Uzaylılarla temas kuruldu ama bizden gizliyorlar!

Gülay Erdemli

'Aşıların yan etkileri var ama bizden gizliyorlar', 'İklim değişikliği aslında büyük bir yalan', 'ABD’de hükümetin 11 Eylül olaylarında parmağı var', 'Dünya tek bir grup tarafından yönetiliyor...' 

Ciddi iş toplantılarından aile içi sohbetlere komplo teorileri havalarda uçuşuyor. Pek çoğu bırakın sağlam temellere oturmayı, ciddi mantık hataları içeren teoriler gerçeklikten kaçmanın karşı konulmaz hazzından mı kaynaklıyor, komplo teorilerine inananların ortak kişilik özellikleri var mı?  

Merkezi İngiltere’de bulunan, internet tabanlı pazar araştırması şirketi YouGov ve Cambridge Globalism Project, 21 ülkeden 22 binden fazla kişiyle görüşerek komplo teorileriyle ilgili inançlarını sormuş. Yaz aylarında yapılan araştırmanın sonuçları kısa bir süre önce yayınlandı. Belki okumuş olanlarınız vardır. Okumamış olanlara hatırlatma:  

Ankete katılanlara ‘bazı’ komplo teorilerinin doğruluğuna inanıp inanmadıkları sorulmuş. Örneğin ABD hükümetinin 11 Eylül saldırılarında parmağı olduğu iddiasına, araştırmaya katılan Türklerin yüzde 55’i “kesinlikle” ve “muhtemelen doğru” cevabını vermiş. Bu komplo teorisine inananlarda 21 ülke arasından birinciyiz! İkinci sırada Meksika, üçüncü sırada Mısır, dördüncü sırada ise Suudi Arabistan var. Yüzde 20 ile ABD 14’üncü sırada  Anlaşılan ABD’liler hükümetlerine güveniyor! Danimarka yüzde 9 ile sonuncu sırada.  

GİZEMLİ BİR GRUP TARAFINDAN YÖNETİLİYORUZ 

Bilim insanları Kovid-19 pandemisinin bitmesinde aşının önemi hakkında açıklamalar yapıp duruyor ama dünya genelinde hatırı sayılır sayıda kişi aşıların (sadece Kovid-19’a karşı geliştirilen aşılar değil) potansiyel zararlarının halktan gizlendiğine inanıyor. Ancak aynı araştırmaya göre bu komplo teorisinde birinciliği Güney Afrika’ya kaptırmışız. İkinci sırada Nijerya var. Ama yüzde 48 ile üçüncü sırada yer almayı başarmışız. Danimarka bu komplo teorisine ‘inanmama’ konusunda da sonunculuğu kimseye bırakmamış.  

Belki de en eski komplo teorilerinden biri dünyayı gizli bir grubun yönettiği inancı. Ara ara buluşuyorlar, şu ülkeye bunu yapalım, yetmedi çip falan takalım diye bizimle eğleniyorlar! Bilinmeyen bu gizemli grup perde arkasından kukla gibi bizimle oynuyor. Global komplo teorileriyle ilgili bir anket olur da bu soru kaçar mı? Sormuşlar tabi! Nijerya yüzde 78 ile bu iddiada ipi göğüslemiş. Güney Afrika ve Meksika iki ve üçüncü sırada. Bu komplo teorisinde Türkler yüzde 57 ile dördüncü sıraya oturmuş. Yunanlar ve İspanyollar da beş ve altıncı sırada bizi takip ediyor. Danimarka ise sonunculuğu Japonlara kaptırmış. 

Zaten iklim değişikliği de yok. Görünen o ki bu komplo teorisi katılanlara yeterince lezzetli gelmemiş. Yüzde 70’ler, 60’lar gibi yüksek rakamlar yok. Ankete katılanların bu teoriye inanma yüzdeleri ortalama 20’lerde kalmış. Birinci sırada yine Nijerya var. Türkiye ise yüzde 26 ile beşinci sırada. Ancak bu soruda ilginç bir durum var. Pek çok durumda ilk beşe giremeyen ABD, yüzde 27 ile ikinci sırada. İngilizler yüzde 9 ile sonuncu sırada.  

‘Dünya dışı yaşam ile gizli gizli temas kuruluyor!’ Meksikalı beş kişiden ikisi ‘bazı’ insanların uzaylılarla iletişim kurmasının ‘kesinlikle’ ya da ‘muhtemelen’ doğru olduğunu düşünüyor. Nijerya yüzde 43 ile ikinci sırada. Ve yüzde 41 ile Türkiye bronz madalyanın sahibi. Sonuncu mu? Tabii ki Danimarka. ABD’nin 1969 yılında ‘ay’a inmediği iddiası da sorular arasında. Türkler ‘inanmayan’ ülkeler arasında ikinci sırada.  

PEKİ KOMPLO TEORİLERİNİ NEDEN SEVİYORUZ?  

Araştırmacılar yıllardır komplo teorilerine inanmanın psikolojisini anlamaya çalışıyor. Birbirinden farklı görüşler var. Ancak komplo teorilerinden beslenenlerde analitik düşünme eksikliği ve güvensizlik öne çıkan özellikler.  

ABD’deki Emory Üniversitesi’nde kısa bir süre önce, komplo teorilerine inananların kişilik özellikleriyle ilgili bir araştırma yapılmış. Araştırmayı yürüten ekip ‘kesin’ olmasa da narsist, dürtüsel, endişeli, depresif kişilerin komplo teorilerine ‘tutunma’ olasılığının biraz daha yüksek olduğunu iddia ediyor. Ekibin lideri Shauna Bowes, pandemi sürecinde komplo teorilerine inananların sayısının da arttığı görüşünde. Bowes’a göre bu süreçte yaşanan yalnızlık, bilgi karmaşası gri alanları artırdı. Pek çok insan gri alanları anlamlandırmak için komplo teorilerine inanarak düzen ve sakinlik duyguları yaratmaya çalışıyor. 

Sosyal medyanın komplo teorisyenlerini artırdığını gösteren araştırmalar da var. Yakın tarihte yapılan bir çalışmada, sosyal platform Reddit üzerinden komplo teorilerinin tartışıldığı 53 grup, 60 bin kişi ve 6 milyon post incelenmiş. Takipçilerin bu gruplara katılımına neden olan sosyal etmenlerin başında insanların birbirleriyle etkileşiminin geldiği saptanmış. Bir diğer bulgu da umutsuzluk, güvensizlik, kaygı ve güven eksikliği yaşayan kişilerin sosyal platformlardaki komplo teorileri gruplarına katılımlarının yüksek olduğu. 

Görünen o ki aksi sağlam kanıtlarla ispatlansa bile komplo teorileri her zaman ilgi çekmeyi başaracak.... 

BİR SALGIN MI YAKLAŞIYOR?  

Hastalıkların nasıl ortaya çıktığı ve dağılımıyla ilgili gözlem, data toplama anlamına gelen sürveyans halk sağlığı açısından büyük önem taşıyor. Kovid-19’un Çin’den Avrupa’ya ve ABD’ye yayılmaya başladığı 2020 Ocak ayında, yetkililerin tehdidin ciddiyetine karşı önlem almada geç kaldığı, erken uyarı sinyallerinin belirlenemediği çok tartışıldı.  

Yalan haberlerin dolaşımında başrolü kimseye kaptırmayan sosyal medya sürveyans konusunda güvenilir bir kaynak olabilir mi? Sosyal medya paylaşımlarından elde edilen datalarla salgınlarla ilgili öngörülerde bulunmak mümkün mü? İtalya ve İngiltere’den araştırmacılar bu konuyla ilgili çok ilginç bir çalışmaya imza atmış.  

Çalışmaya göre sosyal medya, halk sağlığı görevlilerini bilgilendiren tamamlayıcı bir sürveyans sistemi olabilir. Araştırmacılar Kovid-19 ile ilgili ilk vakaların resmi olarak duyurulmasından birkaç hafta önce yedi Avrupa ülkesinde, Twitter’dan alınan verileri analiz etmiş. 570 binden fazla kullanıcı ve 890 binden fazla tweet içeren bir veri kümesinde ‘Pnömoni’ kelimesi taranmış ve sonuçlar 2014 yılına kadar, önceki kışlarla karşılaştırılmış. Bu kelimenin aranmasının nedeni, 31 Aralık 2019’da Dünya Sağlık Örgütü Çin ülke ofisinin etiyolojisi bilinmeyen pnömoni vakaları hakkında bilgilendirilmiş olması. Araştırmacılar yaklaşan pandeminin erken uyarı sinyallerini tespit etmek için ‘Pnömoni (zatürre)’ kelimesine güvenmiş.  

Avrupa Birliği’nde konuşulan yedi dilde  (İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Lehçe ve Hollandaca) ‘zatürre’ anahtar kelimesini içeren tüm mesajlardan oluşan bir veri tabanı oluşturulmuş. İlginç bir şekilde, Kovid-19 salgınının resmi olarak açıklanmasından çok önce, seçilen Avrupa ülkelerinin çoğunda pnömoniden bahseden tweet’lerde önemli bir artış olduğu belirlenmiş.

İtalya’da, 2020’nin ilk birkaç haftasında pnömoniden bahsedilme oranı ile 2019’un aynı haftalarında gözlemlenen veriler arasında ciddi bir fark var. 15 Aralık 2019 ile 21 Ocak 2020 arasında pnömoniyi tartışan kullanıcıların coğrafi dağılımı da çarpıcı. Zatürre vakalarını tartışan kullanıcıların çoğu, Kovid-19 salgınının en başlarında çok ciddi sıkıntılarla boğuşan İtalya’nın Lombardy bölgesinde, Madrid’de, Fransa’nın güney batısında ve İngiltere’nin Yorkshire bölgesinden!  

Bulguların sağlamlığını teyit etmek amacıyla Kovid-19’un en yaygın semptomlarından biri olan ‘kuru öksürük’ de sosyal medya paylaşımları içinde aranmış. Kuru öksürükten bahseden tüm tweet’leri içeren yeni bir veri seti oluşturulmuş ve paylaşımların kümülatif dağılımı hesaplanmış. Ocak 2020’de başlayan yoğunluk Şubat ayında zirve yapmış. Tahmin ettiğiniz gibi bu oran bir önceki iki yıla göre çok yüksek. Üstelik bölgesel dağılımı da ‘pnömoni’ kelimesiyle uyumlu. Tüm bu verilerin zamanlamasına bakıldığında birçok Avrupa ülkesinin virüsün yayılmasını tespit etmede ne kadar geç kaldığı çok açık bir şekilde ortaya çıkıyor.  

Araştırmayı yürüten ekip çalışmanın sosyal medyanın epidemiyolojik gözetim için yararlı bir araç olabileceğine dair bir kanıt olduğu iddiasında. Sosyal medyaya entegre, küresel düzeyde takip edilebilecek dijital bir takip sisteminin, ülkelerin salgınlarla ilgili daha hızlı koordine olmasının önünü açabileceği görüşü artılarıyla eksileriyle yakın vadede tartışmaya açılacak gibi görünüyor. 

ABD’NİN SON KAHRAMANININ BELGESELİ  

Belki de pek çok işi Prof. Anthony Fauci’yi, ABD eski başkanı Trump’ın Beyaz Saray’daki Kovid-19  brifinglerinde tanıdı. Trump koronavirüsle ilgili trajikomik açıklamalarını yaparken Fauci utandığını göstermek için kah yüzünü kapadı, kah mimikleriyle O’nun adına utandığını vücut diliyle anlatmaya çalıştı. Bir yandan da ABD Kovid-19’la mücadele çalışmalarına devam etti. İşte tam da bu süreçte ülkenin yeni starı, kültürel simgesi oldu, özellikle de demokratların...  

‘Amerika’nın doktoru’ denilen Fauci, Hollywood yıldızı gibi ilgi görmeye başladı. People Dergisi’nin her yıl seçtiği ‘Yaşayan En Seksi Erkek’ ödülünü alması için imza kampanyaları yapıldı, sosyal medyada yüz binlerce takipçisi olan fan sayfaları açıldı. Üzerinde Fauci’nin fotoğrafları ve kendisine yapılan güzellemelerin bulunduğu fincanlar, çoraplar, tişörtler yok sattı.  

ABD’de tıp fakültelerine başvuruda bir önceki yıla göre yüzde 18 artış yaşanması da Fauci Effect (Fauci Etkisi) olarak adlandırıldı. Kısaca Fauci ABD’nin son kahramanı oldu. Trump taraftarları ise Fauci’den nefret etti. Ölüm tehditleri aldı. Bill Gates ile birlikte insanlara aşı yoluyla çip takmayı planladığı iddia edildi.  

80 yaşındaki Fauci 1984 yılından beri ABD Ulusal Alerji ve Enfeksiyon Hastalıkları Enstitüsü Direktörü. Bugüne kadar altı ABD başkanı ile birlikte çalıştı. Şimdi de yeni başkan Biden ile birlikte çalışıyor. HIV, SARS Domuz Gribi, Ebola salgınlarında ABD’deki sağlık politikalarını belirleyen isim de Fauci idi.  

Prof. Anthony Fauci’nin hayatı şimdi de belgesel oluyor. Emmy ödüllü John Hoffman’ın yöneteceği belgeselin adı Fauci! National Geographic’te yayınlanacak belgeselde eski başkanlardan George W. Bush, Bill Gates, müzisyen Bono, Fauci’nin ailesi, arkadaşları ve eski hastaları da yer alacak.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (54)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.