Tuhaf bir durum

Elif Çakır

Ankara Etlik Şehir Hastanesi’nin açılış töreninde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan “Sırf daha iyi bir arabaya binmek, daha iyi bir telefon alabilmek, daha çok konsere gidebilmek için başka ülkelerin kapısına varanlara acıyarak bakıyoruz” dedi.

Çok acayip, çok tuhaf, çok enteresan bir bakış açısı!

Sayın Cumhurbaşkanının acıyarak baktığı yeri, acıma eşiğini merak ettim.

Nereden bakıyor?

Ülke ekonomisine helikopterden baktığını biliyoruz, kendisi açıkladı. Ülkenin ekonomisinin iyi gidip gitmediğinin ölçüsü yollar, arabalar, otomobiller, kamyonlar.

Yollarda arabalar gidip geliyorsa, gidiş geliş yönü tıklım tıklımsa ekonomi iyi, capcanlı, maşallahı var, yollarda arabalar yoksa ekonomi kötü.

Sayın “acıyarak bakıyoruz” diyor, “bakıyorum” demiyor, dolayısıyla sadece kendisinden bahsetmiyor. Birlikte baktığı birileri var. Yani mevzu masaya gelmiş, masanın etrafındakilerle konuşulmuş.

Çünkü gençler bu ülkeden gidiyor. Hayat pahalılığı, işsizlik, güvencesizlik beyin göçünü daha da tetikledi.

Sayın Erdoğan ve yanındakiler (Sayın Erdoğan kendisinden biz olarak bahsediyor da olabilir elbette) “daha iyi koşullarda yaşamak için gidenlerin acınacak durumda” olduğunu görmüşler!

***

Ama ben yine de sormak istiyorum:

Sayın Erdoğan kendisi genç olsaydı, bugünkü koşullarda ne yapardı? Enflasyonu yüzde seksen olan ülkesinde ve büyük ihtimalle işsiz mi yaşamak isterdi? Asgari ücretle bir işte çalışsaydı ve geçinemeseydi, asgari ücretle insanca yaşanan Almanya’da, Fransa’da yaşamak istemez miydi? Daha iyi bir arabası olsun, cebinde daha iyi bir telefonu olsun istemez miydi? Arkadaşlarıyla “hangi konsere gidelim” diye muhabbeti yapmak, sevdiği sanatçıların konserlerine, vizyona giren bir filme hesap kitap yapmadan gitmeyi istemez miydi?

Sayın Erdoğan genç ya da yaşlı bir vatandaş olarak bugünkü Türkiye tablosunda yaşamak ister miydi?

Bu ülkede kendisine bir gelecek görebilir, yarına umutla bakabilir miydi? Terazinin bir kefesinde kendi ülkesinde 10 yıl çalışsa bırak iyi bir arabayı normal bir araba alabilme ihtimalinin olmadığı, ayrıca işsizlik, enflasyon, hayat pahalılığı gerçeği duruyor diğer kefesinde ise Avrupa’daki herhangi bir ülkede kısa zamanda istediği arabayı, telefonu alabileceği özgürce yaşayabilme seçeneği duruyor.

Vatandaş genç Erdoğan ne yapardı?

Dünyanın en mutlu, en müreffeh ülkeleri endeksine bakarak, o ülkelerden birine gitmenin yollarını aramaz mıydı?

***

Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Çözümleri Ağı (SDSN) küresel anket verilerinden yararlanarak her yıl “Dünyanın En Mutlu Ülkeleri” raporu yayınlıyor. Araştırmacılar altı alandan veri topluyor: Kişi başına düşen milli gelir, yaşam beklentisi, sosyal destek, güve ve yolsuzluk, yaşamla ilgili kararlar alma özgürlüğü, alınan özgürlük ve cömertlik. Ülkelerdeki yaşam kalitesi 0 ile 10 arasında bir ölçekte değerlendiriliyor.

2022 raporu açıklandı. 146 ülkenin yer aldığı listede Türkiye 112. sırada. Son bir yılda sekiz sıra daha gerilemiş.

Finlandiya 1’inci, Danimarka 2’inci, İzlanda 3’üncü, İsviçre 4’üncü, Hollanda 5’inci, Lüksemburg 6’ıncı, İsveç 7’inci, Norveç 8’inci, İsrail 9’uncu Yeni Zelenda 10’uncu sırada. Gine 109’uncu sırada Türkiye’den daha mutlu, daha huzurlu, daha yaşanabilir bir ülke.

Uluslararası “Hukukun Üstünlüğü Endeksi”nde Türkiye 139 ülke arasında 117’inci sırada. 2013 yılında Türkiye 68 iken 2019 yılında 109’a gerilemişti.

Türkiye hukuk, ekonomik kalkınma, rekabet gücü, eğitim endekslerinin hepsinde gerilerde.

Yine Türkiye yüksek enflasyonda G20 ve Avrupa’da birinci, dünyada altıncı sırada.

Kötü şeylerde üst sıralarda iyi şeylerde en alt sıralarda yer alan bir ülkemiz var.

Sayın Erdoğan kendisine “Bu ülkeyi 20 yıldır ben yönetiyorum neden benim vatandaşlarım daha iyi yaşamak için başka ülkelere gidiyorlar?” sorusunu sorup cevaplamak yerine “acıyorum” diyor!

Gerçekten tuhaf bir durum.

***

Tersi olsaydı mesela, “Biliyor musunuz Almanya’dan, Fransa’dan, İngiltere’den (diyerek bütün ülke isimleri tek tek, üstüne basa basa sayılır) daha iyi arabaya binmek, daha iyi telefon alabilmek için Türkiye’ye geliyorlar” diyerek yer gök inletilir, davul zurna halay çektirilirdi.

Birleşmiş Milletler toplantısında, uluslararası toplantılarda laf evrilir, çevrilir bir şekilde mevzu buraya getirilir, Avrupalı liderlere “ülke nasıl yönetilir” dersleri verirdi, vermez miydi? Avrupalı liderlerin yüzlerine karşı “sizin vatandaşlar daha iyi koşullarda yaşamak için bizim ülkeye geliyorlar biliyor musunuz?” demez miydi?.. AK Partili siyasetçiler arasında davul zurna Avrupa ülkelerinin kapısına dayananlar çıkmaz mıydı?

***

Ayrıca Sayın Erdoğan’ın konuşmasında başka bir tuhaflık daha var. Aslında kendi cevabını kendisi de veriyor. Yani muazzam bir çelişki içinde olduğunu söylemeliyim.

Sayın Erdoğan aynı konuşmasında diyor ki:

"Gençlerimizin başka ülkelerdeki hiçbir şeye gıpta ile bakmayacakları gelişmişlikte bir Türkiye'yi inşa edene kadar bize durmak yok.”

Sayın Erdoğan’a 20 yıldır bu ülkeyi siz yönetiyorsunuz, dün iktidara gelmediniz, şimdiye kadar bunu neden başarmadınız demek gerekmiyor mu?

Erdoğan 2011 seçim bildirisinde, ülkede kişi başına gelirin 25 bin dolara çıkacağını ilan etmişti. Yıllarca bununla övündü, bunun propagandasını yaptı… Gerçekleşseydi, bu acıklı yoksullaşmalar olmayacak, aksine refah artacaktı. Fakat Erdoğan, yanlış politikalarla Türkiye’de kişi başına geliri 12 bin dolardan 8-9 bin dolara düşürdü.

2023 Hedefleri’nin yarısı bile hayal oldu!

Asıl acınacak durum, bu başarısızlık, bu yoksullaşma değil mi?

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (42)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.