süreçte neler yapılabileceğinin değerlendirildi. Ankara, ateşkes konusunda mutabakat sağlanamasa bile, bu çalışmaların sonucu beklenmeden bir operasyona başlanmamasını istiyor. Tahran Zirvesi sonrasında yaşanan yoğun diplomatik trafiğinin ardından gerçekleşen Soçi zirvesinde Türkiye’nin bir kez daha masaya koyacağı “tüm tarafları kapsayacak ateşkes” çağrısının temelinde İdlib’deki statünün korunması isteği var. Bunun birinci sebebi, insani krizin yaşanmaması. İbrahim Kalın, 3,5 milyon insanın 6,400 metrekarelik küçük bir alanda yoğunlaştığını anımsatarak, “Böyle bir saldırı halinde orada kırılgan olan süreç çok daha içinden çıkılmaz hale gelecektir. Bizim beklentimiz İdlib’de mevcut statünün şu haliyle korunması. Sivillerin korunması. Bir insani krizin çıkmaması” diyerek Türkiye’nin kaygısını iletmişti.

Türkiye’nin İdlib’de statünün korunmasını istemesinin ikinci sebebi ise oradaki Türk askeri varlığı. Ankara, askerlerin güvenliğinin tehlike atılmasını istemiyor. İdlib, Astana sürecinde Türkiye-Rusya ve İran’ın mutabakata vararak belirlediği Suriye’deki dört çatışmasızlık bölgesinden biri. Bu kapsamda Türk Silahlı Kuvvetleri İdlib’de 12 adet gözlem noktası oluşturdu. Bu bölgedeki askeri noktalar son dönemde yeni takviyelerle saldırıya karşı güçlendirilmeye çalışılsa da, Türkiye olası bir Rus ve Suriye operasyonundan kaynaklanan güvenlik riskini yaşamak istemiyor.

ALMANYA DA İDLİB İÇİN HAZIR

Savunma Bakanı Leyen, Şam güçlerinin kimyasal silahlı saldırı düzenlemesi halinde bu duruma ‘sırt çeviremeyeceklerini’ belirtti. İran ise rejim ve Rusya’nın saldırı planlarına katılmayacağını, harekatta yer almayacağını açıkladı.

Rusya destekli Şam güçlerinin kuşatması altında olan İdlib’te gergin bekleşi sürüyor. 3 milyonu aşkın sivilin bulunduğu
bölgeye harekat için dünyanın çizdiği kırmızı hat ise kimyasal silahlar oldu. Başta ABD olmak üzere dünyanın ‘kimyasal
silah kullanılırsa cevabımız ağır olur’ çıkışlarına Almanya da katıldı. İdlib’de kimyasal silah kullanılması halinde düzenlenecek operasyona Almanya’nın katlıp katılmayacağı günlerdir kamuoyunu meşgul ediyor.

Savunma Bakanı Vonder Leyen, bu kararı vermek için henüz erken olduğunu söyledi. Bakan Erbil’de Alman birinci kanalı ARD’ye verdiği demeçte, “Önemli olan dünya devletlerinin birlik halinde hareket etmeleridir” dedi. Von der Leyen sözlerini şöyle sürdürdü: “Neler olabileceğini kestirmemiz mümkün değil. Ama Almanya olarak daha başından sırt çeviremeyiz. Almanya
hükümeti anayasa ve devletler hukuku zemininde karar verecektir” diyerek olası bir müdahale harekatına katılmak
için açık kapı bıraktı. Koalisyon ortağı Alman sosyal Demokrat Partisi (SPD) harekâta Almanya’nın da katılmasını kesinlikle reddediyor. Parti meclis grubunun dış politika sözcüsü Nils Schmid Alman ARD televizyonuna yaptığı açıklamada,
“ABD Başkanı’nın aynı zamanda iç politik nedenlerle de düşünmeden ve devletler hukukuna aykırı olarak savurduğu
tehdidi desteklemelerinin mümkün olmadığını” söyledi. SPD, Esad rejiminin İdlib’de zehirli gaz kullanmasına misillemede
bulunulmasının devletler hukukuna aykırı olduğunu savunuyor.

AB’DE GÖÇ ENDIŞESI

Avrupa Birliği (AB) Komisyonunun Göç, İçişleri ve Vatandaşlıktan Sorumlu Üyesi Dimitris Avramopoulos, İdlib’ten gelebilecek
olası göç dalgasına karşı alınacak önlemleri görüşmek üzere Yunanistan’ı ziyaret edecek. Financial Times’ın haberine
göre, Avramopoulos, Çipras ile görüşmesinde İdlib’ten gelebilecek göç dalgasının önüne geçmek için alınacak tedbirleri
de ele alacak. Buna göre, Yunan adalarından 3 bin göçmenin ana karaya tahliye edilmesi planlanıyor. Brüksel, böylece İdlib’den
gelebilecek göç dalgasında Yunan adalarındaki yoğunluğu azaltmayı hedefliyor.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.

İlgili Haberler

BM'den Putin-Erdoğan görüşmesine açıklama: Katliamı engelleyebilirler
İdlib mutabakat zaptını yayımladı
Son dakika! Bakan Akar'dan İdlib açıklaması: Rusya ile devam edilecek

Güncel Haberleri