Türkiye ve Rusya çözüm bulabilir mi?

Mensur Akgün
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu dün bir çalışma ziyareti için Bakü’ye gitti. Türkiye’de basın bu ziyareti genellikle destek diye yorumladı. Oysa Dışişleri Bakanı’nın temasları muhtemelen ateşkesin sağlanması için yapılması gerekenlerin ne olduğunu konuşmaya yönelikti. Zaten kısa bir süre önce İlham Aliyev Türkiye’yi masada da görmek istediklerini açıklamış, daha da önemlisi NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg Ankara’dan bölgedeki ağırlığını kullanarak ateşkesi sağlanmasına, soruna barışçıl çözüm bulunmasına katkıda bulunmasını istemişti.

Umarım Çavuşoğlu’nun görüşmeleri bu sonucun alınmasına katkıda bulunur. Türkiye Azerbaycan’ın hangi koşullar altında çatışmayı sonlandıracağını hiç kimsenin aklında şüpheye yer bırakmayacak şekilde dünyanın belli başlı aktörlerine, onlar aracılığıyla da Erivan’a anlatır. Nihayetinde haklı da olsa bir savaştan ve dolayısıyla insan hayatından söz ediyoruz. Ayrıca savaşlar da intikam almak ya da duyguları tatmin etmek için değil siyasi bir amaca ulaşmak için yapılır.

***

Eğer Azerbaycan Ermenistan işgali altında olan topraklarını, en azından Dağlık Karabağ dışında olanları Ermeni güçlerinin işgalinden diplomasiyle kurtarabilirse neden savaşsın? Neden tırmandırmaya, hepsinden önemlisi de insani, siyasi ve iktisadi risk almaya kalksın? Askeri üstünlüğünü ve kararlılığını Bakü gösterdi, Ermenistan tarafına önemli bir bedel ödetti, onları dünyaya çağrıda bulunarak bir an önce ateşkes istemeye sevk etti. Şimdi ateşkesin koşullarının konuşulması gerekiyor.

Türkiye Azerbaycan ile konuşur, konuşuyor da. Ermenistan adına da birinin konuşması, ateşkes olacaksa, soruna çözüm bulunacaksa bugüne kadar denenmiş parametrelerin dışında bir yöntemin bulunması gerekiyor. Minsk Grubu bana öyle geliyor ki raf ömrünü doldurdu. 28 yıldır soruna, çatışmayı durdurmak dışında, hiç bir çözüm üretemedi. Ürettikleri eylem planları ve ilkeler de taraflarca kabul edilmedi. Artık yeni bir şey denemesi, daha az aktörlü, daha az değişkenli bir sürecin başlatılması gerekiyor.

Bu bölgenin istikrarından, barış ve güvenliğinin erozyonundan en çok etkilenecek, sorunun tırmanması halinde karşı karşıya kalabilecek iki aktörün, Türkiye ve Rusya’nın diplomatik akıllarını birleştirerek soruna uluslarası hukuk ve hakkaniyet temelinde bir çözüm bulmasında kendileri için de çatışan taraflar için de büyük yarar var. Bölge dışı aktörlerin müdahalesi, hatta İran’ın çabaları bile sorunun çözümüne değil uzamasına yol açıyor. Sorunu araçsallaştırmalarına neden oluyor. Üstelik bıçak kemiğe dayandığında da kimseye faydaları dokunmuyor.

***

Türkiye ve Rusya’nın Suriye’de geliştirdikleri işbirliği modeli tüm sorunlarına rağmen iyi bir başlangıç noktası olabilir. Rusya Ermenistan üstündeki ağırlığını kullanabilir, Türkiye de Ermenistan’a Azerbaycan’la anlaşması, çözüm yolunda adımlar atması halinde aşamalı normalleşme sözü verebilir. 2009’da Zürih’de imzalanan iki protokol raftan indirilebilir. Türkiye Ermenistan’a karşı Azerbaycan üstünden sadece askeri gücünü değil siyasi gücünü de harekete geçirip Ermenistan’ı geri çekilmeye, işgal ettiği topraklardan çıkmaya teşvik edebilir.

Bunlardan hiç biri olmazsa, Rusya Paşinyan yönetinimden kurtulmak için beklemeyi, Paşinyan iktidarda kalmak için ülkesini ve insanlarını tüketmeyi seçerse bile sonuçta kazanan yine Azerbaycan ve Türkiye olur. Biri barışa, müzakereye şans tanıdığı, arabuluculuğa soyunduğu, diğeri ise savaşmaktansa barışı, uzlaşmayı seçtiği için. Savaş belki yine sürer, Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü güç kullanılarak sağlanır ama savaş adil diye adlandırılır, meşrûiyeti daha az sorgulanır...

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (5)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.