Beyninize çip taktırır mıydınız?

Gülay Erdemli

“Birileri beynimize çip takıp bizi kontrol edecek” düşüncesi pek çok insanın zihninde! Malumunuz Kovid-19 aşısına karşı olanların hiç de azımsanmayacak bir kısmı benzer bir endişe taşıyor.Ancak şu bir gerçek ki beyne bilgisayar çipi takma mevzusu fütüristik gibi görünse de, gelişimi henüz erken bir aşamada olsa bile önümüzdeki yıllarda yaygın olarak kullanılacak gibi görünüyor.

Halihazırda sinir sistemi ve makine arayüz teknolojisine dayanan cihazlar terapötik ihtiyacı olanlar için kullanılıyor. Mesela Parkinson olan bazı hastaların beyinlerine titremeleri kontrol eden, motor kontrolünü düzenlemeye yardımcı olan cihazlar implante ediliyor. İşitme güçlüğü çeken kişilerde kullanılan implantlar da benzer bir ana fikirle çalışıyor.

Araştırmacıların felçli insanlar için kullanmayı amaçladığı beyin çiplerine çok yakınız. Ohio Üniversitesi ve Battelle Memorial Enstitüsü’ndeki bilim insanları omurilik yaralanması olan hastalarda el hareketleri yapabilmeleri ve dokunma hissini geliştirebilmeleri amacıyla beyin implantları kullandı. Bir başka çalışmada da omurilik yaralanması sorunu yaşayan bir hastanın düşüncelerini metne çevirebilen bir beyin implantı başarılı bir şekilde yerleştirildi.

Buraya kadar her şey makul ve hemen herkes beyin çipi implantlarının herhangi bir hastalık karşısında kullanımında bir sorun görmüyor ama... Gelişmeler beyin çiplerinin gelecekte bir hastalığı olmayan kişilerde beynin işleyişini artırmak için de kullanılacağını gösteriyor. ABD’deki Pew Araştırma Merkezi’nin yaptığı yeni bir çalışmaya göre ABD’li yetişkinlerin yüzde 56’sı bu fikrin toplum için kötü olduğunu düşünüyor. Beyne çip takılmasına karşı insanların tepkisi 2016 yılından bu yana çok da değişmemiş görünüyor. O yıl yapılan bir ankete katılanların üçte ikisi de ‘çip’lere karşıydı.

Çalışmaya katılanların yüzde 78’i (eğer iş kendi tercihlerine kalırsa) bilgileri daha iyi işlemelerine izin veren çipleri istemediğini söylüyor. Çoğu ABD’li (pek çok ülkede sonuçların benzer çıkacağı düşünülüyor) çiplerin insanların karar verme süreçlerini kötüleştireceği görüşünde. Çip konusunda kadınlar erkeklerden daha katı. Kadınların yüzde 61’i bunun toplum için kötü bir fikir olacağını söylüyor. Erkeklerde ise bu oran yüzde 50. Dini görüşler de bu fikir hakkında önemli bir rol oynuyor. Dindar kişiler bilgisayar çipi implantlarının kötü bir fikir olduğunu konusunda hemfikir gibi görünüyor (yüzde 68).

Beyne çip taktırmanın doğanın işine karışmak ve çizgiyi aşmak olduğunu düşünenlerin oranı yüzde 63. Dindar kişilerde bu görüşte olanların oranı daha da yüksek; yüzde 81.

Bu teknolojik gelişmenin faydaları konusunda iyimser olanların yüzde 62’si beyin çiplerinin yaygın kullanımının insanları daha üretken hale getireceğini düşünüyor. Yüzde 59 ise yeni inovasyonların bu sayede hızlanacağı inancında.

Anketten çıkan çiplerle ilgili endişeler, aşı karşıtlarının öne çıkan argümanlarıyla benzeşiyor. Çalışmaya katılanların yüzde 52’si bilgisayar korsanlarının saldırılarını mümkün olacağını düşünüyor. Hükümetlerin bu çipler üzerinden kişilerin ‘mahremiyetine’ müdahale etmesinin olası olduğu inancında.

Beyin işlevlerini iyileştirmek için çip taktırır mıydınız? Görüşlerinizi beklerim...

‘ÇİĞ'E HAYIR, 'GİYİLEBİLİR TEKNOLOJİ'YE EVET!

Çiplere hala şüpheyle baksak da giyilebilir teknoloji ürünlerini seviyoruz. Özellikle fitness yapanlar teknolojik saatleri kullanmaya hevesli.

Yakın dönemdeki gelişmeler bu teknolojilerin kullanım alanlarının yaygınlaşacağını gösteriyor. Örneğin FDA kısa bir süre önce anti-alerji ilaçlarını doğrudan göze ileten kontakt lensleri onayladı. Bu lensler alerjiden kaynaklanan kaşıntıyı 12 saat engelleyebiliyor. Bir diğer gelişme de maskelerle ilgili. WHO’ya göre (Dünya Sağlık Örgütü) Avrupa nüfusunun yüzde 77’si ve büyük şehirlerin yüzde 49’undan fazlası riskli hava kirliliğiyle karşı karşıya. Bu kirlilik seviyesi düşürülemezse önümüzdeki 30 yıl içinde sağlık sorunlarına harcanan para 1,2 trilyon dolar olacak! Pandemide birçok ülkede maske zorunluluğu kalksa da havadaki kirlilik nedeniyle maske kullanmak gerekebilecek. Bu yıl içerisinde hava filtresi görevi gören, gürültü önleyici kulaklıklar piyasaya çıkacak. İsviçreli bilim insanları (uzun bir süredir bu klişeyi kullanmayı bekliyordum ) enfeksiyonla ilgili ısıya tepki veren ve antibiyotikleri en uygun zamanda uygulayan akıllı bir bandaj geliştirdi. Bir başka teknolojide de ‘akustik kumaş’ üretildi. Bu kumaşlar kıyafetler aracılığıyla kalp ve solunum durumunu izlemeye yardımcı olacak.

Daha neler var neler... Masa başında çalışan kişilerin duruş bozukluğuna bağlı ağrılar nedeniyle yaşadığı sorunlar giderek artıyor. Giyilebilir duruş eğitmenleri kullanıcının sırtına yapışıyor ve mevcut duruşları hakkında yardımcı bir uygulamaya bilgi aktarıyor. Direksiyon başında ya da ağır bir ekipman kullananların yaşadığı yorgunluğun ölümcül sonuçları olabiliyor. Yeni bir cihaz, çeşitli biyomedikal sinyalleri izleyerek kullanıcıdaki yorgunluğu algılayabiliyor. Bu cihazlar özellikle iş ve trafik kazalarını önleyebilir.

Oryantasyonu bozuk insanlar ki ben de onlardan biriyim, kolayca gitmesi gereken yerin tam tersine gidebilir. Bazıları yabancı bir ülke ya da şehirde kaybolma fikrini çekici bulabilir ama çoğu insan nereye gittiğini bilmek ister. AR kulaklıkları gibi giyilebilen teknolojiler sanal bir tur rehberi olarak gezginlerin gördüğü yerler hakkında bilgiler verirken, gidecekleri yere kolayca ulaşabilmeleri için yol gösterebilir.

Giyilebilir teknoloji pazarının 2028 yılına kadar 118 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Daha neler olacak göreceğiz...

SELAM UZAYLI, İŞTE BİZ BÖYLE BİR CANLIYIZ!

Dünya dışı yaşama bir mesaj daha gönderiyoruz, haydi hayırlısı! Uluslararası bir bilim grubu galaksimizde var olabilecek ‘uzaylılar’a güncellenmiş, ikili kodlu bir mesajı gönderdi. Bu mesaj; insanların kimyasal yapısı, detaylı bir dünya haritası hatta samanyolundaki kesin konumumuz da dahil olmak üzere detaylı ayrıntılar içeriyor.

Galaksideki işaret (Beacon in the Galaxy/ BITG) olarak adlandırılan yeni uzay notu, 1974’te Porto Riko’daki Arecibo teleskopundan bir yıldız kümesine gönderilen mesaja kadar uzanan girişimlerin sonuncusu.

NASA’nın California Institute of Technology’deki Jet Pnopulsion Laboratuvarı’ndan astrofizikçi Jonathan Jiang’ın başında olduğu araştırma grubuna göre mesajda, evrensel bir iletişim aracı kurmak için gereken temel matematiksel ve fiziksel kavramlar iletiliyor.

Güneş sistemimiz, dünyadaki kıtaların ve insan formunun dijitalleşmiş görünümleri olası komşularımıza gidiyor. Üstelik uzaylıların aynı formülle yanıt verebilmeleri için bir davet de hazır. Davete icabet edecekler mi acaba orasını henüz bilemiyoruz.

Ekip güncellenen mesajı göndermek için Çin’deki 500 metrelik Diyaframlı Küresel Radyo Teleskopu ve SETI Enstitüsü’nün Kaliforniya’daki Allen Teleskop Dizisi’ni kullanmayı planlıyor. Yeni belgede yer alan kurumlar arasında Cambridge Üniversitesi ve Pekin Üniversitesi de var.

BITG, büyük bir adım olarak kabul ediliyor. 1974’teki Arecibo mesajı çok basitti. Doğrudan ‘biz buradayız’ diyordu. 1’den 10’a kadar olan sayılar, temel elementlerin atomik değerleri, DNA’nın temsili, bir insan figürü ve güneş sisteminin şemasını içeriyordu. Rus bilim insanları da 1999 ve 2003’te ‘Kozmik Çağrılar’ olarak bilinen bir dizi projeye imza attı. Daha yakın bir çalışmada 2017’deki bir elektronik müzik festivalindeki müzik klipleri yaklaşık 12,4 ışık yılı uzaklıktaki bir kırmızı cüce gezegene yollandı.

Bilim insanları Arecibo bir kartpostaldı, BITG ise power point sunumu diyor! Bizimle aynı evrende yaşama olasılığındaki dünya dışı yaşamın aynı değişmez yasalara tabi olabileceği, matematik, fizik, maddenin temel öğeleri gibi konularda benzer şeyler keşfettikleri tahmin ediliyor. Bu nedenle de mesajı çözebilecekleri düşünülüyor!

Bazı bilim insanları ise bu mesajın tamamen bir saçmalık olduğu görüşünde. Dünya dışı varlıkların (tabi eğer varsalar) zeki olsalar bile bilişsel, algısal hatta kültürel farklılıklar nedeniyle mesajı anlamalarının imkansız olduğunu düşünenler var.

Davranışlarının, etik anlayışlarının ve motivasyonlarının dünya için bir tehdit oluşturabileceğini savunanlar da bir başka karşıt grubun görüşü.

Bu mesaj yerini bulur mu? Bulursa uzaylılar bizimle ilgilenmeyi uygun bulur mu? Gelirlerse neler olur? Kafamızda deli sorular...

KRİPTO ARKASINDA BİR SOSYAL DEĞİŞİM İDEOLOJİSİ OLABİLİR

ABD’deki Michigan Eyalet Üniversitesi’nde medya ve enformasyon bölümü akademisyenlerinden Rick Wash’un The Conversation’da yayınlanan makalesi kripto teknolojisine farklı bir bakış açısı getiriyor. Kripto teknolojisine bankaların yerini alacak, NFT ile sanatı dönüştürecek diye bakılıyor. Kriptoyu en iyi gelir getiren yatırım aracı olarak görenler de azımsanmayacak kadar fazla. Kripto savunucuları hükümetlerden ziyade teknolojiye güvenmenin daha doğru olduğuna inanıyor.

Wash, meslektaşlarıyla birlikte insanların kripto ve bitcoin hakkında üç ay boyunca çeşitli forumlarda tartıştıklarını söylüyor. Forumlardaki ‘kripto savunucuları’, toplumların kurallar koyan ve uygulayan hükümetlere ve şirketlere takılıp kalmasından şikayetçi. Bu kurumları ‘yozlaşmış’ olarak kabul ediyorlar. Bu nedenle bitcoin, blockchain ve diğer kripto teknolojileri ‘yolsuzluğa’ bir alternatif olarak görülüyor.

Kripto para birimlerinin altında yatan teknoloji, hiç kimseye veya herhangi bir kuruma güven duymadan mülkiyet işlemlerinin kayıtlarını tutuyor. Kripto savunucuları da bu özellik sayesinde yozlaşmanın önlendiğine inanıyor. Ancak Wash’a göre kripto tutkunları daha farklı bir değişim peşinde. Kimin güce sahip olduğunu değiştirmek istiyorlar, kriptonun da bunu sağlayacağına inanıyorlar. Bu teknolojiyle toplumların hükümetlere ve şirketlere daha az bağımlı hale geleceğini savunuyorlar. Onlara göre dünyayı değiştirmenin yolu kriptodan geçiyor.

Bu görüşü savunanların ideolojisine göre kripto alıp satmak bir tür politik ve sosyal aktivizm. Kripto satın almanın yolsuzluğu ortadan kaldıracağına güvenleri tam! Bu ideoloji hükümetleri teknoloji ile değiştirmeyi amaçlayan tekno-libertizmin daha aşırı bir versiyonu.

Kriptonun finansal riskleri ise küçümsenecek gibi değil. Çılgınca dalgalanan bitcoin fiyatları ortada. Birçok kişi evini, barkını satıp kripto paralara yatırdı ve büyük zarara uğradı. Üstelik şirketlerin ya da hükümetlerin kriptoyu kontrol etmesi de imkansız değil. Kriptonun hayal edilen bir sosyal değişimi ne kadar gerçekleştirebileceği şimdilik ucu açık ve belirsiz bir konu.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (10)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.