Anket şirketlerinin muhtemel oy davranışlarına dair bulguları birbirinden uzaklaşmaya, seçmene farklı mesajlar vermeye başladı.
Kimisi Erdoğan yükselişte diyor, kimi muhalefet…
Bazıları Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan’ı yakaladığını söylüyor, bazıları Kılıçdaroğlu’nun oylarının hiç kımıldamadığını…
Bu bile ülkenin yavaş yavaş seçim havasına girdiğini gösteriyor.
Durum gerçekten ne?
Ankara Enstitüsü müdürü Hatem Ete, yaptığımız bir görüşmede şu ilginç tespitleri yapıyordu: “Oylar iyice sıkışmış görünüyor. Muhalefetin oy oranı yüzde 41-42 gibi, buna yüzde 10’luk HDP oyunu eklediği zaman yüzde 51-52 civarında. Bu tabi hiç firesiz bir hesap. Firenin kaçınılmaz olduğunu dikkate alacak olursak, muhalefet yüzde 50 civarında ve riskleri var. İmamoğlu kararıyla aday olarak Kılıçdaroğlu ismi öne çıktı, ama CHP liderinin aday gibi davranmaya başladığı son 3-4 aydan bu yana pek oy getirisi yok. Erdoğan ise ilerleme kaydediyor. Başka ayrıntılar da var. Zafer Partisi ve Yeniden Refah Partisi (oy oranları toplam yüzde 4-5) cumhurbaşkanlığı seçimleri birinci turunda muhtemelen aday gösterecekler. İkinci turda Erbakan’ın Erdoğan’a işaret etmesi, Özdağ’ın ise seçmeni serbest bırakması akla yakın… Bunlar bile belirleyici olabilir.”
Özetle, Ete, oyları toplayıp çıkararak şu aşamada verilen seçim sonucu hükümlerinin çok anlamlı olmadığını ifade ediyor.
Tümüyle katılıyorum, Hatem Ete’ye…
Ne muhalefet “gümbür gümbür” geliyor; ne iktidar kesin bir şekilde kaybediyor…
Seçim sonuçlarını küçük yüzdelerin, tarafların yapacağı küçük tercih faktörlerinin ve sahanın belirleme ihtimali çok yüksek.
Bu durumda tarafların geliştirecekleri “siyaset ve strateji” bundan böyle, artan oranda büyük önem taşıyacak.
Muhalefet cephesinin sorunu, siyasi enerjisini bir süredir kendi içine yöneltmesi.
CHP ve İYİ Parti arasındaki aday konusundaki görüş farklılıkları, açık bir siyasi kırılganlığa işaret ediyor. Kılıçdaroğlu Akşener görüşmesinden sonra ortak açıklama yapılmaması, Ahmet Davutoğlu’nun , Habertürk’de bir programda “Madem ki bir oyun oynanıyor. Bu oyunun arka planını görüp gerektiğinde Altılı Masa iki aday da çıkarabilir. A planımız tek adaydır, ama şartlar neyi gerektirirse o esneklikte gerekli adımı atarız. ..” sözleri bu bakımdan anlamlıydı.
Daha önce de yazdım, Altılı Masa’nın bu çatlağı kapatmasının esas yolu, kendi içinden bir çatı aday çıkarmasıdır. Kılıçdaroğlu’nun başkan adayı, diğerlerinin tanımlı bir rol dağılımıyla başkan yardımları olarak ilan edilerek seçime gidilmesidir. Bunun yanında, İmamoğlu başta olmak üzere, tüm muhalif aktörlerin birlikte sahaya çıkması, en nihayet HDP’yle ve seçmeniyle bir temas yolu bulunması, muhalefetin eksik siyasi söylemini ikame edecek güçte unsurlardır. Mevcut dengeler içinde böyle bir strateji de pekala mümkündür.
Erdoğan’ın muhtemel stratejisine gelince…
Bu strateji, milliyetçi duyguları, güçlü siyasi lider ihtiyacını besleyecek başarı ve girdileri kullanmak yanında, esas olarak muhalefetin bütünlüğünü bozmak olarak ifade edilebilir.
Nitekim İmamoğlu kararını, bu stratejinin ilk adımı olarak tanımlamak yanlış olmaz.
Sonuç olarak, bu cezayla, Erdoğan kağıt üzerinde güçlü bir aday adayı olan İmamoğlu'nu devre dışı bırakmış ve tercih ettiği rakip aday Kılıçdaroğlu’nu karşısına çekmiş bulunuyor. Bu olmadığı takdirde de, en azından, şimdilik, çoklu aday ihtimalini beslediği, altılı masayı bölünmeye, iç tartışmalara iterek etkisiz hale getirmeye çalıştığı söylenebilir.
Muhtemelen bu istikamette yeni adımlar atacaktır. İmamoğlu’nun cezasının onaylanmasını zamana yaymak, seçim takvimini sıkıştırarak muhalefetin karar almasını zorlaştırmak bu muhtemel adımlar arasında bulunuyor.
Ayrıca, HDP ve HDP seçmeni de Erdoğan’ın hedefindedir.
HDP ile altılı masa bağlantısına müsaade etmeme, Kürt temsilini engelleme bu hedeflerin daha somut ifadesidir.
Erdoğan’ın elinde kapatma davası, HDP kapatıldığı takdirde Kürtlerin seçime gireceği alternatif partilere yönelik operasyonlar, Öcalan gibi türlü araçlar bulunuyor.
Takvim çalışmaya başladı.