Basit bir Cumhurbaşkanı seçimi matematiği

İsmet Berkan

Geçen hafta Millet İttifakı içindeki çatırdamanın nedenlerini yazmaya çalışmıştım.

Görünürdeki birinci neden, Cumhurbaşkanı adayını belirleme meselesiydi. İkinci neden ise İyi Parti lideri Meral Akşener’in partisinin oylarının artıyor olmasından hareketle genel olarak muhalefette daha belirleyici olma arzusu.

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile Meral Akşener arasında, zaman zaman kamuoyuna verilen mesajlar yoluyla yürütülen “müzakere” sonunda Sözcü gazetesi yazarı Deniz Zeyrek aracılığıyla belli bir noktaya geldi.

“Deniz Zeyrek aracılığıyla” dediğime bakmayın, şaka ediyorum, Deniz Zeyrek bir gazeteci olarak mesleğinin gereğini yaptı, önce Meral Akşener’e soru sordu. Sonra ondan aldığı cevaptan hareketle Kemal Kılıçdaroğlu’na sordu.

Sonuç şu: Meral Akşener, Deniz Zeyrek’e “Muhalefet adayımızı ortak belirlemeliyiz” dedi. Kemal Kılıçdaroğlu ise birkaç gün sonra “Ortak adayla seçime gidebiliriz” dedi.

Ben de bugün burada bu ortak aday belirlemenin ve seçime ortak adayla gitmenin iyi bir fikir olup olmadığını tartışmak istiyorum izninizle.

***

Herkes biliyor ama ben bir daha hatırlatayım: Çok anormal bir durum olmazsa, 18 Haziran 2023 günü Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili genel seçimleri için sandık başına gideceğiz. İki ayrı pusulada iki ayrı oy kullanacak, bunları iki ayrı zarfa koyup iyi ayrı sandığa atacağız.

O gün Cumhurbaşkanı seçiminde verdiğimiz oylarla adaylardan biri yüzde 50’nin üzerinde oy alırsa, seçimi o kazanmış olacak. Ama yok hiçbir aday yüzde 50’nin üzerinde oy alamazsa, o seçimde en çok oy almış iki adayla iki hafta sonra, yani 2 Temmuz 2023’te bir seçim daha yapacağız. O seçimde adaylardan biri nasıl olsa yüzde 50’den en azından 1 oy fazla alacak ve seçilecek.

***

2018’de yapılan seçimde geçerli oyların yüzde 52.59’unu daha ilk turda alan Recep Tayyip Erdoğan seçilmişti. O seçimde kampanyasını cezaevinden yürüten Selahattin Demirtaş da yüzde 8.40 oranında oy almıştı, hatırlayacağınız gibi.

Siyasi partiler çoğunla pragmatik davranan organizasyonlardır; çünkü yaygın tanımıyla siyaset “mümkün olanı yapma sanatı”dır. Ama HDP bu prensibi pek kullanan bir parti değil. Bu parti sadece imkansızın peşinden koşmakla kalmadı, onu daha da imkansız kılmak için cezaevinde olan bir ismi aday yaptı.

HDP’nin neden seçtiremeyeceğini bile bile aday çıkardığını, o adayı da cezaevinde olan Selahattin Demirtaş olarak belirlediğini sabahlara kadar tartışabiliriz ama bir şey kesin: HDP hem 2014’teki Cumhurbaşkanlığı seçiminde hem 2018’deki seçimde aday çıkararak, üstelik her seferinde Selahattin Demirtaş’ı Cumhurbaşkanı adayı yaparak bir yandan “Türkiye’nin partisi” olduğunu, bir yandan da bu ülkede var olduklarını herkesin gözüne sokma peşinde.

Neredeyse bütün seçilmiş belediye başkanları görevden alınan, birden fazla genel başkanı hapiste olan, siyaset sahnesindeki diğer herkes tarafından yok kabul edilen, selam verilmeyen, yan yana gelmekten, hatta bayramlaşmaktan bile kaçınılan bir siyasi hareketin eline her fırsat geçtiğinde “Ben varım ve buradayım” diye haykırmasından daha doğal ne olabilir?

HDP’ye ilişkin bu yok sayma tutumu bugün de devam ettiğine göre, eğer bu tutum 18 Haziran 2023’e kadar değişmeyecekse, bu partinin seçimde yine aday çıkaracağını şimdiden söyleyebiliriz. Yarın sabah güneşin Doğu’dan doğacağını söylemek ne kadar kehanetse, HDP’nin Cumhurbaşkanı adayı çıkaracağını söylemek de o kadar kehanet.

Bu durumda, yüzde 9’dan az olmayan bir oyu daha şimdiden HDP adayının hanesine yazabiliriz.

Gelecek seçimde HDP adayının en az yüzde 9 alacağını varsaydığımıza göre, Millet İttifakı’nın ortak adayının seçimi kazanabilmesi için Recep Tayyip Erdoğan’ın yüzde 40 ve altında oy alması gerekir.

Erdoğan bugünlerde gerçekten de yüzde 40 ve civarında gözüküyor ve gelecekte oylarını arttırması değil aksine oylarının azalması bekleniyor.

Eğer böyleyse, Millet İttifakı’nın ortak adayla seçime girmesi iyi bir fikir olabilir.

Ama ya değilse? Eldeki anketlere ne kadar güveniyoruz? Recep Tayyip Erdoğan’ın yüzde 40’dan milim fazla oy alamayacağını göre göre sakin sakin seçime gideceğini mi düşünüyoruz?

Peki oy potansiyeli yüzde 5 civarında gözüken Deva ve Gelecek Partileri bu ittifaka girecek mi? Onlar ittifaka girdi diye onların seçmenleri ortak adaya oy verecek mi?

Veya şöyle söyleyeyim: Seçimde sizin adayınız yüzde 50+1 oy alırken Tayyip Erdoğan’ın yüzde 40 küsür gibi uzak ara ikinci olacağını sahiden düşünüyor musunuz?

Eğer HDP’ye el uzatıp onları ittifaka ve dolayısıyla aday belirleme sürecine davet edemiyorsanız, belki de ortak adayla seçime gitmek o kadar da iyi bir fikir değil.

Seçim ortak adayla veya değil, ikinci tura kalacak gibi gözüküyor. Bu durumda siyasi partiler ne yapar?

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (28)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.