Siz büyüklerin işlerine burnunuzu sokmayın…

Mensur Akgün

Geçen haftaki Economist’in Brezilya’nın dış politikasını anlatan ve eleştiren yazısının sonu mealen böyle bitiyor: siz büyüklerin işlerine karışmayın, jeopolitik sorunlarla uğraşacağınıza, Ukrayna ile Rusya’yı barıştırmaya çalışacağınıza Amazonla falan uğraşın, iklim krizi için bir şeyler yapmaya çalışın.

Zaten derginin başyazılarından biri de bu konuya adanmış, küçük devletlerin nasıl olup da büyüklerin sözünü dinlemediği, onların koyduğu ambargolara katılmadığı, 4 milyara yakın insanı temsil eden 100 devletin neden Rusya ve Çin karşıtlığında Amerika ve onun Avrupalı dostları yanında yer almadığı sorgulanmış.

Biraz daha kısa bir başka başyazıda ise Fransa Cumhurbaşkanı’nın stratejik otonomi istediği masaya yatırılmış, vasal olmak istememesi, Tayvan sorununu Avrupa’nın sorunu addetmemesi uzun uzun ayıplanmış. Ticarete tamam da bizim kutsal politikalarımızı desteklemeyen bir çıkış nasıl yapılır diye eleştirilmiş.

Foreign Affairs’in son sayısı da bağlantısızlara, “çitte oturanlara”, bazılarının her nedense hala üçüncü demeye devam ettiği dünyaya ayrılmış. Sorunsal tabii ki aynı: neden her dediğimizi yapmıyorlar da kendi başlarına ve çıkarlarına göre hareket ediyorlar. Bazıları suçu kendilerinde arasa da yazarlar daha ziyade teker teker ülkeler ve ülke grupları üstünden karşı karşıya kaldıkları büyük sorunu anlamlandırmaya çalışmış.

Her iki dergide de yaramaz devlet örneği çok. Doğal olarak Türkiye de sık anılanlar arasında. Tek başına hareket etmesi, Ukrayna’ya askeri destek vermesine rağmen Rusya ile bağlarını kesmemesi belli ki yazarların ve editörlerin hoşuna pek gitmemiş. Katar, Suudi Arabistan da kulağı çınlatılanlardan. Onlardan da kendi çıkarlarını değil Amerika önderliğinin çıkarlarını korumaları bekleniyor.

Bu durumun değişmesi için de herkesin kendine göre bir telkini var. Economist editörlerinin önerisi liberal dünyanın değerlerinin sözde bağlantısızlara yetmeyeceği, dolayısıyla da havuç ve sopa politikasının benimsenmesi, üçüncü dünyacılara -açıkça söylemeseler de- gerektiğinde hadlerinin bildirilmesi. Ama tabii ki öncelik onların mükafatlarla tatmin edilmeleri yönünde.

Görünen o ki içselleştirilmiş emperyalizm aynı anda hem Rusya, hem Çin hem de Batı, yani aslında Amerika ile işbirliğini kabullenemiyor. Biz ne kadarına müsaade edersek o kadarı yapılmalı ısrarı dünyanın değiştiğini, ne Soğuk Savaş’ın ne de 1990’ların tek kutupluluğunun olmadığını bildiklerini söylemelerine rağmen sürüyor.

Ancak gidişat hiç de onların arzuladıkları yönde değil. Dünya gerçekten de değişiyor. Her şeyden önce çok kutupluluğa doğru evriliyor. Rusya anlamsız savaşını bitirebilse, Çin’in, Türkiye’nin ya da Brezilya’nın uzattığı barış dalına tutunabilse çok daha hızlı değişecek, Avrupa zaman içinde Amerika’dan daha otonom hale gelecek.

Benzeri Çin için de geçerli, her üst düzey Amerikalı ziyareti ya da daveti sonrasında Tayvan’a gözdağı verme tatbikatı yapmasa Amerika’nın bölgesinde bu kadar etkin olması mümkün olmayacak. Askeri gücünü tekrar tekrar göstereceğine Suudi-İran yakınlaşması gibi çabalara ağırlık vermesi Çin’in de dünyanın geri kalanın da daha çok çıkarına.

Ayrıca bizi de aralarına dahil ettikleri ve üçüncü dedikleri dünya da koydukları tek taraflı yaptırımlardan, yaptırımlara uymayanlara uyguladıkları çoğu keyfi ikincil yaptırımlardan bıktı. İran, Rusya, Çin derken ticaret yapacak ülke kalmadı. Savunmanızı bile Amerika’nın belirlediği parametreler içinde yapmanız isteniyor.

Müttefiklik kavramı sadece onların çıkar ve beklentilerine uyacak şekilde tanımlanıyor. Mesela Suriye’de PKK’ya destek verilirken hatırlanmayan NATO, her nedense Ukrayna savaşında hatırlanıyor ve keyfi yaptırımlara uyum bekleniyor. Neyse ki Economist Intelligence Unit analizlerinde iktidar değişimiyle de Türkiye’nin dış politikasının çok değişmeyeceği söyleniyor.

Beklenti belli ki Türkiye’nin AB ve ABD’ye biraz daha yakın olacağı yönünde. Benim tahminim olursa iktidar değişiminin üsluba yansıyacağı ama eskiden olduğu gibi baskıya yine boyun eğilmeyeceği, Türkiye’nin olası bir iktidar değişimiyle değişecek algısını pazarlıklarında kullanacağı.

Türkiye ne S-400’lerden vazgeçer, ne de Suriye’deki Amerika varlığının kendisi için ne anlama geldiğini görmezden gelir. Çin ve Rusya ile kurulan dengeli ilişkiler bozulmaz, İsrail ve Arap dünyasıyla son dönemde sağlanan ivme sona ermez. Yunanistan kendi seçimlerinden sonra da şimdiki politikalarını sürdürse, maksimalist talepleri yerine işbirliği perspektifini gündeminde tutarsa eminim iktidarında kim olursa olsun Türkiye de buna kayıtsız kalmaz.

Amerika’nın da onun yakın müttefiklerinin ve onlar gibi düşünen kanaat önderlerinin artık cinin şişeden çıktığını görmeleri gerekiyor. Fransa otonomi diyorsa, en az yüz ülke tarafsızlıktan bahsediyorsa, Çin bu kadar güçlendiyse, Hindistan iddialıysa, Brezilya dünya siyasetinde artık ben de varım diyorsa, ne yapar da eski güzel günlere döneriz diye düşünmeleri anlamsız.

Yapmaları gereken tek şey gerçeği görmek, dünyanın değiştiğin, güç dengelerinin aleyhlerine döndüğünü, bundan sonra herkesin her dediklerini yapmayacağını anlamak, sözcülüğünü üstelendikleri fakat gereklerini yerine getirmedikleri liberal dünya düzenini kurmaya çalışmak olmalı. Baskıyla, vekâlet savaşlarıyla bu düzeni sürdürmek zor.

Nükleer silahların olduğu, iklimin değiştiği, gelir dağılımındaki adaletsizliğin hemen her yerde arttığı bir dünyada düzen ancak konan kurallara gerçekten uymakla, çatışmadan çok işbirliğine önem vermekle, bir de iğneyi kendine batırıp çuvaldızı başkasına saklamakla korunur. Biraz empati, biraz öngörü çoğu sorunu çözmeye yeter.

Kimsenin Amerika’dan, Avrupa’dan ya da Batı’dan nefret ettiği yok. Tatilini geçirmek isteyen de, iltica etmek isteyen de oralara gidiyor. Amerika’da, Avrupa’da okuyor. İstenen devletler arası ilişkilerde adil olunması, eylem ile söylemin senkronize hale gelmesi, başkalarının aklını ve siyasetini kontrol etmenin bu kadar hafife alınmaması…

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (13)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.