Çünkü irade çalmak serbest mi?

Akif Beki

İktidarın, muhalefeti siyasi kalpazanlıkla, milli irade kundakçılığıyla suçladığı çok olmuştur.

Milli irade hırsızlığı suçlamasıyla daha 2019'da, İstanbul'da seçim iptal edildi.

AK Parti adayı Binali Yıldırım, "çok basit, çünkü çaldılar" dedi.

CHP adayı Ekrem İmamoğlu, daha basit sordu:

"Şu zarfta 4 oy var. Muhtarlık, belediye meclisi, ilçe belediye başkanlığı ve İBB Başkanlığı pusulaları aynı zarfta. Üçü nasıl temiz oluyor da biri şaibeli?"

Binali Yıldırım, "şüphe, şaibe kalmasın" diye ilk yenilgiyi kabul etmedi yine de.

İmamoğlu, ikna etmek için bir kez daha kazanmak zorunda kaldı. İBB başkanlığı seçimleri ikilendi.

Fakat o gün bugündür zarftaki dört oydan sadece birini çalan kibar hırsız hâlâ yakalanamadı. Siyasetin Cingöz Recai'sini arayan da yok.

Onun yerine, bir 'ahmak' lafı yüzünden İmamoğlu'nun başkanlığını düşürme davası başlatıldı.

Önümüz yine seçim ve bu kez Sultanbeyli'deki bir matbaada bir kılıf hazırlığı ortaya çıktı. Minareyi değil ama milli iradeyi çalmaya yönelik.

CHP logosuyla "Apo'yu çıkaracağız" yazılı broşür ve stickerlar basılmış.

Canan Kaftancıoğlu, yapanı bulduklarını açıkladı.

Kişiler, kamera kayıtlarından tespit edilmiş ve yetkililere görüntüler verilmiş. Ama üzerinden 24 saat geçmişken savcılık hâlâ işleme koymamış.

Kaftancıoğlu, savcılığın neyi beklediğini soruyordu.

"Görüntülerle tespit edilen iki genç, AKP İstanbul ve AKP Sultanbeyli gençlik kollarında yönetici"ymiş.

Öyleyse serbest, "çünkü çaldılar" girişimi sayılmaz mı?

Hadi sahtekârlığa, kalpazanlığa, milli irade hırsızlığına da girmiyor diyelim...

Bursa'daki "badeci şeyh" davasında, sülâlece badelenen müritler yetişkindi. Ve şikayetçi olmadıkları halde ceza çıktı. Yargıtay, badelenenlerin rızasını geçerli bulmadı. Cehalet ve dini inançlarından yararlanılarak iradelerinin fesada uğratıldığına hükmetti. İçeceklerine uyku habı atılarak istismar edilmişler, o sırada kendilerinde değillermiş, iradeleri sakatlanmış gibi...

Sahte CHP logosuyla "Apo'yu çıkaracağız" broşürleri bastırmak, milli iradeyi fesada uğratma girişimi de mi değil peki?

Doğruyu yanlıştan ayırt edemesin diye kafa karıştırmak, şuur bulandırmak, hileyle aldatmak eğer milli iradeyi sabote etmiyorsa başka ne edecek?

KEREM KINIK NEYE GÜVENİYOR?

Şöyle zannediliyor...

Meclis Başkanı Şentop; "bu istifa meselesi, kişinin kendisinin değerlendireceği bir husustur. Bir kere Kızılay'ın satmak kelimesiyle bir araya gelmesi beni rahatsız ediyor" dedi... Yine tınmadı.

Bakanı Varank; "kişisel olarak beni rahatsız ediyor. İstifa edecekse istifa etmesi lazım. Kamuoyunda şöyle bir algı var, bu niye görevden alınmıyor. Bu resmi bir makam değil. Başkanıyla ilgili kararı kendi genel kurulları verir" dedi... Oralı bile olmadı.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın; "bu çadır satma meselesi tabi yanlıştı. Kişilerin kurumlara zarar vermesine elbette müsaade edilmemeli" dedi... Bir kulağından girdi, öbüründen çıktı.

En son AK Partili Cevdet Yılmaz; "ben de bu satışı tasvip etmiyorum. Kendisi istifa etmezse dernek gereğini yapacaktır, bir değişimin olması gerektiğine ben de inanıyorum" dedi...

Kerem Kınık'ın, Kızılay Başkanlığından hâlâ istifa etmemesine şaşıranlar oluyor.

Gazeteci dostum Yavuz Oğhan da patladı sonunda.

Tivitinde diyor ki:

"Sanıyorum Türkiye'de, iktidara rağmen koltuğunda oturabilen tek isim Kerem Kınık ya da biz öyle düşünelim isteniyor."

Hah bileydin şunu! Öyle istenmese bir saniye daha oturabilir miydi orada?

Onu göreve getiren iradeye rağmen orada kaldığı düşünülebilir mi!

O koltuğa genel kurul iradesiyle mi geldi ki onunla gidecek?

Yanlışları iktidara mal edilmesin diye, iktidar da rahatsız ama ne yapabilirmiş gibi gösteriliyordur.

'Tavşana kaç, tazıya tut' siyaseti.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (53)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.