Uzayın üç silahşörü...

Gülay Erdemli

Geçen hafta dünyanın en zengin insanı seçilen (şimdilik), Tesla ve SpaceX’in patronu Elon Musk ve Amazon’un kurucusu Jeff Bezos’un rekabeti servetlerindeki rakamlardan kaynaklanmıyor. Yani zaten üç beş milyar doların lafı mı olur... Alt tarafı Musk’ın serveti 201,7 milyar dolar, Bezos’un serveti ise 193,1 milyar dolar. Onların asıl derdi uzayı fethetmek daha doğrusu ‘uzayın’ patronu olmak!

Uzay mevzusu içindeki ‘konuk oyuncu’ Richard Branson. Konuk oyuncu diyorum çünkü 70 yaşındaki ‘sir’ unvanlı işadamı Branson’ın sahibi olduğu Virgin Group’un medyadan, turizme, telekomdan enerjiye pek çok sektörde yatırımı olsa da Bronson’un serveti Musk ve Bezos’un yanında fazlasıyla mütevazı kalıyor. Branson’ın kurduğu Virgin Galactic’in hedefi uzay turizmi yapmak. Hedeflerini uzayı herkes için erişilebilir kılmak olarak açıklıyorlar. Herkes derken üzerimize alınmayalım diye düşünüyorum elbette. Biz sadece yıldızlara bakarak uzayı seyrederken, galaksi savaşları tüm hızıyla devam ediyor. Her gün yeni hamleler yapılıyor.

Musk’tan her şey dahil ilk tur!

Elon Musk, 2004 yılında kurduğu SpaceX ile birçok şirket ve devletin uydusunu uzaya gönderdi. Musk uzay taşımacılığında maliyetleri düşürmeyi misyonu olarak tanımlıyor. Asıl hedefi ise gezegenler arası seyahatleri başlatabilmek. Dünyada yapacak çok işi olsa gerek ki Bezos ve Branson uzaya şöyle bir bakıp gelmiş olsa da Musk henüz uzaya gitmedi. Neden gitmediğiyle ilgili bir bilgi ise yok. Musk’ın misyonu uzay taşımacılığında maliyetleri düşürmek, vizyonu ise ucuza mal edilen roketler ile gezegenler arası seyahatler başlatmak. Mars’ı kolonileştirme niyetinde olduğu da biliniyor.

Takip etmiş olabilirsiniz, 15 Eylül’de profesyonel olarak ‘astronot’ olmayan dört kişi SpaceX ile üç günlük bir yolculuğa çıktı. Dünyaya 570 kilometre mesafede, üç gün süren bu yolculuk ‘uzayda tatilin’ bir ön gösterimi olarak kabul ediliyor. Uzay yolculuğunun masrafları kendisi de ekibin içinde yer alan iş insanı Jared Isaacman tarafından karşılandı. SpaceX ne kadar para aldığını açıklamıyor ama rakamın 200 milyon dolar olduğu tahmin ediliyor.

Jeff Bezos’un şirketi Blue Origin 2000 yılında kuruldu. Uzay teknolojilerine yatırım yapan şirketin amacı da uzay taşımacılığını ucuzlatmak. Zenginlerin kendi uçaklarıyla seyahat etmesi tanıdık bir konsept ama anlaşılan o ki yeni dünyanın milyarderlerinin roketleriyle tur atmasına da alışacağız. Bezos 20 Temmuz’da, Apollo 11’in aya inişinin 52. yılında, kendi roketiyle dünya yüzeyinden 106 kilometre yüksekliğe çıktı. Bu yolculuk 10 dakika sürdü. Richard Branson da Bezos’tan 10 gün önce sahibi olduğu Virgin Galactic’in roketiyle şöyle bir uzaya bakıp geldi. Konuk oyuncu deyip haksızlık etmeyelim, serveti diğer iki ultra zenginden çok daha az olsa da Branson, dünyadan 90 km yükseğe çıktığı yolculukta ‘kendi roketiyle uzaya çıkan ilk milyarder’ unvanının sahibi olmayı başardı.

Branson, Bezos ve Musk adeta uzayın üç silahşörü. Ortak noktaları hayata sıfırdan başlamaları ve gözlerini diktikleri uzayın sonsuzluğu…

“Işınla beni Scotty” diyemeseler de kendileri için büyük bir adım attıklarını söylemek lazım!

“O enerjisini yörüngeye girmeye harcasın

Milyarderler kulübünün bir diğer üyesi Bill Gates’in ise uzayla işi yok. Hatta geçen hafta katıldığı bir TV programında “Dünyada yapacak çok işimiz var. Sıtma ve HIV gibi hastalıklara ve bu hastalıklardan kurtulmaya kafayı taktım” diyerek uzay yarışındaki milyarderleri inceden eleştirerek gündeme geldi.

Bezos ve Musk’ın uzay macerası yüzünden bir hukuk savaşı da başladı. Nisan ayında NASA’nın astronotlarını 2024 yılına kadar yeniden Ay’a indirme hedefiyle açtığı ihaleyi

Musk’ın şirketi SpaceX’in Starship projesi kazandı. Bezos’un hamlesi de gecikmedi. NASA’nın teklifleri yasalara aykırı ve uygunsuz değerlendirdiği gerekçesiyle ajansı mahkemeye verdi. Musk ise Bezos’a yönelik “Enerjisini davalara değil yörüngeye girmeye harcamalı” dedi üstüne de Bezos’un yaptığı kısa uzay turu sonrasında astronot olduğunu iddia etmesiyle dalga geçti!

Dünyadan çok mu sıkıldılar?

Dünyada tarihi bir gelir eşitsizliği yaşanırken, pandemi hala devam ederken, iklim değişikliği nedeniyle kuraklık, sel felaketleri ve orman yangınları yaşanırken dünya yörüngesinin dışına çıkmak neden bu kadar önemli? Birkaç saatlik ya da üç beş günlük bir deneyim için harcanan parayla dünyada açlıkla savaşın biteceğini iddia edip bu milyarderleri eleştiren çok sayıda insan var. Üstelik öne çıkan üç ismin başlatmayı planladığı uzay turizmi için şimdiden yüz milyonlarca dolar harcamayı göze alan çok sayıda zengin var.

Ultra zenginler gözünü uzaya dikerken dünyadaki psikiyatrist ve psikologlar bu takıntının altındaki nedenleri tartışmaya hevesli! Psikoloji bilimiyle ilgilenenlere göre, milyarderler kendilerine eşsiz bir statü kazandıran şeylere yönelmeyi seviyor. Uzaya olan saplantıları da güç, ayrıcalık ve her kaynağa sahip olma eğilimi. Sadece zirvede olmayı ve herkesin kendilerine hayran olmasını istiyorlar. Sıradan insanların endişelerini gidermek gibi bir dertleri yok. Uzay macerasına diğer zenginlerden farklı olduklarını kanıtlamak için, aşina olduğumuz ‘servet’ kavramının dışına çıkabilmek için yüz milyarlarca dolar harcıyorlar. Hiçbir şey asla yeterli değil. Adeta ölüme karşı savaştıklarını, Olimpos dağına çıkma duygusunu yaşamaya çalıştıklarını iddia edenler bile var. Hayatın bir meritokrasi olduğuna, herkesten üstün oldukları için zengin olduklarına inanıyorlar. İstedikleri her şeyi alabilirler ama amaçları istedikleri her şeyi başarmak! Odak noktaları her zaman geleceğe yönelik.

Dünyada yaşanan sorunlara karşı yapabilecekleri çok fazla şey varken gözlerini uzaya dikmeleri çok fazla eleştiriliyor. Öte yandan ticari roketlerin uzaya gönderilmesinin çevresel maliyeti de malum…

Ama ateşleme başladı ve artık geri dönüş yok… Biz sadece karanlık bir gecede yıldızlara bakarak uzayı seyretmeye devam ederken birileri uzaya tatile gidecek…

Girişimci, finansçı, yazar ve bahçıvanım

Multi-Hyphenate... Bu kavramı yakında daha da fazla duyacağız. Önceden gösteri dünyasında yaptığı birçok işle anılan kişiler için kullanılan bu kavram aslında özetle birkaç işle anılmak anlamına geliyor.

Instagram fenomeni olan doktorlar, kitap yazan teknisyenler, bahçıvanlık yapan mühendisler... Giderek artan sayıda insan birden fazla işle uğraşmayı tercih ediyor. Ancak bu işleri hobi olarak görmemek gerekiyor. Pek çoğu ikinci hatta üçüncü uğraşlarıyla ticari bir getiri de elde ediyorlar.

ABD’de 2017 yılında Y kuşağının yüzde 25’inin bir yan işi vardı. Şimdi bu sayı yüzde 64’e çıkmış durumda. Bu sadece yaşamı çeşitlendirmek için tercih edilen bir yol değil. Pandemi, milyonlarca insanın gelirinin düşmesine hatta işsiz kalmasına neden olduğunda ikinci bir iş yapmak hobiden çok bir mecburiyet haline geldi. Yumurtaları aynı sepete koymak artık yetmeyebiliyor. Üstelik ‘çoklu iş’le ilgilenmek hiç tahmin etmediğimiz kapıların açılmasını da sağlayabilir.

Teknoloji gelişip dünya değişirken becerilerini çeşitlendirebilen, yeni şeyler denemeye açık insanlar olmaktan başka çaremiz yok! Bir tür kendini yedekleme planı olan Multi-Hyphenate havalı bir kavram gibi görünüyor ama atalarımızın dediği gibi işleyen demir pas tutmaz. Yapacak çok iş var...

Kemiklerim ağrıyor bugün yağmur yağacak...

Hava yağacak gibi, yanıma şemsiye alsam mı almasam mı ikilemi yoğun yağışın neden olduğu sorunların yanında hayli önemsiz kalıyor. Yağmuru, özellikle de şiddetli yağmuru tahmin etmek, açık hava etkinliklerinden havacılığa, tarımdan ulaşıma birçok sektör için çok önemli. Mevcut teknikler ‘şimdiki tahmin’ olarak bilinen önümüzdeki bir ya da iki saat içindeki hava durumu tahminlerinde isabetli olamayabiliyor. Konum öngörülse de yağışın yoğunluğunu tespit etmek zor olabiliyor. Hava durumu tahmin modelleri önümüzdeki altı saat ve iki haftayı tespit etmede çok başarılı ancak gelecek iki saat konusunda çok isabetli olamıyorlar.

Google’ın çatı şirketi Alphabet’in yapay zeka platformu DeepMind’ın yeni yapay zeka sistemi neredeyse tam olarak ne zaman ve nerede yağmur yağacağını tahmin ediyor. DeepMind kısa vadeli tahminlerde mevcut sistemlerden daha iyi bir model oluşturmak için Birleşik Krallık hava tahmincileriyle ve İngiltere’nin ulusal hava durumu kurumu Met Office ile birlikte çalıştı. DGMR adlı derin öğrenme aracı 90 dakika içindeki yağmur olasılığını doğru bir şekilde tahmin edebiliyor. Yapay zeka, makine öğrenimi daha aşina olduğumuz kavramlar. Derin öğrenme ise insan beynindeki öğrenme süreçlerine uygun geliştirilmiş, matematiksel modelleme aracılığıyla oluşturulmuş yapay sinir ağlarını kullanarak veri analizi yapabiliyor.

DGMR ve mevcut hava durumu tahmini araçlarıyla yapılan kör bir karşılaştırmada, yağmurun yeri, şiddeti, hareketi ve yoğunluğuna ilişkin tahminlerde bu yeni öğrenme sisteminin ‘en iyi araç’ olduğu belirlendi.

İklim değişikliğinin felaketlere neden olduğu günümüzde yapay zeka ile nokta atışı, isabetli tahminlerde bulunmak umut veren bir gelişme…

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (8)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.