Din boyası ahlaki üstünlüğün teminatı değil

Mehmet Ocaktan

Bu köşede zaman zaman ahlakın bütün insanlar için, özellikle de dini hayatlarının merkezi olarak gören dindarlar için çok değerli bir meziyet olduğunun altını çizmeye çalıştık. Pek çok İslam bilim insanı da ‘ahlaki üstünlük’ kaybolduğunda dinin temel değerlerinin de sadece teorik metinlere dönüşeceğine dikkat çekmişlerdir.

Günümüz dindarlarının önemli bir kesiminin hemen itiraz edeceklerini bile bile bir gerçeğin altını çizmek gerekiyor; maalesef dindarlarımızın büyük çoğunluğunun bilerek ya da farkında olmadan hayatlarını ‘ideolojik dindarlığa’ teslim etmiş bulunuyorlar. Ne yazık ki bu durum, dinin de giderek toplumda ideolojik kalıplarla ifade edilir hale gelmesine yol açmış durumda.

Yine bu köşede farklı zamanlarda dikkat çekmeye çalıştığım gibi Türkiye’deki ortodoks solla ortodoks İslamcıların ayrı mahallelerde yer almalarına ve farklı inanç kalıplarına sahip olmalarına rağmen, zihin dünyalarının ideolojik anlamda benzer iklimlerden beslendiklerini bir kez daha hatırlatmak gerekiyor. Çünkü her iki kesim için de ahlak değil, ideolojik referans önemlidir. Bu konuda en yeni örnek, Ukrayna’nın işgali… Ukrayna’da kadınların, çocukların 20. Yüzyılın Hitler’i tarafından katledilmesini görmezden gelen ortodoks sol da ortodoks İslamcılar da Putinci olmakta bir beis görmediler… Çünkü hepsinin ideolojik zihin kodları Batı demokrasilerine reddiyeye ayarlıydı. Oysa ahlaki olan, katliamları kim yapıyorsa onun katil ve de zalim olarak tanımlanmasını gerektirir.

Evet karşıt mahallelerin benzer zihin kalıplarıyla hareket ettiği bir gerçek, ancak esas dikkatlerden kaçmaması gereken bütün mahallelerin ahlaki üstünlüğü kaybetmiş olmalarıdır. Ne yazık ki bugün itibariyle, Türkiye’deki hemen bütün toplum kesimlerinin hayatında ‘ahlak’ temel bir meziyet olma özelliğini kaybetmiş bulunuyor.

Bu konuda Diyanet İşleri eski başkanı değerli bilim insanı Mehmet Görmez’in “Açıkdeniz” adlı dergideki açıklamaları, bir bakıma ahlaki bir manifesto niteliği taşıyor. “Şu anda ahlaki üstünlük noktasında sorunlar yaşıyoruz” değerlendirmesinde bulunan Görmez’in şu ifadeleri özellikle dindar muhitler açısından çok önemli bir uyarı niteliği taşıyor:

“Dinin siyasileşmesi, dinin salt politik bir mekanizmaya dönüşmesi ne kadar büyük bir hata ise, siyasetin dinileşmesi, siyasetin din gibi takdim edilmesi de o kadar büyük bir tehlikedir. Bu iki büyük tehlike şu anda dinin sırtındaki iki büyük yüktür. Bu hepimizin dilini de, kalbini de, ilişkilerimizi de etkiliyor. Bütün kutuplaşmaları da bu doğuruyor.

Bir adama dindar dendiği zaman aklımıza ilk gelecek şey, âdildir, emindir, ahlaklıdır, dürüsttür olmalı. İslam ümmeti teknolojiyi kaybetmekle üstünlüğünü kaybetmez. Ama ahlaki üstünlüğümüzü kaybettiğimiz zaman biz kaybederiz.”

Görmez Hoca’nın da ifade ettiği gibi dinin siyasi bir araç olarak kullanılır hale gelmesi dinin üzerinde büyük bir yük oluşturuyor, ama esas tehlikeli olan siyasetin topluma ‘din’ gibi sunulmasıdır. Zira bu anlayış öylesine tehlikeli bir ahlaki savrulmaya yol açıyor ki günümüz dindarlarının önemli bir bölümü, kendilerini özdeşleştirdikleri siyasi partiye ya da liderine yönelik en küçük eleştiriyi bile neredeyse dinden sapma olarak görebiliyorlar.

Hemen hatırlatalım, ‘siyasetin dinileşmesi’ ifadesi cümlede durduğu kadar masum değil. Çünkü temel ahlaki çizgi kaybedilince ve siyaset ‘din boyası’ ile boyanınca sizin için artık her şey mubah hale geliyor.

Mesela; sizin iktidarınızda yolsuzluklar, rüşvet ve usulsüzlükler alıp başını gitse de sizin için bir mahzuru yoktur, çünkü partiniz mübarek bir partidir!..

Dinin adalet konusundaki açık hükmüne rağmen insanlar sırf görüşlerini açıkça ifade ettikleri, iktidarınızı eleştirdikleri, sizinle aynı görüşleri paylaşmadıkları için hapse atılırken adalet buharlaşıp ortadan kaybolsa da sizin umurunuzda değildir, çünkü partinizin artık dinin bir parçasıdır!..

Din boyasıyla kutsallaştırdığınız partiniz, kendisine oy vermeyen neredeyse ülkenin yarısını “illet-zillet” diyerek düşmanlaştırsa da asla vicdanınız sızlamaz, çünkü ‘ahlak’ sizin için parti aidiyeti kadar bile bir değer ifade etmemektedir.

Evet inananlar açısından dindarlık bilinci önemli bir vasıftır. Ama unutmayalım ki ‘dindar’ olunca ahlakı yanında promosyon olarak vermiyorlar. Eğer ahlaki üstünlüğü kaybetmişseniz, tıpkı bugün Türkiye’de olduğu gibi yolsuzlukların, hukuksuzlukların, merhametsizliklerin üzerine din perdesi çekip ya da bir fetva uydurup yolunuza devam edebilirsiniz…

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (154)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.