Moody’s’e karşı ilk hamle

İbrahim Kahveci

Moody’s kredi notunu düşürerek Türkiye’yi yatırım yapılabilir ülke statüsünden çıkarmış oldu. ‘Yatırım’ statüsünün kaybedilmesi ile ülkemizden bir miktar yabancı fon çıkışı yatırım şirketlerinin yasal mevzuatı açısından zaruri olarak gerçekleşecek. Çıkacak para miktarının 10 ila 15 milyar dolar arasında olması bekleniyor.

Risk tarafında elbette dış borçların etkisi de olacaktır. Bankalar ve reel kesim tarafından ucuz finansman yolu olarak dış borçlanma epeyce ve hoyratça kullanıldı. 2003-2015 arasında 300 milyar dolara yakın bir kaynağı dış borçlanma yolu ile elde ettiğimizi unutmayalım. Şimdi ödeme zamanı...

Sorunları stok veri yerine, akım yani gittiğimiz yol üzerinden değerlendiriyorum. Mesela dış borçlanmada miktar belki tehlike sınırını henüz aşmadı. Ama biz burada şu noktaya bakmalıyız: Dış borçlanma ile aldığımız kaynakları nerede kullandık? Daha çok yatırım-üretim ve bunun sonucunda fabrikalarda istihdam mı yaptık? Maalesef bu soruya pozitif cevap veremeyiz. Yüz milyarlarca doları aldık ve bu paraları ithal mallara harcayarak tükettik. Şimdi de değişme zamanı...

***

Moody’s kredi notunu düşürdü de felakete mi gittik? Hayır... Yani bu soruya erken cevap veremeyiz. Bakınız bir örnekle olayı açıklayayım. Büyük küresel buhran olan 29 buhranına dünya nasıl gitti?

Birinci Dünya savaşının ardından ihtiyaç duyulan tüketimi karşılamak için 1919-28 arasında muazzam üretim artışı yaşandı. Borsalar hızla yükselirken, finansal yatırımlar ayrı bir zenginlik kapısı oldu. 1928’de ABD Başkanı “Ülke içinde huzur, rahatlık ve yıllarca sürecek bir refah var...” demişti. Oysa 29’da birden her şey çöktü.

Finansal piyasalarda başlayan çöküntü alım gücünü düşürdü. Ardından fabrikalar mal satamayınca istihdamı düşürmeye gitti. Devlet ise denk bütçe esasına dayalı olarak ve azalan vergilerden dolayı harcamalarını kıstı. Devlet harcamalarını kısınca ekonomi daha da daraldı. Bankalar ise borcunu ödeyemeyen çiftçilerin tarlasına el koydu ve köyler boşaldı.

Sonuçta şöyle bir tablo çıktı: Bir tarafta çalışmak için can atan milyonlarca işsiz; diğer tarafta ise mal satamadığı için kapısına kilit vuran binlerce fabrika ve öte tarafta bomboş tarlalar ile açlıktan ölen insanlar.

***

Bu olayı neden anlattım. Bugün Türkiye’de maalesef ekonomik modelimiz benzer bir durum arz ediyor. 2001 krizi ardına IMF-Derviş beraberliğinde ülkemizin krizden çıkışı için yazılan program hala uygulamaya devam ediliyor.

Şöyle ifade edeyim: Biz 2001’de ağır bir grip hastalığı geçirdik ve Dr. (IMF-Derviş) bize antibiyotik (bankaların ve devletin kasasını doldurma) ilacı verdi. Oysa biz 2006-07 yıllarında o kriz eşiğini aştık ve gribi yendik. Ama AK Parti ekonomi yönetimi maalesef hala o programı değiştirmedi ve sağlam vücuda antibiyotik vermeye devam ediyor. Yani ülkemizde hala bankaların kasası ile devletin kesesi doluyor. Sanayici ve üretici kazanamıyor.

Öncelikle Moody’s kararı sonrası bizim için en büyük fırsat belki de bu eskimiş programı değiştirmek olacak. Hatta zorunlu olarak değiştireceğiz. Ama bugün veya hemen yarın yapılacak çok önemli bir adım var.

***

Enerji fiyatlarında büyük indirim...

Dünya’da bir ara 147 dolara kadar çıkan petrol artık 50 doların altında. Bizi asıl ilgilendiren ise petrol fiyatlarını 3 ay geriden takip eden doğalgaz fiyatlarıdır. Çünkü paranın büyük kısmını doğalgaza ödüyoruz.

Mesela 2016 yılı Ocak-Temmuz döneminde enerji ithalatına toplam 15 milyar 042 milyon dolar ödedik. Bu faturanın 8 milyar 647 milyon doları doğalgaz faturası (boru hatları ile gelen) ve 4 milyar 172 milyon doları petrol ithalatıdır.

Gelelim doğalgaz meselesine: Ne kadar almışız, ne kadar ödemişiz?

2013: 20.299 m3 = 20 milyar 577 milyon $

2016: 21.702 m3 = 8 milyar 647 milyon $

Hazine Müsteşarlığı’nın sitesinde $/mmbtu fiyatları yer alıyor. 2013’de yıllık 11,8 dolar olan doğalgaz fiyatı 2015 yılında 7,3 dolara ve 2016 yılı içinde 4,0 dolara düşüyor. Bu konuyu defalarca yazdım ama tekrar edeceğim. Artan dolar kuruna rağmen doğalgazda en az yüzde 30-35 indirim marjımız var. Fiyatlar düşeli iki yıl oldu.

Elektrik üretiminin yüzde 30-35’ini doğalgaz üzerinden sağlandığını düşündüğünüzde de en azından elektrikte de yüzde 10 indirim imkanı doğacaktır.

Enerji fiyatlarında yapılacak bu indirim bir kere sanayinin rekabet gücünü artıracaktır ve çarkları döndürecektir.

İkinci ve büyük değer ise azalacak maliyetler ve enflasyonun düşmesi olacaktır. Enflasyonun düşmesi ile faizlerdeki düşüşünde yolu açılmış olacaktır.

Her geç kalacağımız gün maliyet artacak ve yaygınlaşacaktır... Unutmayın.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (3)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.