Üzülüyoruz, kızıyoruz ama…

Mensur Akgün

Görünen o ki Türkiye’de kanaat önderleri ve toplumun büyük çoğunluğu Afganistan’da olan biteni üç açıdan değerlendiriyor. İlki jeopolitik. Güç boşluğu doğduğunu söyleyenler de Amerika’nın yenilgisine sevinenler de bu grupta. Bir taraf çıkalım diyor, diğer taraf kalalım. İki ülke arasındaki tarihi bağlara önem atfedenler, Türkiye’nin dünya siyasetinde daha aktif rol oynamasını isteyenler kalalım diyor. Kendini Batı’ya yakın tanımlayanlar orada ne işimiz var diye sorguluyor.

Askerlerin çekilmesi çıkalım diyenleri mutlu etse de yeterli gelmiyor, Türkiye’nin Kabil havaalanını işletmesine karşı çıkıyorlar. Hatta işletme sorumluluğu ile uyuşturucu kaçakçılığı arasında bağ kuruyorlar. Taliban yönetimiyle Türkiye arasında muhtemelen hiçbir ilişki olmamasını arzu ediyorlar. Endişelerinin bir kısmı Taliban’a, bir kısmı da iktidara güven duymamalarından kaynaklanıyor. Bu gruba girenlerin çoğunluğu da Afganların Türkiye’ye sığınmasına tepki gösteriyor.

***

İkinci gruptakiler soruna insani açıdan bakıyor, odak noktalarında kadınlar var. Kadınların son 20 yıldaki kazanımlarının erozyona uğrayabileceğinden endişe ediyorlar. Taliban’ın yaptıklarından ve yapabileceklerinden örnekler sıralıyorlar. Haklı olmadıklarını söylemek imkânsız. Ancak çözüm üretmiyorlar. Mesela Türkiye daha çok kadın sığınmacıya ev sahipliği yapsın demiyorlar. Ya da zulüm görebilecek kadınlar için bir gözlem merkezi kurmak için çaba harcamıyorlar.

Okumak isteyen kızlara bizdeki devlet ve vakıf üniversitelerinde kontenjan açılıp burs verilsin, devlet de müzakerelerinde Taliban’dan bu konuda destek talep etsin diyen çıkmıyor. Kadınların geleceklerinden endişe etmekle kalınıp çözüm başkalarına bırakılıyor. İlginç bir şekilde havale edilen çözüm için de çaba harcanmıyor. BM üstünden baskı oluşturalım, var olan mekanizmalarla yeni rejimi kadınlara eşit haklar tanımaya teşvik edelim diyen yok.

Üçüncü gruptakiler Afganistan’da olan biteni Türkiye üstünden okuyanlardan oluşuyor. Öncekilerle örtüşen noktaları çok fakat çıkış noktaları farklı. Onlar Türkiye’den bakarak Afganistan'ı anlamaya ve anlamlandırmaya çalışıyorlar. En temel endişeleri Türkiye’nin günün birinde Taliban Afganistan’ına benzemesi. Bu yüzden Taliban’ı “sempatik” gösterebilecek her türlü yoruma karşılar. Değişmiş olabileceğini kategorik olarak reddediyorlar.

Akademik kökenli birkaç Afganistan uzmanının bilgiye ve duruma dayalı çoğunlukla sosyal medyada yer alan analizleri dışında Türkiye’de bu konuda “sağlıklı” bir tartışma olduğunu söylemek zor. Buraya dördüncü bir grup olarak almadığım bir başka kesim ise sorunu göçe, ilticaya, Türkiye’nin demografik yapısına indirgemiş halde. Bazıları samimi korkularını dillendirirken bazıları da bu korkular üstünden siyaset yapıyor.

Oysa Afganistan bizi yakından ilgilendiriyor. İstikrara kavuşması, ülkede işleyen bir yönetim biçiminin yaratılması önemli. Aksi takdirde terörden de göçten de etkilenecek ülkelerin başında geliyoruz. İstikrar sağlanmazsa, ekonomi rayına oturmazsa, Taliban rejimi dünyayla barışmazsa, ne kadar tedbir alırsak alalım sonunda daha çok Afgan sığınmacıya ev sahipliği yaparız. IŞİD güçlenir, El Kaide zemin kazanır.

Terör örgütlerinin Suriye’de ve Irak’ta uyuyan hücreleri doğrudan bizi hedef almasa da Amerika’yı rahatsız eder, bu ülkelerden çıkış planlarının ertelenmesine, PYD/PKK ikilisiyle olan ilişkilerini derinleştirmesine, onların uluslaşma projelerine daha çok destek vermesine yol açar. Unutmayalım ki, Afganistan sadece Afganistan demek değildir. Küreselleşen terördür, büyük güçler arasında rekabet, bölge ülkeleri için de genelde felakettir.

***

Üzülerek, kızarak, tekrar tekrar durum tespiti yaparak Afganistan’ın sorunlarına ve onların türevlerine çözüm üretemeyiz. Amerika’nın, Rusya’nın (Sovyetler) ülkeyi işgali bugünkü durumu bir ölçüde açıklasa da sonuç getirmez. Sadece konuştuğumuz ve suçladığımızla kalırız. Türkiye’nin sonuç getirecek tartışmaya ve bu konuya ilişkin bir siyasi uzlaşmaya ihtiyacı var. İlke beyanı işe yaramıyor, hamaset ne yazık ki çözüm anlamına gelmiyor.

Afganistan büyük ve çok ciddi bir sorun olarak karşımızda duruyor. Çözümüne vereceğimiz her katkı bize güvenlik olarak geriye dönmeye, Türkiye’nin dünya siyasetindeki ağırlığını arttırmaya, kendi sorunlarımızın yönetiminde araçsallaşmaya aday. Jeopolitik açıdan da baksak, insani açıdan da orada yapabileceğimiz bir şeyler olduğunu görmemiz gerekiyor. Yeter ki Afganistan’ı Türkiye üstünden okumayalım, olan biteni gerçekçi bir şekilde değerlendirelim…

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (20)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.