Anayasa Mahkemesi Başkanı’na meydan okumak!

Elif Çakır

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan’a oldukça öfkeli bir ses tonuyla 'Ben varım sen de var mısın?' diye meydan okudu.

Öncelikle şunu hatırlamalıyım ki, Sayın Soylu ilk kez Anayasa Mahkemesi’ni hedef almıyor, bu üçüncü hedef alışı.

AK Parti Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanunu’nda, polislere sanal ortamda internet abonelerine ait kimlik bilgilerine ulaşma ve araştırma yetkisi veren bir kanun değişikliği teklifi hazırlamış, teklif 1 Şubat 2018’de TBMM’de kabul edilmiş, 8 Mart 2018’de de yürürlüğe girmişti. Anayasa Mahkemesi, kanun bazı maddelerini iptal ederek, polisin mahkemeden izin almadan sanal ortamda kimlik bilgilerine ulaşamayacağına karar vermişti. (19 Şubat 2020)

Bakan Soylu, AYM’nin verdiği bu iptal kararıyla hareket alanlarının daraldığını, toplumu infiale sürükleyecek yalan haberleri hızlı bir şekilde engelleme kabiliyetlerinin kalmayacağını söyleyerek, şöyle demişti:

“Ben lafı ağzında tutan bir insan değilim. Şimdi bu işi uzatıyorlar. Buradan oraya, oradan buraya götüreceksin. Ölme eşeğim ölme, yonca bitince yersin. AYM’nin kararları bizi gönülsüzleştirmektedir, iştahımızı kapatıyor. AYM Başkanı’na da söyledim bunları. Hukuk nasihati alıyoruz kendilerinden.” (25 Mart 2020)

Devam edelim…

***

2019’un en önemli hadiselerinden biri de 2019 belediye seçimlerinde yüzde 50’nin üzerinde oyla seçilen, mazbatalarını sorunsuz bir şekilde alarak görevlerine başlayan HDP’li belediye başkanlarının İçişleri Bakanlığı tarafından görevlerinden alınmalarıydı.

Katıldığı bir televizyon programında Bakan Soylu’ya “HDP Meclis’te grubu bulunan bir parti. Bu partiyi PKK yönetiyorsa neden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı kapatma davası açmıyor” diye sorulmuştu. Cevabı şöyleydi:

“Ben Anayasa Mahkemesi ile aynı gözlükten bakmıyorum. Bakmak zorunda mıyım? O zaman niye yasama, yürütme, yargı var. Ben yürütmenin bir temsilcisiyim.” (30 Aralık 2019)

Evet Sayın Bakan haklı, yürütmenin temsilcisi. Peki, Sayın Soylu hukuk devletinde yürütmenin Anayasa Mahkemesi kararlarına uygun hareket etmek zorunda olduğunu bilmiyor mu?

Gelelim Bakan Soylu’nun son meydan okumasına!

Anayasa Mahkemesi ne yaptı da İçişleri Bakanı AYM Başkanı’na “Ben varım sen de var mısın?” diye meydan okudu?

***

Özetle mevzu şu:

301 insanın hayatını yitirdiği Soma maden faciasının ardından mağdur olan tazminatlarını alamayan Soma’lı maden işçileri 2019 yılının Ekim ayında haklarını alabilmek için bir yürüyüş başlatmışlardı.

Maden işçilerinin bu yürüyüşü, iktidarın çıkardığı bir kanunla “şehirlerarası kara yollarında toplantı ve gösteri yürüyüşleri düzenlenemez” şeklindeki yasağa takıldı. Soma’lı işçilerin eylemleri önce Soma ilçesinde, ardından da Kırkağaç ilçesinde engellendi.


Bu hadisenin ardından Bağımsız Maden- İş Sendikası, 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nda yer alan “Şehirlerarası kara yollarında gösteri yürüyüşleri düzenlenemez” hükmünün iptali için Manisa 1. İdare Mahkemesi’ne itirazda bulundu. Mahkeme itirazı kabul ederek, 2911 sayılı kanunun 22. Maddesinin birinci fıkrasının iptaline karar verilmesi istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu.

Anayasa Mahkemesi de bu hükmü Anayasa’ya aykırı bularak oy çokluğu ile iptal etti. (14 Eylül 2020)

AYM’nin bu iptal kararı üzerine Sayın Soylu, AYM Başkanı Zühtü Arslan’a şu sözlerle meydan okudu:

“Madem ki bu kararı verdiniz. Madem özgür bir ülkeyiz. Polis koruması almana gerek yok. Bisikletinle işe hadi git gel bakalım. Niye polis koruma alıyorsunuz? Niye eskortlarla geziyorsunuz o zaman. Anayasa Mahkemesi Başkanı’na söylüyorum kendi arabamla tek başına gitmeye ben varım Sayın AYM Başkanı sen var mısın?”

Görüyorsunuz değil mi, her hedef almada el yükseliyor!

Ve İçişleri Bakanı bunu söylerken, sokakların güvenliğini sağlamada kimin görevli ve sorumlu olduğunu unutuyor!

İçişleri Bakanı bu güvenliği sağlayacak ki, yüksek kamu görevlileri eskortsuz gezme güvenine sahip olacak; değil mi?
***

Anayasa Mahkemesi eleştiriden münezzeh bir kurum değildir. Hukukla bağdaşmayan, evrensel hukuk ilkeleriyle ters düşen, çelişen, antidemokratik kararlar verdiklerinde, hukuki gerekçeler ortaya konularak en sert ifadelerle eleştirebilir hatta en ağır şekilde tepki de gösterilebilir.

Ama hoşa gitmeyen bir karar verdi diye Anayasa Mahkemesi’ne hodri meydan çekilmez, tehdit edilmez, saldırılmaz, kurumun itibarını zedeleyecek sözler söylenmez.

Hukuka saygılı herhangi bir devlette, gelişmiş demokraside yüksek yargı hakkında böyle konuşan herhangi bir iktidar siyasetçinin başka bir örneği yoktur. Kaldı ki bizim siyasi tarihimizde yoktu.

Ama şimdi var.

Soralım: Bütün siyasetçiler ülkemizin hukuk devleti olmasını istedikleri halde, ülkemiz neden tam manasıyla hukuk devleti olamıyor?

***

Bir hukuk devletinde olması gereken bütün kurumlarımız var, kanunlarımız var, mevzuatlarımız fena sayılmaz, anayasamız var, anayasamızda hukuk devletinin temel ilkesi kuvvetler ayrılığı ilkesi var. Var ama… Önemli ölçüde kağıt üstünde kalıyor.

Alın işte en güncel örnek Anayasa Mahkememiz. Kanunların Anayasaya uygunluğunu denetlemesi için var, ama iktidarın çıkardığı bir kanunu iptal ettiği anda iktidardan nasıl sözlü saldırılara, baskılara maruz kalıyor: Teröre meşruiyet kazandırmakla itham ediliyor, yetmiyor yerel mahkemeler “yetki gaspı yapmakla” suçluyor, yetmiyor iktidar siyasetçileri meydan okuyor, tehdit ediyor.

Ve maalesef AK Partinin içindeki bütün hukukçular susuyor. Adalet Bakanı susuyor…

AK Parti muhalefette olsaydı, AYM’ye meydan okuyan da CHP ya da İYİ Parti iktidarının İçişleri Bakanı olsaydı… Siyasetin yargıya müdahalesi üzerine ne açıklamalar yapılırdı, nasıl tepkiler gösterilirdi değil mi?

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (36)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.