Esfeli safiline karşı sadece kalbi ile direnenler kazandı

Mehmet Ocaktan

15 Temmuz kalkışması Türkiye’nin tarihinde yaşadığı ihanetlerin en büyüğü... İki yıl sonra geriye dönüp baktığımızda bu ülke insanlarına reva görülen insanlık dışı durumun, hiçbir insani ve vicdani kriterle izahının mümkün olmadığını görüyoruz.

***

Hangi tür sapkın bir varlık, bizzat kendisinin de içinde yaşadığı ülkenin insanlarına, değerlerine karşı böylesine gözü dönmüş bir ilkel saldırı içinde olabilir doğrusu anlamak mümkün değil. Düşünün, sayıları binleri bulan bir takım insanlar ağlak bir din pazarlamacısının etrafında toplanıyor, aklını, iradesini ona teslim ediyor ve tam bir Haşhaşi mantığı ile her türlü şeytani girişime gözü kapalı atlıyor.

En dehşet verici olanı da, kafasındaki şeytani virüslerle hareket eden bu hastalıklı din taciri kendisine tapan esfeli safilin sürüsüne verdiği talimatlarla masum insanları katlettiriyor, ülkenin parlamentosunu, insanlarını bombalattırıyor. Böyle bir durumun izahı asla normal akılla yapılamaz.

Ama bu bir hikâye değil, iki yıl önce bugün bütün bu ihanetler bizim ülkemizde yaşandı ve şehitlerin acısı hala taze...

Bir ülke, tarihinde zaman zaman klasik ya da postmodern darbelere maruz kalabilir, nitekim Türkiye de geçmişte bunları yaşadı. Elbette bütün darbeler kötüdür ve hiçbir onurlu millet darbe vesayeti altında yaşamayı kabul edemez.

Ancak bir durumun altını çizmek gerekiyor ki, bugüne kadar maruz kaldığımız hiçbir darbe, 15 Temmuz çetelerinin yaptığı gibi doğrudan insanları öldürmeyi hedefleyen bir çapulculuk sergilemedi.

Şurası muhakkak ki, bildiğimiz tarihlerde hiçbir ülke eşi benzeri olmayan bu derece şiddetli bir felaket yaşamadı ve böylesine acılı bir demokrasi sınavına tabi olmadı. Ve kuşkusuz bu süreçteki en kabul edilemez olan da, demokratik dünyanın suskunluğudur. Benzer bir durum Batı’da bir ülkenin başına gelseydi, herhalde yer yerinden oynardı, ama bizim için kimse kılını bile kıpırdatmadı. Hemen belirtmekte yarar var; liberal demokratik dünya bu sınavı kaybetmiştir...

Ama şunu biliyoruz ki, ülkelerin özgürlüklerinin teminatı bizzat o ülke insanlarının ta kendisidir.

***

Evet bizde de aynen böyle olmuştur, bu topraklarda vesayet altında yaşamayı kabul etmeyen, ülkesine kalbiyle bağlı ve de hayata kalbiyle bakan milyonlar, o gece eli silahlı çapulculara karşı direnmiş, tankların altında ezilmiş, şehit olmuş ama özgürlüğüne sahip çıkmıştır.

Saint Exupéry’nin ‘Küçük Prens’teki şu ifadesi galiba tam da böyle günler için söylenmiş olmalı: “Bazen insan sadece kalbi ile görebilir, kalp gözün görmediğini görür.”

Eğer vatan dediğiniz topraklara kalbinizle bağlıysanız, bazen gözün görmekte zorlandığı durumları kalbiniz mutlaka görecektir.

Kalbiyle gören insanların var olduğu bir ülkede yaşamak gerçekten büyük bir nimet, bundan daha değerli bir varlığımız da yok...

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (10)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.