Sezon finali: Trabzonspor

Mehmet Atalay

Sezon finallerinin dostlukla pekiştiği, barışla noktalandığını gördüğümüzde Türk sporu için kurtuluş günü olsun…

Ancak görünen o ki, Türkiye için bu temenni daha yıllarca hayal…

Kulüp başkanlarının kazanan kulübün şampiyonluk kutlamalarına katılmasını bile düşünmek varken, bir tebrik mesajını esirgemek ne derece doğru?

Oysa Hatayspor, yönetimi, hocası, futbolcusu ve taraftarıyla Trabzonspor’un şampiyonluğunu alkışlarla tebrik etti…

Çok özel bir fair play olarak tarihe geçen bu tablo, belki bütün takımlarımıza örnek olur…

***

Trabzonspor öyle bir kutlama yaptı ki, bütün dünyada yankı buldu… Pek çok ünlü kulüp de artık bundan sonra Trabzonspor taraftarını örnek alacak…

Demek ki Trabzonspor’u, Trabzon’a hapsetmek, benzeri takımlara yerel muamelesi yapmak asla gerçekçi değil…

Dünyanın her tarafındaki taraftarıyla 5 kıtada kutlama yapabilecek bir kapasite sergileyen Trabzonspor’u, tebrik etmek gerek…

Tam bir gövde gösterisi, muhteşem bir şölen yaşattılar…

Hem de silahla imtihanı çok büyük üzüntüler yaşatmış bir halkın, hiç kimsenin burnunu kanatmadan yapabildikleri törenler için…

Sadece Türkiye’ye değil, tüm dünyaya örnek olsun…

***

Aslında hangi ligde, hangi takım ipi göğüslerse, ligi veya kupayı alırsa kupa töreni dahil, rakipleri ve bütün takımlar tarafından onore edilmeli…

Ki alkışlayan ekip bir sonraki yıl, alkışlanabilsin…

Avrupa’da böyle oluyorsa kıyasıya mücadele eden takımlar birbirini alkışlayabiliyorsa, kazananla kaybeden kol kola fotoğraf verebiliyorsa bizimkiler niye yapmasın?

Türkiye ve Güney Kore’nin, hem de Türkiye’nin kazandığı dünya üçüncülüğü maçından sonraki tabloyu hatırlayın.

Daegu’da 65 bin seyirci önündeki o muhteşem fair play görüntüleriyle dünya gündemini belirleyen bir ülkeyiz… Tabii kaybetmesine rağmen ev sahibi Kore takımı ve seyircilerini de alkışlamak gerek…

YABANCILARA GÖSTERDİĞİMİZ HOŞGÖRÜYÜ KENDİ TAKIMLARIMIZDAN NİYE ESİRGERİZ?

Bunu kendi liglerimizde uygulamaktan niçin sakınırız anlamak mümkün değil…

Dünya Kupası ve Avrupa Şampiyonası finallerinde rakip ülkelerin seyircileri aynı noktalara odaklansalar da, genelde karışık otururlar…

Herkes kendi takımını destekler, kendi gollerine sevinir, rakiplere saygı gösterir…

Maçı büyük bir olgunlukla seyreder, sonunda da tezahüratlar eşliğinde tribünleri terk eder…

Cadde, sokak ve bulvarlarda birbirine sataşmadan evlerine, otellerine geri dönerler…

Aslında performans sporlarında çok az istisna hariç, bu böyle uygulanıyor… Her derece alan kürsüye gelişte alkışlanıyor.

Onlar da birlikte birinciyi alkışlıyor… Sonra herkes sarmaş dolaş birbirini kutluyor.

Madalya töreninden sonra da toplu fotoğrafla centilmenlik kapağı olarak veda ediyor.…

Dünyanın her yerinde bu güzellikler yaşanırken, bizim ülkemizde bu kavga niye?

***

Yabancılara karşı gösterdiğimiz hoşgörüyü, kendi milletimiz birbirinden niye esirger…

Brezilyalıya, İngiliz’e, Fransız’a, Rus’a karşı olan sükunetimiz, rakip takım taraftarlarına karşı, niye nefrete dönüşüyor?

Nedir bu öfke dozunu yükseltip ülkeyi germek böyle?

İstediği sonucu alamayanlar, vadettiği başarıyı getiremeyenler, sırf dikkatleri başka yöne çekmek için sporu kavgaya alet ediyor…

Dikkatler, saha sonuçlarından saha dışına kaydırılarak hem camia meşgul ediliyor, hem de taraftar yanlış yönlendiriliyor…

Birmeyen kahramanlık öyküleriyle de taraftarın gazı alınıyor…

Halbuki, mesele basit…

Her ülkede olduğu gibi Türkiye’de de çok takımlı başlayan şampiyonluk yarışı, tek takımın ipi göğüslemesiyle noktalanıyor…

NEFRETİ YİNE YILA TAŞINMAMALI

Aslında bunun izahını yapar, böyle söyler geçersiniz, taraftarınız da sizi anlayışla karşılar.
Camianızı da bir sonraki sezona motive edersiniz, takımınızı hazırlarsınız olur biter…

Eğer her sezon sonunda sadece şampiyon takım kutlamalar yapıp keyif sürerken 3-5 takım koro halinde veya ayrı ayrı, ortamı gerecek, düzeni bozacak, otoriteyi sarsacak seyirciyi de tahrik edecek açıklama yaparsa bu işler nasıl olacak?…

Muhtemelen her zamanki gibi sezon finali yine kavgayla bitecek…

Bir sonraki sezona sıfırdan taze bir başlangıç değil, biriken öfkeyle daha ilk haftadan itibaren bir önceki sezonun hesaplaşması yapılacak,..

90’lı yıllara kadar başta İstanbul olmak üzere, bütün takımların taraftarları maçlara girebilirdi… Deplasman kotası da yoktu…

***

Üç Büyükler kendi aralarında oynarken kimin ev sahibi veya deplasman takımı oluşuna bakmaksızın tribünler ikiye bölünür seyirci eşit şekilde yerini alırdı…

Trabzon’da rakiplerin seyircisi olmazdı ama İstanbul’da oynanan maçlarda da Trabzonspor’un taraftarı, Üç Büyükler’de olduğu gibi tribünlerde eşit şekilde yerini alırdı…

Keza Malatyaspor, Diyarbakırspor, Bursaspor’un da azımsanmayacak taraftarı olurdu, İstanbul tribünlerinde…

İzmir ve Ankara’da da Dört Büyükler’in taraftarı en az rakipler kadardı…

'BİZE HER YER TÜRKİYE'

Bu Avrupa’da da böyleydi…

Hele Almanya, Hollanda, Avusturya ve İsviçre ile milli maç yaptığımızda 80 bin seyircinin 40 bini Ay-Yıldızlı forma ve bayraklarıyla Türk olurdu…

Çünkü o zaman internet olmayınca, internet üzerinden satış da yoktu…

Bütün mesele İnönü veya diğer statlarda geceden itibaren veya sabahın erken saatlerinde kuyruğa girmekti…

Kim erken gelirse stadı o doldururdu…

Ayrışma içerde olurdu.

İlk bayrak açıldığında herkes kendi renklerinin olduğu tribünlere yönelirdi…

***

Karşılıklı tezahüratlar, rengarenk flamalar doyumsuz bir tribün gösterisine ve çekişmeli tezahüratlara şahit olurduk…

İnanılmaz güzel olurdu…

Şimdi tek taraflı bir taraftar ağırlığı ev sahibi takım lehine boğucu bir tezahürat, hepsi bu…

Biz aslında o günleri daha fazla önemsiyoruz…

Trabzonspor’un şampiyonluk kutlamalarını İstanbul’da da yapmak istemesinden daha doğal bir şey yok…

Sadece Trabzonlu değil, bir o kadar da başka illerden taraftarı var Bordo-Mavililer’in.

***

Trabzon Dernekler Federasyonu ve İstanbul’daki etkin taraftar derneklerinin binlerce mensubu var.

Üniversitelerde bile teşkilatlanmış bir ağ mevcut…

Onların organizesinde Yenikapı’da yapılan muhteşem kutlama, göz kamaştıran şov da, bunun ispatı…

Bunu yok saymanın anlamı yok…

***

Böyle durumda bütün takımların İstanbul’da, Ankara ve İzmir’de, özellikle Orta Avrupa’da, hatta pek çok dünya ülkesinde şölenler yapma gücü var ve buna da saygı göstermek gerek…

Üç Büyükler de istese Anadolu’nun, hatta dünyanın her yerinde kutlama yapacak kadar taraftar bulur…

Hiç birinde engel yok, bir tek izne bakar… Kalabalık toplayabilmek potansiyel bir güç ve organizasyonel bir kabiliyettir…

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (6)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.