Oluk oluk para

İbrahim Kahveci

Acaba hazine mi bulduk? Sadece ve sadece 1 hafta içerisinde verilen TL kredileri 2 trilyon 67 milyar liradan 2 trilyon 98 milyar liraya yükseldi. Sadece ve sadece 1 hafta içerisinde verilen TL kredileri 2 trilyon 67 milyar liradan 2 trilyon 98 milyar liraya yükseldi.

Evet, sadece 1 hafta içerisinde 31 milyar lira TL kredisi verildi. Böylece yıl başında 1 trilyon 637,5 milyar lira olan TL kredisi 2 trilyon 097,7 milyar liraya yükseldi.

6 aylık kredi genişlemesi 460 milyar lira oldu. Bunun oransal artışı ise yüzde 28,1..

Haziran ayı enflasyonu bugün açıklanacak. Beklenen enflasyon aylık yüzde 0,70 diye verdi A.A.

Buna göre 6 aylık enflasyon yüzde 5,30 ediyor. Zaten farklı bir enflasyon gelse de bu oranlar etrafında seyreder.

O zaman yüzde 28,1'lik kredi genişlemesini nereye yazacağız?

Bu genişlemeye şu açıdan dikkat çekiyoruz: Vatandaşı adeta akın akın borçlanmak için bankaların kapısına yolluyoruz.

Oluşacak talebe bağlı arz, yani üretim ve istihdam artışı hesap ediliyor. Ama 2017 kredi genişlemesi ortada. O kredi genişlemesi dahi beklenen istihdam artışını sağlamadı. 2016 yılında 3 milyon 330 bin olan işsiz sayısı 2017 yılında 3 milyon 454 bin kişiye yükseldi

Benzer seyir 2010 sonrası kredi genişlemelerinde de görülmüştü.

Tüketim çılgınlığı ile ülke kalkınamıyor. Motor ısınıyor ve sonra daha büyük sorun olarak geri dönüyor.

***

Parasal genişlemeyi biliyoruz.

150 milyar liradan 230 milyar liraya yükselen bir emisyon hacmi var. Yani matbaa çalışıp 80 milyar para basılmış. Ama bu paranın nereye gittiğini bilmiyoruz.

Aslında önemli de değil.

Bu sistemde para ne olmuş, nereye harcanmış kimse bilemez. Varlık Fonu bir taraftan çalışıyor zaten.

Ama bu harcamaların ve genişlemenin bir toplumsal maliyeti oluşur. Ona biz enflasyon diyoruz.

Bu sayede toplum bir bedel ödemek zorunda kalıyor. Ya da şöyle izah edelim: Toplum örtülü bir vergi ödemiş oluyor.

Şu anda bile açıklanan enflasyon ile Milletin hissettiği enflasyon arasında çok ciddi fark olduğunu DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan da izah etti.

Sorun sadece resmiyete dökülmesinde.

***

Parasal genişleme, kredi dağıtma ve tüketime dayalı ekonomiyi canlandırma modelinin yarın bize daha büyük sıkıntılar getireceğini aslında bütün bu modelin uygulayıcıları da biliyordur. Bu çok basit bir kuraldır.

Olmayan bir paranızı, kazanmadığınız bir gelirinizi harcıyorsunuz. Bunun karşılığı oldukça ağır faturadır. Ama günü kurtarma adına yapılan bu adımlar daha büyük sorun biriktiriyor ve ona da yarın bakarız deniliyor.

Ertelenen sorunlar ya da biriktirilen sorunlar bizim için önemli bir risk oluşturuyor. Yatırımcıların bize karşı açıkladıkları raporlar hep bu risklere dikkat çekiyor. Sonra da art niyetli olarak o uyarıları düşmanlık olarak ilan edip geçiyoruz.

Oysa uyarılara biraz göz atsak, uyarıları biraz dikkate alsak; ya da günü kurtarma yerine biraz da sürdürülebilir bir ekonomik iklim yaratmayı göze alsak fena mı olur?

Oluk oluk akıtılan paraların yarın bir hesabının olacağını şimdiden düşünelim.

Tamam, parayı nereye harcadığınızı bile artık kimse sormuyor-soramıyor. Ama sonuçlarının ne olacağını düşünüp önlem almanızı söylüyorlar.

Daha ne istiyoruz.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (24)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.