Türkiye'den Almanya'ya çalışmaya gideceklere bazı tavsiyeler

İlker Yıldız

Birazdan buraya yazacaklarımı, sadece kişisel deneyimlerle alakalı değil, Türkiye'den onlarca arkadaşı Almanya'ya gelmiş birinin gözlemleri olarak okuyun lütfen.

"Biz bir aileyiz!"

"Siz ailedensiniz, sen ailedensin, cansın sen."

"Burası senin de dükkanın, mekanın ya da şirketin."

"Ben sana şu kadarını elden vereyim. Senin avantajına vergi ödemek zorunda kalmazsın" gibi cümleler duyuyorsanız aman diyeyim, Almanya'ya iş için gelirken büyük hayallerle gelmeyin. En azından bunu söyleyen kişinin yanında uzun süre çalışabileceğinizi ya da gerçekten "aileden" olduğunuzu düşünmeyin.

Maalesef bu tür cümleleri Almanya'ya Türkiye'den çalışmaya gelen Türkler için Almanya'daki Türk patronların bazıları kurabiliyor. Ben buraya "bazıları" diyorum ama maalesef gözlemlerim, dostlarımın-takipçilerimin benimle paylaştıkları hikayeleri bana Türkiye'den çalışmak için birini getiren Türk patronların çoğunluğunda böyle bir yaklaşım olduğunu gösterdi.

Farklı olanların yüreğine sağlık, onları ayırıyorum elbette.

İş ilişkisi ile Almanya'ya gelen Türk'ten sonsuz bir minnet bekleniyor ve en ufak bir terslemede "Benim sayemde buradasın. Seni ülkene postalarım ha!" gibi bir tehdit diline dahi başvurulabiliyor.

Elbette işveren olarak çalışma vizesi için bir emek verilmiş, kişi beklenilmiş olabilir. Ve bunun karşılığında şirkete sadakat beklentisi olabilir ancak bitmek tükenmek bilmeyen bir minnet duygusu arayışı olayı farklı bir boyuta taşıyor.

Durumun bu şekilde olmasının iki taraflı bir nedeni var aslında.

İlk olarak Almanya'ya Türkiye'den çalışan getiren bir Türk işveren, Türkiye'nin ekonomik ve sosyal durumunun farkında olduğu ve bu süreçte de çalışanla yaptığı mülakatlarda kişinin motivasyonunu bildiği için gelen kişinin karın tokluğuna bile çalışacağını, minnet edeceğini çünkü Türkiye'den kurtulmak istediğini düşünüyor. Yani zaten bir ülkeye giderken takip etmemiz gereken prosedürlerle yüzümüze vurulan üçüncü dünya ülkesi vatandaşlığı saçmalığı Almanya'da yaşayan Türk patron tarafından da yüzümüze vuruluyor aslında.

Ne kadar okursanız okuyun ya da mesleğinizde ne kadar yetenekli olursanız olun bir adım geride başlayacaksınız burada hayata ve daha ilk dakikadan genelde bu realite bu tip patronlar tarafından inceden inceye size veriliyor. Hele bir de Almanca bilmiyorsanız genel yaklaşım "sana burada benden başkası iş vermezdi. Benim kıymetimi bil" yaklaşımına evriliyor. Orada da siz eğilip, bükülüyorsunuz.

Diyorsunuz ki "Evet yahu. Allah razı olsun. Dil bilmeden bana kim iş verirdi? Ya da bu maaşla iş verir miydi?"

Bu arada dışarıdan bakıldığında bu patron çok kısa sürede sizi çok seviyor, aileden gibi görüyor, göz boyamak için yediriyor, içiriyor.

"E İlker sorun nerede o zaman?" diyorsanız hemen soruna geçeyim.

Sevgili dostlar, bu tip yaklaşımların, patron-çalışan ilişkilerinin henüz uzun bir çalışma hayatına evrildiğine şahit olmadım. Hepimiz insanız. İş yerlerinde illaki iş arkadaşlarımızla ya da üstlerimizle anlaşmazlığa düşebiliyoruz.

Sonuç olarak günün en az 8 saati o insanları görüyoruz. Normal, insani bir durum. Fakat mevzubahis yukarıdaki gibi bir ilişkiyse burada yaşanan bir anlaşmazlıkta maalesef çoğunlukla "Benim sayemde geldin buraya. Seni Türkiye'ye geri gönderirim ha!" kartı oynanıyor.

Yani bu muameleyi bir Alman patron yapmıyor da Almanya'da yaşayan Türk patron yapabiliyor.

Farkındayım genellemeler üzerinden konuşuyorum ama baştan söyledim zaten istisnalar muhakkak var ama ben son 5 yıl içerisinde Almanya‘ya taşınan kendim de dahil onlarca kişiden duyduğum, uzun uzun tartıştığım şeylerden bahsediyorum.

İtirazı olan elbette olabilir.

İşte tam da bu yüzden benim tavsiyem şudur:

Kendinizi asla ezdirmeyin!

Mutlaka Almanca öğrenin. Süresi önemli değil. Öğrenmeye gayret edin, yeter.

Kendinizi çaresiz hissetmeyin. Almanya’da Almanca bilmeden de mesleğinde iyi olanlar için ve mesleğine bağlı olarak çalışmak mümkün. Buraya gelmiş ve bu tip bir mobbing’e uğruyorsanız, Alman firmalarına başvurun.

Gurbette olmak yeterince zor, farkındayım ama psikolojik olarak güçlü olmaya çalışın. Tavsiyem düzenli bir psikologla yurtdışına gelmeden önce terapilere başlamaktır.

En önemlisi de mümkün olduğunca patronunuzla en azından ilk aşamada, ülkeye alışına kadar "sen ailedensin" yakınlığına girmeyin.

Bu söz insanların kulağına hoş gelebilir ama aslında manipülasyonun başladığı cümledir. Yani sonuç olarak eğer Türkiye'den Almanya'ya göç ediyorsanız, bunun sizi mutlu etmesi gerekir.

Konfor alanından çıkmak zaten yeterince zor bir de mobbingle başlayan bir gurbet yaşamı çekilmez olur. Ama paradoks da burada zaten. Dil öğrenmeseniz de çalışabildiğiniz, aileden gibi görüldüğünüz bir yaşam Türkiye'den ayrılırken kaybettiğiniz o tüm değerleri, sıcaklığı size yeniden vaat eder. Ve sizin de kolayınıza gelir.

Almanca öğrenmeyi bırakırsınız…

Topluma karışmazsınız…

Gettoda yaşamaya başlarsınız….

Konfor alanına geri döndüğünüzü sandığınız bu durum aslında size başka bir ülkede daha savunmasız yapar ve bir kişiye bağımlı hale getirir.

O yüzden kendimi tekrar etmiş gibi olacağım ama yapacak bir şey yok…

Almanca öğrenin!

Almanlarla ya da uluslararası bir firmada çalışmak için kendinize hedef koyun. Aksi takdirde uzun vadede

Almanya size acımayacaktır. Çünkü burada Türk’un Türk’e yaptığı mobbing çok daha fazla acı veriyor…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.