Dış güçler elinize su dökebilir mi!

Akif Beki

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Berat Albayrak’ın gidip Naci Ağbal’ın gelmesine piyasaların tepkisinden memnun muydu? Fazlasıyla.  

Ekonomi yönetimi değişince Erdoğan “Dolar düştü, borsa yükseldi, ülkenin risk puanı indi, doğru yolda olduğumuzu gösteriyor” dedi mi? Dedi! 

Ağbal’ın görevden alınmasıyla “Dolar çıktı, borsa çakıldı, ülkenin risk puanı fırladı mı? Hem de  nasıl! Öyleyse yanlış yolda olduğumuzu göstermiyor mu? 

Erdoğan, “Faizi enflasyon seviyesinde tutma mecburiyeti”nden bahsederek enflasyonu indirmeden faizin indirilemeyeceğini 4 ay önce kabul etmemiş miydi?  

“Faiz, enflasyonun sebebidir” ısrarı yanlış çıkmamış mıydı? Denenmiş de 130 milyar dolarlık rezervin yakılmasına mal olmamış mıydı?  

Ne değişti de şimdi eskiye dönüldü, daha doğrusu dönülmedi de dönülüyormuş gibi yapıldı? Ve güya ‘faizin sebep enflasyonun sonuç’ olduğuna inanan bir isim MB’ye atandı?  

Ağbal faiz arttırdığı için gönderildiyse Bakan Elvan’la yeni MB Başkanı Kavcıoğlu ne diye para politikasının değişmeyeceği, aynen sürdürüleceği teminatları veriyorlar? Neden sabah ilk iş, son iki puanlık faiz artışını geri almadılar? 

“Küresel ekonomi ve siyasetteki değişimlere ayak uydurmak için reform seferberliği” başlatan kimdi? “Milletimiz bizden değişim istiyor” diyen Cumhurbaşkanı değil miydi? 

Ekonomiyi toparlamak için demokrasimizi ve yargımızı düzeltmemiz gerektiğini dış güçler mi iktidara söyletti?  

Demokrasiden ve hukuktan uzaklaştığımız için ekonomimizin kötüleştiğini, halkımızın yoksullaştığını dış güçler zorla mı iktidara itiraf ettirdi? 

Yatırım çekmek için güven ortamını iyileştirecek reformlar, dış güçlerin bize bir oyunu muydu ki...İktidarın, reform paketlerini açıklamasıyla çöpe atması bir oldu? 

4 ayda Merkez Bankası Başkanı değiştirterek mi piyasalara güven verilecekti ki...Var olan güven ortamını da yok etmekten, reform vaatlerini boşa çıkartmaktan iktidar sorumlu tutulmasın, dış güçler tutulsun? 

İktidar savunması, bildik teraneleri tekrarlıyor yine. Zahmet edip yeni yaveler de yumurtlamıyorlar. Ekonomik tetikçiler saldırıya geçmiş, dış güçler operasyon çekmiş de ondan piyasalar allak bullak olmuş. Yoksa borsa düşmeyecek, kur patlamayacak, risk puanımız çıldırmayacakmış... 

Sanırsınız Ağbal’ı dış güçler harcatmış. “Gül gibi MB Başkanı’nı yedirdiniz bize, sizi gidi şeytanlar” diye taşlamadıkları kaldı.  

Bir yandan da sanki Ağbal kendini gizlemiş, meğer dış güçlerin adamıymış da Cumhurbaşkanı bunca yıl gerçek yüzünü tanımadan o göreve atamış havası yayıyorlar.  

Hangisi tutarsa, hem nalına hem mıhına... 

Yaya bırakılan, çırak çıkarılan dış güçler bile afallamış, bu satışı ağzı açık izliyorlardır. “Yahu sizden bize sıra mı geliyor ki paranıza operasyon çekelim? Hem yedi düvel birleşsek kendi kendinize ettiğiniz kötülüğü size yapamayız, sizde bu hız varken bize ne hacet, yanınıza yaklaşamayız, elinize su dökemeyiz” demiyorlar mıdır? 

Gerçek sebebi, asıl gerekçeyi bulmak için biraz da iç güçlere dönüp baksak ha!... 

Çözülememiş bir gizem var ortada. Bunca zırva niye? Milleti yoksullaştırma, TL’yi çökertme pahasına birilerine kazandırıldığını, birinin gönlünün yapıldığını düşündürtmemek için mi? Telaşla saklanmak, örtbas edilmek istenen ne? Dikkatler neden başka yöne çekilmeye çalışılıyor?  

Millete zarar, paramızı batırıyor. İktidarı da zora soktu. Siyaseten faydası, izahı yok. Bu zikzaklar neye, kime yaradı? 

Türkiye, şirket gibi yönetmek için Cumhurbaşkanlığı sistemine geçirildi, tamam. Fakat söyler misiniz, hangi şirket hesap vermekten, şeffaflıktan bu kadar uzak yönetilebilir? 

AK Parti adına AK Parti’ye büyük ayıp 

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay’dan AK Parti Grup Başkanvekili Turan’a, yeni İstanbul İl Başkanı Kabaktepe’den Ayasofya Imamı Boynukalın’la Diyanet Vakıf-Sen Başkanı Ünal'a... Din, Allah, kitap, yerlilik ve millilik adına eski AK Parti’ye demediklerini bırakmıyorlar. 

2011’de yerli ve milli olsun diye hazırlanan, AK Partililerce yazılan, adını İstanbul’dan alan, ilk imzası Türkiye tarafından konan, Erdoğan’ın öncü rolümüzü iftiharla sahiplendiği ve 2 yıl öncesine kadar tam kadro savundukları İstanbul Sözleşmesi, yerden yere vuruluyor. 

İçinde LGBT birey tanımları yapılıyormuş, dinimize ve geleneklerimize aykırıymış, ithal metinmiş, başkalarını taklit etmekmiş, çareyi dışarda aramakmış, Kur’an’a bakmak yeterliymiş, şiddeti önleyen haklar 14 asırdır  bizde varmış, 10 yıldır yürürlükteydi de kadın cinayetlerini mi durdurmuş, çocuk istismarını mı bitirmiş vesair... 

İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmiş yeni AK Parti adına, Sözleşme’yi hazırlamış eski AK Parti’nin dinine, imanına edilen bu zehir zemberek laflar, kavgada söylenmez yahu! 

Ama... “İçinde LGBT’nin L’si geçmiyor Hoca, işkembeden sallama, iftira atmadan önce bir okusaydın bari, Allah’tan kork, Kur’an yalanı yasaklar” diyen de yok.  

“Sen kime hakaret ediyorsun, kendi partine mi gayrimilli diyorsun! Bizim iktidarımızda mı 10 yıldır kadına şiddet azalmayıp artmış! Peki kadın-çocuk hakları bizde vardı da şiddet ve cinayetler 14 asırdır niye bitmemiş, demek ki sözleşmeye de uyulmadığı için olabilir mi? Biz mi Kur’an dururken çareyi Batı’da aramışız, lafını bil, ağzını topla be adam” diyen de. 

Bunların binde birini AK Parti’ye, CHP söylese kızılca kıyamet kopmaz mıydı! 

 

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (38)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.