Vefa ve Veda

Enes Batman

Ölüm birden gelir, sürprizdir. Üzerine konuşmak zordur, onu pek düşünmeyiz. Sistem, hayatı ölümü unutturmak üzere kurgular.

Reklam panoları, sigorta sistemleri, kariyer hedefleri ve daha birsürü şey... Ölümsüz bir hayata ikna olmadan süremez bunca kötülük. Çünkü biz kıssa bitmeden hisseyi almaya alışkın değiliz.

Asım Hoca tam da bunu yıkan adamdı. O, ölümün tam ortasında olduğu bir hayat sürdü, ölümü unutmadı. Ömrünü güzel işlere, mücadelelere, dostlara, gençlere ve kelimelere vakfetti. Alışılmışın dışına çıktı, alışmayı yıktı. Alışmayın dedi, güzelliklere bile alışmayın. Alışınca değeri silinir, kaybedilir, heyecan ölür, hayat silinir. Alışmak, devrime engeldir.

“Biz devrimciyiz
Bir kitabın açacağı devrime inanırız”

Böyle demiş bana, onu uğurladıktan sonra eski konuşmalarımızı okurken karşılaştım. Kitapsız devrimlerle kavgalıydı. İtirazları sağlamdı, isyanı ahlaklıydı. Sağcılaşmadı, ısrarla korudu İslamcılığını. İslamcılığın bir kum torbasına döndüğü günlerde bile İslamcıyım demekten çekinmedi. “İslamcıyım ama…” diye başlamadı söze. Eğmedi, bükmedi; yormadı kelimeleri.

Fakat yine de onun ardından birileri kelimeleri eğip büktü. Biyografilerin ve veda yazılarının birçoğunda Karar Gazetesi’nde köşe yazdığı sansürlenmişti. Ne diyelim? Bu bir veda yazısı; bir şey demeyelim, Allah iyi etsin.

Biz Asım Hocadan öğrendiğimiz gibi yapalım; kimseyi kırmayalım, işimize bakalım.

Binlerce genç, onun ardından müthiş şahitlikler yaptı. Hayatına dokunduğu, hatta sımsıkı sarılıp savrulmaktan koruduğu gençler koştu cenazesine. Onsuz kalmak her açıdan kocaman bir kayıp fakat en çok kaybeden gençler oldu.

Şimdi kim upuzun didaktik ve çok sıkıcı konuşmalar yaparak gençliğin ne kadar kötü bir halde olduğunu anlatmayı bırakıp gençleri dinleyecek?

Binlerce genç de şundan yakındı: Hayattayken neden tanımıyorduk?

Serçe’mizin Ocak 2020 tarihli 22. sayısı Asım Gültekin Özel Sayısı olarak hazırlanmıştı. Birçok yazar arkadaşı onun hakkında incelemeler, hatıralar yazdı. Kitapları incelendi. Niyetimiz sadece vefaydı. Gençlerle bunca ilgilenen birinin alkışlanması lazımdı fakat o alkışı bir türlü göremiyorduk, biz de Asım Hocadan öğrendiğimiz gibi eksik görünce mızmızlanmak yerine onu kapatmaya çalıştık. Fakat gençlerin çıkardığı bir edebiyat dergisinin alkışı elbette yeterli değildi.

Bugün koca koca edebiyat dergilerinin sayfaları mezarlığı andırıyor. Bir yazar hakkında konuşmak için mutlaka onun ölmesi gerekiyor. Bunu yıkan ender isimlerden biri olması da Asım Hoca’yı özel kılıyordu. Onun en büyük özelliklerinden birisi insanları tanıştırmasıydı. Beni kaç şairle tanıştırmıştır diye düşünüyorum, sayamıyorum. Nerede kıymetli biri varsa onun için bir şeyler yapmak istiyordu. Güzellikleri anlatmak istiyordu ve beyaz haberler vermek…

Peki buna rağmen birçok gencin onu vefatından sonra duyması sizce de çok acı değil mi? Öyleyse güzellikleri solmadan anlatmaya bakalım artık. Bu mezarcı alışkanlığı yıkalım, sevgimizi de alışılmışın dışına çıkaralım. Çünkü öyle demişti Asım Hoca:

“Kim alışılmış bir sevgiyle sevilmek ister?”

***
Bir yazarın hayattayken ve vefatından sonra işlenmesiyle ilgili daha detaylı konuşmuştuk. Cemal Süreya’nın söylediklerine de bakmıştık. Şurada bir yerdeydi:

https://www.karar.com/lleri-sevmek-1512288

***
Başımız sağ olsun.
Asım Gültekin için El-Fatiha.


Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.