Yargıtay Can Atalay hakkında ne karar verecek?

Elif Çakır

Adliye mahkemelerinin Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına uymayı reddetmeleri, Anayasa Mahkemesi Başkanının da her defasında çıkıp mahkemelere ‘kararlar uygulansın’ çağrısında bulunması ülkemizde adet haline geldi.

Anayasa Mahkemesi Gezi Davası hükümlüsü olan TİP Milletvekili Can Atalay’ın tutuklu bulundurulmasının “hak ihlali” olduğu tespitinde bulundu ve ihlalin giderilmesine yani tahliye edilmesi gerektiğine karar verdi. Ama İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi kararı uygulamadı. Hatta Mahkeme bir hafta boyunca AYM’nin gönderdiği kararın kapağını bile açma gereği duymadı. Sonra kamuoyunda tepkilerin oluşması üzerine lütfen kararın ne olduğuna baktı. Bu kez de “karar benden çıktı, bu kararı uygulayacak yetkili merci ben değilim, Yargıtay 3. Ceza Dairesidir” diyerek topu taca atmaya çalıştı.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi yaptığı açıklamada kendisinin neden yetkili olmadığını şöyle anlatıyor, diyor ki:

“AYM’ce verilen bireysel başvuruya konu ihlal kararı Mahkememiz ’in kararına ilişkin olmayıp, Yargıtay ilgili Ceza Dairesi’nce verilen tahliye talebinin reddi kararına ilişkin olduğu, dosyanın ilgili Daire önünde bulunduğu sırada başvurucunun milletvekili seçildiği ve bireysel başvuruya konu ihlalin bu Daire’nin kararından kaynaklandığı, ayrıca bireysel başvuru yapıldıktan sonra ilgili Ceza Dairesi’nce dosyanın esastan incelendiği ve karara bağlandığı, bu sebeple oluşan yeni hukuki durum karşısında Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nce yeni bir değerlendirme yapılmasının zorunlu olduğu anlaşıldığından dosya Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmiştir.”

Böyle, bu şekilde okuyunca 13. Ağır Ceza Mahkemesi haklı gibi görünüyor. Çünkü dosya kendisinden çıkmış, Yargıtay’a gitmiş… 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Gezi Davası’nda yargılanan Osman Kavala hakkında hiçbir somut delil olmadığı halde darbeye teşebbüs suçundan verdiği ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını ve aynı davada yargılanan diğer sanıklar Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Mine Özerden, Can Atalay ve Yiğit Ali Emekçi hakkında da darbeye teşebbüs suçundan verdiği 18’er yıl hapis cezasını onamıştı! 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği bu karar Yargıtay’dan dönmesi gerekiyordu ama dönmemişti. Ve yine Yargıtay bu sırada milletvekili seçilen Can Atalay’ın tahliye talebini de reddetmişti.

Bu durumda sanki Anayasa Mahkemesi hata yapmış kararı yanlış adrese, yanlış mahkemeye göndermiş gibi görünüyor değil mi?

***

Böyle okuyunca 13. Ağır Ceza Mahkemesi haklı gibi görünüyor dediğim bu, ama değil.

Çünkü asıl soru şu:

Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararlar bütün içeriğiyle bağlayıcıdır; bir yerel mahkemenin AYM’ye “sen beni yetkili saymışsın, kararı uygulamam için bana göndermişsin ama bu kararı uygulayacak yetkili mahkeme değilim” deme hakkı var mı?

Adliye mahkemelerinin Anayasa Mahkemesinin kararlarını tartma, değerlendirme, karara uymuyorum deme yetkilileri, takdir marjları yoktur. Çünkü Anayasa’nın 148. Maddesi ilk derece mahkemelerine böyle bir taktir yetkisi tanımıyor.

Anayasa Mahkemesi Atalay’ın başvurusunu değerlendirirken hangi mahkemeyi yetkili görürse kararı uygulayacak olan o mahkemedir.

Bir hukukçu olan Adalet Bakanı Yılmaz Tunç bunu bilmiyor olamaz değil mi? Biliyor ama Bakan Tunç da adliye mahkemesinin topu taca atmaya çalışmasını meşrulaştırıyor.

Diyor ki: “Yargıtay’ın vereceği kararı hep birlikte göreceğiz.”

Mahkeme Can Atalay dosyasını Yargıtay’a gönderdi. Dosya Yargıtay’ın önüne gitti.

Bir hukuk devletinde Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin vereceği karar ortada.

Yargıtay 3. Ceza Dairesi, “Anayasa’nın 148. Maddesine ve AYM kanununa göre yetkili mahkemeyi belirleme takdiri Anayasa Mahkemesinindir. AYM Can Atalay kararında 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin yetkili olduğuna karar vermiştir, kararı uygulayacak olan 13. Ağır Ceza Mahkemesidir” diyerek dosyayı 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne geri göndermesi gerekiyor.

13. Ağır Ceza Mahkemesi daha fazla hukuk ihlali yapmadan kararı uygulamalıdır.

Ülkemizin hukuk devleti niteliğini göstermesi açısından fotoğraf yeterince net. Net ama bir de iktidar yetkileri çıkıp gözümüzün içine baka baka “Türkiye hukuk devletidir, yargımız hiç olmadığı kadar bağımsız ve tarafsızdır, yargının verdiği kararlara saygı duyalım” hamaseti yapıyorlar!

***

Ülkem çok vahim dönemlerden geçti ama hukuk hiçbir bu kadar alaşağı edilmemişti. Yargının bu derece siyasallaştığı başka bir dönem yok, örneği yok.

Can Atalay eninde sonunda tahliye olacak, olması gereken yere gidecek: Meclis’e!
Peki bütün bunlar niye oluyor?

Güç gösterisi mi? Can Atalay’ı 10 gün daha cezaevinde tutmak kâr mı sayılıyor!?

Cumhurbaşkanı Erdoğan bir yıl önce Danıştay’ın 154. Kuruluş Yıldönümünde yaptığı konuşmada “Ülke yönetimine geldiğim günden beri Türkiye’nin hukuk devleti niteliğini güçlendirme mücadelesi veriyorum” demişti.

Hatırladınız mı bu konuşmasını?

Düşünüyorum da… Ya bir de mücadele verilmeseymiş halimiz ne olurmuş acaba!

“Biz gazeteciyiz, gazetecilik yapmaya devam edeceğiz”

Yargımızın maşallahı var, suça suçluya göz açtırmıyor alimallah! İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın “MİT’in Cumhurbaşkanlığı’na sunduğu ‘yargı raporu’nda neler var?” başlıklı yazısı nedeniyle jet hızıyla re’sen başlattığı soruşturma kapsamında önceki gün gözaltına alınan gazeteci Tolga Şardan tutuklandı, cezaevine gönderildi!

Savcı, gerçek dışı ve doğru olmayan bir bilgiyi yaydığı gerekçesiyle Tolga Şardan hakkında tutuklama talep etmiş, hâkim de üstüne koyarak “MİT’in Cumhurbaşkanlığının talimatıyla yargıdaki yolsuzluk iddialarını araştırdığını haber yaparak, yazarak” halkı korku ve paniğe sevk ettiği gerekçesiyle tutuklama kararı vermiş!

Şaka gibi! Re’sen soruşturma başlatan savcı nerede yaşıyor acaba? Ülkemize yeni mi gelmiş? Ya tutuklama kararı veren hâkim?

Cumhurbaşkanının MİT’ten yargıdaki yolsuzluk konusunda rapor istediği doğru değil mi? Bütün yargı camiasının, Ankara bürokrasisinin bildiği bir konu değil mi bu?

Tolga Şardan dikkatle takip ettiğim, yazdıklarını hiçbir şüpheye düşmeden okuduğum, saygın, güvenilir bir gazetecidir.

Ve içinden geçtiğimiz şu zorlu süreçte, nefes bile alamadığımız dönemde gerçekten gazetecilik yapmaya çalışan, çabalayan bir gazetecidir.

Devlet, Adalet Bakanlığı, yargı Tolga Şardan’ın gündeme getirdiği, yargı ve emniyet içindeki yozlaşma, çürüme, yolsuzluk iddialarını araştırmak, bu iddiaların peşine düşmek, ilgili kişilerle ilgili soruşturma başlatmak yerine bunları gündeme getiren gazeteciyi cezaevine gönderiyor!

Niye yapıyor bunu? Nedeni çok açık değil mi?

Tolga Şardan’ın yazdıklarına hep güvendim, verdiği bilgiler daima doğru çıktı. Zorlu koşullarda yapmaya çalıştığı gazetecilik çabasına saygı duyuyorum.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (22)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.