Eliflerin, Aydaların mucize olmaları kader mi?

Elif Çakır

Nurcan Aslan’ı hatırlıyor musunuz? 

653 kişinin hayatını kaybettiği 1992 Erzincan depreminin sembol ismiydi. Mucizenin adıydı hemşire Nurcan. Görev yaptığı SSK Hastanesi’nin 5’inci katındaki lojmanında yakalanmıştı depreme. Üçüncü katta sıkışan Nurcan hemşire, enkaz boşluklarından sızan havayı teneffüs ederek hayata tutunmuştu. Sekiz gün sonra enkazın altından çıkartılmıştı. 

*** 

İsmail Çimen’in hatırlıyor musunuz?  

Türkiye’yi yasa boğan, 17 bin 480 kişinin hayatını kaybettiği, 23 bin 781 kişinin yaralandığı, 505 kişinin sakat kaldığı 17 Ağustos 1999 depreminin mucize çocuğuydu. Beş yaşındaki İsmail, enkaz altından canlı çıkan son kişiydi. 7 gün boyunca müteahhit Veli Göçer tarafından yapılan Çamlık Sitesi’nin enkazında hayata tutunmuştu.  

*** 

Erkan bebeği hatırlıyor musunuz?  

17 Ağustos depreminin sembol bebeğiydi Erkan bebek.  Dönemin ABD Başkanı Bill Clinton’ın burnunu sıkınca bir anda bütün dünyanın ilgi odağı haline gelmişti.  

Yüzümüzü gülümseten tek şeydi Erkan bebek.  

*** 

80. saat mucizesi Yalova’nın Çınarcık ilçesinde, göçük altından çıkan 14 yaşındaki Elif Gündüz’dü. Elif’in hayata tutunduğu enkazın üstünde uçan minik bir kuş, enkaz altındaki yaşamın habercisi olmuştu.   

*** 

97. saat mucizesi bir baba oğuldu. Akıllarda kalan en önemli sahnelerden biri, baba Yüksel Er ve oğlu Eser Er’in enkazın altından birlikte çıkıp sedyeye konulduklarında birbirlerine ‘çak’ yapmalarıydı.  

*** 

Ömür Kınay beton bloklar arasındaki fotoğrafıyla 1999 depreminin sembol kızıydı. 4,5 saat enkaz altında kaldıktan kurtarılmıştı.  

*** 

Yunus Geray’ı hatırlıyor musunuz? On üç yaşındaydı.  

601 canın hayatını kaybettiği 2011 Van Erciş depreminin sembol isimlerindendi. Depreme bir internet kafede yakalanmıştı. Saatlerce enkaz altında kurtarılmayı bekledi. Hem de omuzlarında bir başkasının cansız bedeniyle.  

Yunus’a ulaşıldığında bütün Türkiye sevinç gözyaşları döktü. Yunus’un fotoğrafını hatırlıyor musunuz? İki beton arasındaydı. Gözlerinde sonsuz bir umut ve derin bir korku vardı.  

1985 yılında Afgan Rus savaşının ortasında kalan Afgan kızı Şarbat Gula’nın bakışlarına ne de çok benziyordu Yunus’un bakışları. Bulun bakın Yunus’un fotoğrafına…  

Kurtarma ekipleri Yunus’un başına bir yastık koydular. Yunus dinlensin diye.  

Bütün Türkiye Yunus’u sevdi, dualar etti. Umudun, mucizenin adı Yunus Geray konulmuştu.  Yunus’un acı dolu, yoksulluk dolu hikayesi yazıldı. Babasının mevsimlik işçi olduğunu, bazen çalışıp bazen iş bulamadığını, Yunus’un on kardeşten dokuzuncusu olduğunu öğrenmiştik.  Yunus’un yaşadığı evin yoksulluğu süsledi gazete sayfalarını. Vicdanlar sızladı.  

Ama Yunus yaşamadı... Mucize yarım kaldı. Enkazdan çıkartıldıktan sonra bilincini yitirdi. Hastaneye kaldırılırken kalbi durdu, yaşama veda etti.  

Yunus’un hayatı 13 yaşında dondu. 

Unutmuşuz değil mi?  

Van Erciş depreminin bir sembol ismi de henüz 14 günlük olan Azra bebekti. Prematüre doğan Azra bebek tam 47 saat sonra çıkartılmıştı enkazın altından. Mucize kurtuluşun adı Azra Bebek olmuştu. Azra bebeğin hıçkırık sesi bütün ülkeyi hıçkırıklara boğmuştu.  

*** 

Yüsra bebeği hatırlıyor musunuz?  

41 kişinin hayatını kaybettiği, 1607 kişinin yaralandığı Elazığ /Sivrice (24 Ocak 2020) depreminin sembol çocuğuydu. 2,5 yaşındaki Yüsra Yıldız 24 saat sonra enkazın altından sağ olarak çıkmış ve depremin mucize çocuğu olmuştu. Bütün Türkiye sevmişti Yüsra bebeği. Umudun adıydı Yüsra, sedyeye kondu, itfaiye eri kahreden gerçeği paylaştı gözyaşları içerisinde: Yüsra’yı yaşatmak için babası evladına kalkan olmuştu.  

*** 

Yıl 2020, gün 30 Ekim Cuma, deprem İzmir’i vurdu. Bütün Türkiye İzmir’e ağlıyor. Arama kurtarma ekipleri olağanüstü bir mücadele veriyorlar, bir hayat kurtarmak için. Depremin acı bilançosunun ne olduğunu henüz bilmiyoruz. Hayatını yitirenlerin sayısı 109’a çıktı. 1036 kişi yaralandı. 138 kişi ağır yaralı.  

65 saat sonra enkazın altından canlı çıkan 3 yaşındaki Elif ve 91 saat sonra kurtarılan 4 yaşındaki Ayda bebek İzmir depreminin mucize çocukları oldular.  

*** 

Göçük altında kalmış hayata tutunmuş, depremlerimizin sembolleri, mucizeleri olmuş pek çok isim yazabilirim. Öyle görünüyor ki ülkemizde yine depremler, yeni semboller, yeni mucizeler olmaya devam edecek. 

Bizim ülkemizi yönetenler depremlerden ders çıkartmadığı müddetçe de böyle olmaya devam edecek.  

A iktidar partisi B iktidar partisi… Hiçbir şey değişmiyor… Muhalefetteyken ağızlar dolusu “depremlerde ölmek kader değildir” diye yeri göğü inletiyorlar… Her şey iktidara gelinceye kadar…   

Sonra… Sonrası yok işte… Baksanıza 20 yıldır ülkeyi yöneten iktidar partisine! Yıkılan binaların yerine yenilerini yapacaklarını, evler yapılıncaya kadar insanlara kira yardımı yapacaklarını söylüyorlar. Bununla da övünüyorlar! 

1999 depremini örnek göstererek vatandaşların şükretmesini istiyorlar. 20 yıldır bu ülkeyi yönetenler neden hala 1999 depremindeki iktidarın beceriksizliğini örnek gösterirler? Neden kendilerini 1999 dönemiyle mukayese ederler? 

20 yıldır depremde insanlar ölmesin diye hangi adımları attıklarını niye anlatmazlar? 

Hani depremde ölmek kader değildi, hani deprem değil tedbirsizlik öldürürdü? Hani deprem değil, bina öldürürdü? Bu binalara nasıl, kim ruhsat verdi neden anlatmıyorlar? 

Deprem vergilerinde toplanan milyarlar nerelere harcandı? Neden deprem önlemlerine harcanmadı? Bunları anlatmıyorlar…  

Hani “Malzemeden çalmanın arkasında ahlak hırsızlığı, hukuk kapkaççılığı, siyaset yankesiciliği, kamu yönetimi kalpazanlığı” vardı. (Erdoğan, 2003)  

Bu ülkede neden yoksullar ölüyor hep? 

Depremde göçük altında kalıyor ölüyor. Maden ocaklarında göçük altında kalıyor ölüyor. Sel felaketi oluyor ölüyor. Salgın oluyor ölüyor.  

Evine ekmek götüremediği için, faturasını ödeyemediği için, çocuklarına okul çantası alamadığı için canına kıyıyor yine ölüyor… 

İktidarın ortağı MHP Lideri Devlet Bahçeli çıkmış “ölüm bu kadar ucuz olmamalı” diyor.  

Sayın Bahçeli kendisi cevaplasın bu ülkede ölüm neden bu kadar ucuz? Betondan, demirden çalan insan müsveddelerine neden hesap sorulmuyor?  

Kolunda ekmeklerle ağlayan Antakyalı Eşref dedeyi hatırlıyor musunuz? Bir kolunda ekmekler diğer koluyla gözyaşlarını silerken fotoğraflanmıştı. Eşref dede “Hep gençler öldü, gençler öldü, yoksullar öldü” feryadıyla 1999 depreminin sembolü olmuştu.  

Daha ne kadar öleceğiz? Daha ne kadar enkaz altında kalacağız?  

Daha ne kadar ağlayacağız? Elifleri, Aydaları enkaz altında bırakıp, sonra da mucize olmasına daha ne kadar sevineceğiz? 

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (40)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.