İyi geçen bir buluşmanın ardından...

Mensur Akgün

G-20 Zirvesi için Osaka’da bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan toplantıya katılan diğer liderlerin yanı sıra ABD Başkanı Trump ile de görüştü. Gündemde bunca sorun varken ve ABD-Türkiye ilişkilerinin tamir edilemez bir kırılmaya doğru sürüklendiği düşünülürken buluşmanın gerçekleşmesi bile kendi başına önemliydi.

35 dakika süren, belli ki sorunların ve çözüm yöntemlerinin konuşulduğu toplantının öncesinde yapılan açıklamalarsa daha da önemliydi. Trump, Türkiye’ye S-400 sorununa ilişkin haksızlık yapıldığını kabul etti, adil olunması gerektiğini söyledi, konunun karışık olduğunu ama farklı çözümler aradıklarını vurguladı.

ABD Başkanı ayrıca ticaret hacminin arttırılması gerektiğine, Türkiye’den daha çok alım yapabileceklerine, Türkiye’nin de kendilerinden daha çok askeri malzeme almasını beklediklerine değindi. Tarih vermese de Türkiye’yi ziyaret edeceğini teyit etti.

***

S-400 sorunu belki çözülemedi ama en azından ertelendi. Taraflara detayların üstünde çalışmaları için zaman sağlandı. Türkiye’de de, Amerika’da da ertelemeden farklı nedenlerle rahatsız olanlar ya da ertelemenin yeterli olmadığını düşünenler olacaktır.

Ne de olsa ikili ilişkileri, Türkiye’nin dış politikasını ve ekonomisinin istikrarını her iki tarafta da araçsallaştırmak isteyenlerin sayısı hiç az değil. Fakat unutmayalım ki bu tür toplantılarda sorunlar çözülmez, çözümünün genel parametreleri belirlenir, toplantı sonrasında yapılan açıklamalardan tarafların niyetleri anlaşılır.

Umarız hem Türkiye hem de ABD içeride konuşulanları doğru okur, sorunun çözümü ama aslında ikili ilişkilerdeki tüm sorunların çözümü için en doğru adımları atar. Bana öyle geliyor ki S-400 “krizi” de aşılabilirse ilişkilerde yeni bir sayfa açmak mümkün olacak.

Doğal olarak ne tüm sorunlar çözülecek, ne de Trump ve ekibinin dünyaya bakışı değişecek. Filistin sorununun çözümünden Doğu Akdeniz’deki münhasır ekonomik bölgeye kadar pek çok konuda farklı düşünülmeye devam edilecek.

ABD ile Türkiye’nin çıkarları tıpkı eskiden olduğu, tıpkı Avrupa’nın pek çok ülkesiyle örtüşmediği gibi örtüşmeyecek. Ancak sorunlar yönetilebilir boyutta kalacak. Bu yüzden S-400 konusunda yaratıcı çözümler üretilmeli. Geriye dönük eleştirilerle yetinilmemeli.

Şu an karşımızdaki meydan okuma kimin nerede hata yaptığını tespit etmek değil, bulunduğumuz noktada iki tarafı da mutlu edecek bir çözüm üretmek. Bu çözüm tüm sorunları kapsayan büyük bir pazarlığın içinde de gerçekleşebilir, S-400’lerin NATO sistemine bir şekilde entegre edilmesiyle de.

Konu teknik ve çok boyutlu olduğu için kesin bir öneride bulunmak zor. Fakat sorunun değişik boyutlarını tartışmak, üstündeki algı ipoteğini kaldırmak mümkün. Ben elimden geldiğince, yer ve gündem el verdiğince bu konuyu daha yakından takip edenlerin görüşlerini aktarmaya çalışacağım.

İlk aktaracağım, daha doğrusu özetleyeceğim görüş 2013-2018 yılları arasında Türkiye’nin NATO Daimi Temsilciliği görevini üstlenmiş Fatih Ceylan’a ait. Ceylan, EDAM (www.edam.org.tr) için kaleme aldığı yazısında Türkiye’nin füze savunma sistemlerine gereksinimi bulunduğunu, S-400’lerin Patriot’lardan daha üstün yeteneklere sahip olduğunu, ancak asıl tehdidin Rusya’dan geldiğini belirtiyor.

Rusya’nın Türkiye’yi hem kuzeyden, hem de güneyden kuşattığını vurguluyor, tehdit değerlendirmesinin bu gerçeğe uygun olarak yapılmasını istiyor. Ceylan’ın yazısında en çok üstünde durduğu nokta Türkiye’nin üyesi olduğu ittifak içinde ve Türkiye’nin de katılımıyla alınan kararlara uyması, askeri planlamasını bu kararlara ve taahhütlerine uygun şekilde yapması.

Ceylan, 2010 Lizbon Zirvesi’nde NATO ülkelerinin, dolayısıyla da Türkiye’nin hava ve füze kavram ve tasarımını entegre edilmesi yönünde aldığı kararı da hatırlatıyor. Bu çerçevede entegre mimaride yer alan tüm müttefik ülkelere ait hava ve füze savunma sistemlerinin elde ettikleri verileri milli merkezler aracılığıyla subaylarımızın da görevli olduğu Torrejon’da (İspanya) bulunan ana NATO radarına aktarmakla mükellef olduklarının altını çiziyor. Sistemin Romanya ve Polonya’da kurulmakta olan ve denizde konuşlu olan Aegis füze savunmasını beslediğini söylüyor.

***

Konuyla ilgilenenlere Büyükelçi Ceylan’ın yazısının tamamını okumalarını öneririm. Benim yazdıklarından çıkarttığım sonuç ABD tarafının da yaklaşımındaki nezaketsizliğe ve tatsızlığa rağmen tamamen haksız olmadığı yönünde. Diğer iki önemli nokta da Türkiye’nin S-400’ler hakkında daha fazla bilgiyi kamuoyuyla paylaşmasının, EUROSAM’ın ürettiği SAMP-T füze savunma sistemine öncelik ve ağırlık verilmesinin gerekli olduğu.

Diğer yandan ABD’nin tek taraflı tasarruflarının, CAATSA gibi egemenlik ihracı içeren yasalarının kabul edilebilir olmadığını da vurgulamak gerek. Ama Türkiye’nin çıkarlarının optimum düzeyde dengelenmesinin şart olduğunu da unutmadan. İyi bir hafta sonu geçirmeniz dileğiyle…

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.