Tuz çoktan kokmuştu…

Elif Çakır

Halk Tv’de İsmail Saymaz “açık açık” soracak, Veyis Ateş de sekiz günlük suskunluğun ardından hakkındaki tüm skandal iddiaları “açık açık” cevaplayacaktı.

Kara para aklamakla suçlanan firari iş insanı Sezgin Baran Korkmaz’dan “mağduriyetini çözmek!” için 10 milyon Euoru istedi mi?

Sezgin Baran Korkmaz’a İnan Kıraç’ın hisselerini versin, 45 milyon dolarlık borcunu silsin diye baskı yaptı mı?

Korkmaz’ın 7 Ocak’ta gerçekleştiğini iddia ettiği telefon görüşmesinde bahsettiği “klikler ve lobiler” kimlerden oluşuyor?

Sezgin Baran Korkmaz’ın otelinde ne karşılığında ücretsiz tatil yaptı?

Habertürk yönetimine neden savunma vermekten vazgeçip, istifa mektubunu verdi?

Bütün bu iddiaları yanıtlayacağını düşünmeme sebep Halk Tv Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş’ın sosyal medya hesabından programı “Hakkındaki iddiaları konuştuğumuzda Veyis Ateş ‘Açık açık sorun, açık açık konuşacağım’ dedi” sözleriyle duyurmuş olmasıydı.

Öncelikli olarak hakkını teslim etmemiz gerekir ki İsmail Saymaz gazetecilik açısından çok iyi bir iş çıkardı. Veyis Ateş’e sorulması gereken her şeyi tekrar tekrar sordu, cevap almaya çalıştı. Ateş’in çelişkilerini söyledi, çapraz sorularla konuşturmaya, Ateş’i itiraf ettirmeye zorladı, hatta kaç kez ‘doğru söylemiyorsun’ bile dedi.

Saymaz’ın daha fazladan yapabileceği hiçbir şey yoktu.

Veyis Ateş’e gelecek olursak….

Açık açık sorun, açık açık konuşacağım” sözünü vererek, kendi isteğiyle çıktığı programda hakkındaki bütün iddiaları kendisiyle çelişe, çelişe, ölümüne inkar etti.

İsmail Saymaz “Sen böyle bir para istedin mi?” diye sordu.

Ateş “Hayır istemedim. Benim böyle bir görüşmem yok. Madem ki böyle bir telefon konuşmam var. Nerede?” dedi.

Oysa “o telefon konuşmasını” dinlediğini yazanlar kendi kurumundaki gazetecilerdi, dahası bu gazeteciler yabancısı da değil, yakın ilişkiler içinde olduğu, evinde ağırladığı isimlerdi.

Hiçbirini tekzip etmedi. Bu iddialar asılsız demedi. Böyle bir telefon görüşmesinin olmadığını söylemedi. Kurumuna kendini aklamak için çaba sarf etmedi. Savunmasını bekleyen yöneticilerine istifa mektubunu sundu.

Saymaz “Doğruyu söylemiyorsun. Sen bu görüşmeyi yapmışsın” diyerek konuşma kaydını dinlediğini söyledi ve “Bunu nasıl açıklıyorsun?” diye sordu.

Ateş sanki ilk kez bu iddiaları duymuş olmanın şaşkınlığı içinde “10 milyon avro istemiş miyim, böyle bir kayıt var mı, ben kendi ellerimle götürüp teslim edeyim” dedi.

Ne Sedat Peker ne Sezgin Baran Korkmaz ne de telefon kaydını dinleyenler Veyis Ateş’in parayı aldığını iddia etmedi. Ama Ateş yayında şu tuhaf soruyu sordu: “Diyelim ki ben 10 milyon avro istedim, ben 10 milyon avroyu nerede saklayabilirim İsmail?”

Ölümüne inkar “ben aramadım o aradı” noktasına geldi ve Korkmaz’ın taleplerini İçişleri Bakanı Soylu’ya ilettiğini söyledi.

Programa çıkarak neyi amaçladı, neyi hedefledi bunun cevabını en iyi Veyis Ateş biliyor.

Ancak şu bir gerçek ki Veyis Ateş’in ikna edemediği sadece İsmail Saymaz olmadı.

***

Veyis Ateş’in ismi deşifre edildi. Ya deşifre edilmediği için isimleri bilinmeyen gazeteciler, televizyoncular, siyasetçiler, hakimler ve savcılar kimler?

Veyis Ateş iddialara göre Sezgin Baran Korkmaz’ın tekrar Türkiye’ye emniyetli bir şekilde dönebilmesi için aracılık etmeye çalıştı ve bunun için de Korkmaz’dan 10 milyon avro istedi.

Peki, MASAK’ın herhangi bir raporu olmamasına rağmen mahkemenin verdiği tedbir kararını kimler hangi gerekçeyle kaldırttı?

Sezgin Baran Korkmaz hakkında tedbir kararının kaldırılması için yazı yazan Adalet Bakan Yardımcısı Hasan Yılmaz konuşulmayacak mı?

Sezgin Baran Korkmaz’ın yurtdışına çıkmasını kimler sağladı? Sedat Peker, Sezgin Baran Korkmaz’ın İçişleri Bakanlığında görüşme yaptığını iddia ediyor? Bu iddia soruşturulmayacak mı?

Görevini kötüye kullanan tek isim Veyis Ateş mi?

Yolsuzluk denildiğinde akla en başta rüşvet gelir ama kamu görevinin ve otoritesinin kötüye kullanılması da yolsuzluğun bir türüdür.

Sezgin Baran Korkmaz hakkında tedbir kararını kaldırtarak yolsuzluk yapan kamu görevlileri ne olacak? Görevlerini kötüye kullanmanın karşılığı ne tür bir menfaat elde ettiler?

Dolayısıyla Veyis Ateş buzdağının görünen kısmı falan değil, buzdağıyla çarpışma çoktan gerçekleşmişti, denizin yüzeyini müsilaj çoktan sarmış, tuz kokalı çok olmuştu.

Siyasal yozlaşma virüsü devletin bütün kılcal damarlarını sarmış, çürümüşlük, kokuşmuşluk her yere sinmişti.

Siyasi iktidara temenna eden, partizanlaşan her hakim ve savcıda yozlaşma büyüdü. İktidarın hoşuna giden kararlar veren hakimler ödüllendirildi. Hakimler buna tav oldukça buzdağının gövdesi görünür oldu.

İktidar kendisine yandaş olanları ödüllendirdiğini gösterdikçe gövdesi çıktı buzdağının.

Böyle böyle çöktü kurumlar, kurallar hiçe sayıldı.

Yozlaşma büyüdükçe kurumlar bağımsızlığını yitirdi, TBMM işlevsiz hale geldi. Üniversiteler bilimsel makaleleri olmayan rektörler atandıkça buzdağının gövdesi biraz daha çıktı meydana.

3 bin 149 kişi yazılı sınava, mülakata girmeden TRT’nin kapısından sessizce girerlerken buzdağının devasa büyüklüğü ortaya çıkmaya başlamıştı.

Daha çok temenna eden, daha çok sadık olan partili siyasetçiler kamu kurumlarında yönetim kurulu üyesi yapılırken, eski AK Partili milletvekilleri 3 maaş 5 maaş alacakları işlerle ödüllendirilirken tuz kokmaya başlamıştı.

Tek Parti döneminde dahi gazeteciler bu derece partizanlaşmamıştır.

Köşe yazarı ama müsteşar, gazeteci ama parti görevlisi, gazeteci ama devlet kurumlarının yönetim kurulu üyesi. Milletvekili ama köşe yazarı. Cumhurbaşkanı Danışmanı ama kaç yerde de yönetim kurulu üyesi olanlar buzdağının gövdesini görünür kıldılar.

***

Sedat Peker’in iki kızına ülkece teşekkür borçluyuz sanırım.

Öyle ya Peker’in evine sabahın kör saatinde baskın yapılmasaydı, polisler Peker’in küçük kızlarına silah doğrultmasaydı…

Devlet -mafya -medya ve iş dünyasının bu derece iç içe geçen kirli ilişkiler ağını hiç bilmeyecektik.

Öğreniyoruz da ne oluyor demeyin…

Tamam, yabancı kaynaklardan yasadışı bağışlar aldığı yönünde iddialar yükselince istifa eden Dışişleri Bakanı Seiji Maehara Japonya’nın.

Tamam, Özel hastaneden rüşvet aldığı iddiaları üzerine -kanıtlanmamasına rağmen- şüpheleri gidermek amacıyla istifa eden Naoki Inose Tokyo Valisi..

Tamam, 54 kişinin hayatını kaybetmesine sebep olan alışveriş merkezinin çatısının çökmesinde “Benim de sorumluluğum var.” deyip istifa eden Valdis Dombrovskis Letonya’nın Başbakanı.

Tamam, kamu malını kötüye kullandığı suçlamasının çıkması üzerine daha soruşturma başlamadan istifa etmeyi tercih eden Alain Carignon Fransa’nın İletişim Bakanı.

Bizim ülkemizde böyle kötü siyasetçiler yok, değil mi?

Devletimiz de çadır devleti değil!

Ama yine de Sedat Peker kendi hesabını görmek için de olsa anlatıyor da…

Perdenin önünde vatan- millet- Sakarya edebiyatı, ahlak, erdem hamaseti yapanların, mafyayı çökerttik, çeteleri hak ettikleri yere gönderdik diye meydanlar inletilirken, perdenin arkasında başka işlerin döndüğünü öğreniyoruz.

En azından bu da bir şey…

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (43)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.