Unutmak bazen kurtuluş değildir

Mete Yarar

Son 40 yıldır yaşadıklarımızın nedenlerini tanımlayın desem ne söylersiniz?

15 Temmuz darbe girişimini doğru anlamak ve tanımlamak için hangi döneme bakardınız?

Kudüs’te bugünlere nasıl gelindi bir anlatın desem ne söylerdiniz?

İslam coğrafyasının çektiklerini nasıl tanımlarsınız?

Bu bütün olaylar için söyleyeceğim tek şey ‘unutmak’, ‘kabullenmek’, ve ‘aksiyon almamak’ derdim.

15 Temmuz darbe girişimini doğru tanımlamak için işin içinde bir askeri müdahale mi olması gerekiyordu? Bu FETÖ’nün gerçek yüzünü görmek için silaha başvurmasını beklemek mi gerekiyordu?

Demokrasiye müdahale öncelikle hukuka müdahale ile başlıyor. Dünyadaki bütün yaşanmış örnekler bunu işaret ediyor.

Bu örgütün 28 Şubat dahil olmak üzere yaptığı ilk hareketler hep hukuk ve siyasete müdahale ile başlıyor. Bu örgütün ağa babasının ABD olduğunu unutmazsanız buna bir de darbeleri ekleyebilirsiniz . Çünkü darbe dönemleri de hukuğun askıya alındığı sistemler olması nedeniyle bu tür yapılar daha kolay büyüyebiliyorlar. İlk büyük yapılanmanın 1982 yılında askeri liselerin sınav sorularının çalınarak yapılması bu anlamda bir tesadüf değildir.

Rahmetli Erbakan’ın 28 Şubat sürecinde tasfiye edilmesi de bir tesadüf değildir.

2003 yılına gelindiğinde ilk kumpasların kurulması da tesadüf değildir. Düşünür ve yazarların bir biri ardına suikastlere uğraması da tesadüf değildir.

Çünkü örgütün dayandığı en büyük felsefe bizim aksiyon almakta geç kalmamızdır. Sizce 7 Şubat bir istihbarat darbesi değil miydi ? Ardından 17 -25 Aralık bir polis / yargı darbesi değil miydi? Ya MİT tırlarının durdurulması Türkiye’nin dış politika unsurlarına yapılan bir darbe değil miydi?

Aslında hepsi bir darbe girişimiydi ve yüzde 1’lik unsurun memleketi ele geçirebileceği inancından kaynaklanıyordu. Peki bu inancı bu terör örgütüne vermede bizim hiç mi günahımız yoktu?

***

Günün sonunda yaşadığımız sorun hep unutmak , kabullenmek ve aksiyon almakta gecikmek.

Başka bir hatamızda, sanırım bu süreçleri bize hatırlatmaya çalışan ister Cumhurbaşkanı ister aydın ister gazeteci isterse asker olsun siyasete kurban etmemizdir.

Kudüs ‘ün İsrail’in başkenti ilan edilmesindeki sorun sizce farklı mı?

Toprakların asıl sahipleri yurt dışında sürgün yaşarken ve mülteci kamplarında ömürlerini geçirmek zorunda kalırken, aslında bu süreç çoktan kabul edilmişti .

Kudüs aslında, toprak sahipleri ülkelerine dönemez diye şart koyulduğunda ve islam coğrafyası bunu kabul ettiğinde kaybedilmişti.

Kudüs’ün kaderi zaten duvarlar örülüp insanların yaşam alanları kuşatıldığında belli olmuştu.

Yahudi yerleşimcilerin BM kararlarına aykırı olarak Filistin topraklarına yerleşirken ses çıkartılmadığında, abluka ile insanlar aç bırakıldığında, fosfor bombası kullanılırken gözler kapatıldığında, Mescidi Aksa için özel ibadet yasakları alındığında sessiz kalındığı için ve işin en vahimi ezan okumak yasaklandığı gün aslında Kudüs’ün kaderi yavaş yavaş çizilmişti.

Asıl sorunumuz unutmak, kabullenmek ve aksiyon almakta gecikmek.

Allah’ın insanlara verdiği en büyük lütuflardan birisidir aslında unutmak. İnsanlar yaşadıkları acıları unutmasalar bir taşın bile taşımakta zorlanacağı bu acı ile çatlardı derler. Ama Allah bize acıları unutmak için bu özelliği vermiştir.

Oysa biz ‘unutma’ nın anlamını hayatımıza yaşananları unutmak olarak almışız ve bundan da yararlanan hep kötüler olmuş. Hep unutmuşuz, kabullenmişiz ve aksiyon alamamışız.

Kudüs asıl ev sahiplerinin sürüldüğü gün kaybedilmişti .

Kötüler unutmaz, kin tutar, organize olur ve plan yapar.

İyiler de bu planı bozmak istiyorlar ise rahmetli İsmet İnönü’nün dediği gibi yapmalıdır:

“Bir memlekette, namuslular, namussuzlar kadar cesur olmadıkça, o memlekette kurtuluş yoktur”

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (14)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.