Davutoğlu sanki biraz tedirgin

Mehmet Ocaktan

Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun siyaset üslubu ve akademik vizyonu konusunda birazcık bilgi sahibi olanların aslında bu 'tedirginlik' ifadesinin Hoca ile yan yana anılmasını çok da doğru bulmayabilirler. İtiraf edeyim, ben de zaten bir gazetecilik hilesiyle başlığa cazibe katmak için kullanıyorum.

Ama her şeye rağmen başbakanın daha dikkatli bir tedirginliğe ihtiyacı olduğu kanaatindeyim. Zira 1 Kasım zaferi Hoca'nın omuzlarına büyük sorumluluklar yüklemiş bulunuyor. Zaten geçtiğimiz günlerde açıkladığı üç aylık, 6 aylık ve bir yıllık periyotlardaki eylem planı da üzerindeki bu sorumluluğun idrakinde olduğunun en önemli göstergesidir.

Türkiye'nin bugüne kadar yaşadığı siyasi tecrübelerden çıkarak söylemek gerekirse, iktidarlar için genellikle ilk bir yıl çok önemlidir. Toplumun acil ihtiyaçları da, öncelikli reform adımları da bu bir yıl içinde atılmak durumundadır. Çünkü Türkiye gibi büyük bölgesel kırılmaların ve toplumsal iklim değişikliklerinin hızlı yaşandığı bir ülkede yarının ne gibi sonuçlar getireceğini kestirmek her zaman mümkün olmayabilir. Bu yüzden de biraz tedirgin olmanın, hatta acele etmenin sayısız faydaları olabilir.

Halihazırdaki pratik gündem üzerinden gidersek mesela başkanlık tartışması... Bu konuda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın görüşü malum, daha birkaç gün önce Konya'da “Bu sistemle Türkiye daha fazla yoluna devam edemez” diyerek başkanlık konusundaki kararlılığını bir kez daha ortaya koyduğu. İşte tam da bu noktada Başbakan Davutoğlu biraz tedirgin... Zira Türkiye'nin önünde terörle mücadele ve Rusya krizi gibi çok sıcak bir gündem var ve ayrıca da toplumun acil ekonomik beklentileri var.

Ve doğal olarak biraz tedirgin bir üslupla "Sabah akşam Başkanlık sistemi konuşamayız. Elimizdeki sistemi en iyi şekilde işletmeye devam edeceğiz" demek durumunda kalıyor. Elbette buradan bir uyumsuzluk çıkmayacaktır, zira biliyoruz ki Cumhurbaşkanı Erdoğan özellikle terörle mücadele ve ekonomi konusunda herkesten daha dikkatli ve hassastır.

Eminim ki, belli bir süredir AK Parti'nin misyonuna musallat olan bazılarının doğrudan Davutoğlu'na parmak sallayarak "Eğer başkanlığı savunmazsan AK Parti'nin başkanı olarak da, başbakan olarak da kalamazsın" mealindeki üfürmeleri olmasa Erdoğan ve Davutoğlu hiçbir senkronizasyon bozukluğu olmadan her şeyi birlikte oturup konuşarak memleketi gül gibi yönetebilirler. Gerçi zaten öyle yapıyorlar...

Evet Davutoğlu biraz tedirgin... Zira başbakanlığa geldiği ilk günden bu yana, ısrarla 'özgürlük-güvenlik teminatı'nın, insan onuru ve eşit vatandaşlığın, kimsenin dışlanmadığı bir hukuk sisteminin altını çiziyor. Ayrıca yüzde 49.5 gibi konforlu bir oyla yeniden iktidara gelen AK Parti'den geniş toplum kesimlerinin, adalet duygusunun güçlendiği, özgürlüklerin teminat altına alındığı ve her geçen gün daha da normalleşen bir Türkiye beklentisi içinde olduklarını biliyoruz.

Beklentilerin böyle olmasına rağmen maalesef bazı uygulamalar hayal kırıklığı yaratabiliyor. Mesela Başbakan Davutoğlu'nun çok net bir şekilde "Tutuksuz yargılamasa esastır" açıklamasına rağmen, hiçbir hukuki dayanağı olmadan Can Dündar ve Erdem Gül'ün tutuklanması başlı başına bir tedirginlik vesilesidir. Aynı şekilde Hasan Cemal'in kitabının toplatılması da tam bir garabet örneği... Hasan Cemal'i sevmeyebilirsiniz, hiçbir görüşüne de katılmayabilirsiniz.

Açıkçası benim için de her dönemde yanlışlar yapan, sonra da bu yanlışları üzerine kitaplar yazan Hasan Cemal, özellikle de Erdoğan nefreti entelektüel kimliğinin önüne geçmiş bir yazardır. Ama bütün bunlar asla kitap toplatma vesilesi olamaz. Hiç lafı kıvırmanın bir anlamı yok, kitap toplatma bir demokrasi ve özgürlük ayıbıdır ve asla AK Parti iktidarına yakışmaz...

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (4)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.