Estetik/hukuk ilişkisine devam

Mevlana İdris

Önceki yazımızda kent estetiği ve hukuk ilişkisine dair kendi alanında bir ilk olma özelliği de taşıyan kitaptan bahisle, kitaba bir önsöz yazan İdare Hukuku Profesörü Aydın Gülan Hocamızın yazısından bazı bölümleri iktibas edeceğimizi belirtmiştik. İktibasa geçmeden önce birkaç soru sorarak ısınalım:

Özellikle kamusal estetik alandaki çirkin yapılaşmanın önüne geçmek, engellemek, hatta yıkmak mümkün bir durum değil midir?

Merkezî veya yerel yönetimlere bağlı ilgili birimlerde çalışanlar ve karar vericiler bu alanla ilgisiz kimseler midir?

Zorla güzellik olmaz ama çirkin yapı inşâ etmenin ve onu yıkmanın resmî veya sivil sınırları olmamalı mıdır?

Neyse… Hocamızın görüşlerine geçelim: “(…) Estetik alana İdarenin müdahil olmasının ortaya çıkaracağı mahzurlar ortadadır. Resmî bir estetik belirleme yaklaşımı, esasında kavramın özüne aykırılık teşkil edecektir. Estetik gibi hareketli ve çok boyutlu bir kavramı sabitleştirmek doğru olmadığı gibi, mümkün de olmasa gerektir. Nitekim belli bir zaman diliminde idarenin estetik tercihte bulunması, bu sabitleştirme esasında isabetli ve uygun görülse dahi, hiç kuşkusuz zamanın değişmesiyle derhal kavramın özünü zedeleyecek bir donukluğa yol açacaktır. Kaldı ki aynı zaman dilimi içinde de “estetik” anlayışında çok farklılıklar olacaktır.

Estetik olana idare karar vermemelidir. Ancak estetik kaygılar taşımayan, üstelik olumsuz etkileri kalıcı nitelik taşıyan yapıların toplum için zehirleyici etkileri’ne İmar Hukuku kapsamında engel olmaya yönelik hukuki araçlar geliştirilmelidir. Hiçbir estetik kaygı taşımayan, tam tersine estetik duyguları öldürmeye yönelik etkiler taşıyabilen yapılar, şehirlerin ve içinde yaşayanların kültürel birikimlerini eritmekte, aslında barınma imkânı sağlamış gibi gözükse de bir çok hakkını da çiğnemektedir.

Dünya örnekleri göstermektedir ki, ekonomik gerekçeler, yoğun göçlerle ortaya çıkan barınma sorunları gerekçe gösterilerek yüzlerce yıl içinde oluşmuş, incelmiş bir medeniyet;otuz-kırk yıl içinde yıkılabilmekte, üstelik yerine, herhangi bir kültürel/estetik değer de, genelde konulmamaktadır.

Dolayısıyla zamanın sınamasından geçmiş ve çok taraflı faydaları tesbit edilmiş olduğu için bazı renkler, bazı yapı elemanları, çatı biçimi gibi tercihlerin hukuken korunması, giderek icbar edilmesi, aykırılıklarla mücadele edilmesi de zaman içinde ‘estetik kamu düzeni’ni korumak adına meşruluk kazanabilmektedir. Hâlihazır durumda hiç de kolay olmayan konunun teorik boyutu, çok sağlam bir inceleme, düşünme ve değerlendirme yöntemi gerektirmektedir.

İdare Hukukunun çeşitli alt dallarında özellikle İmar Hukuku’nda estetik kamu düzeni kavramının giderek önem kazanacağı hiç kuşkusuzdur.

Bir ders hazırlığı dolayısıyla rastladığım Ahmet Haşim’in şu paragrafı ne kadar önemli:

“Mimarî eserler, fazla çirkinliğe, fazla garabete mütehammil değildir. Gülünç bir resim levhasına bakmamak, fena bir şiiri veya ahenksiz bir mûsıkîyi dinlememek suretiyle bunları muzır tesirlerinden ruhumuzu vikaye edebiliriz; fakat fena mimarın eserinden sakınmak kolay bir iş değildir. Âciz bir muhayyile, fakir bir ruh, yol ortasına dikilmiş taştan koca bil’şekle inkılab edince, bütün bir şehrin manevî sıhhatini, nesillerce, bozmak kudretinde bir tehlike olur. Son senelerin ağlanacak, sahte mimarîsi yüzünden değil midir ki ruhumuzun bedii kabiliyetine delil aramak için eslâfın (ataların) âsarına başvurmaktan başka çare bulamıyoruz.”

Çirkin yapıların bir “şiddet hareketi” sayılması gerektiğini yazanlar da olmuştur. Gerçekten oe çirkin bir yapı, Ahmet Hâşim’in yazdığı gibi, sakınılması mümkün olmayan bir saldırı oluşturmaktadır. Bunu idare görev edinmezse kim engel olabilir?

Bu durumda estetiğin ne olduğunu söylemek açısından değil ama estetik kamu düzenine tehdit oluşturan ‘sorun’larla, bunların tesbitinden başlayarak, uygur araçları ve usulleri kullanmak gündemiyle birlikte hukukun ilgilenmesi kaçınılmazdır. (…)”

Hocamızın önsözünden sonra şunu kat’i olarak söylemek mümkün galiba; Aşırı çirkin yapılar aşırı terör, hafif çirkin yapılar hafif terördür. Görüldüğü yerde etkisiz hâle getirileceği günleri görebilmek dileğiyle.

ANONS

Masal şehirde masal

Masal şehir Mardin’de bugün başlayıp 7 Ekim’e kadar sürecek olan hoş bir etkinlik var; Masalcılar Mardin’de buluşuyor. Mardin’i hâlâ görmemiş olanlar varsa, bu vesileyle kaçırmasınlar deriz. Taşların çağrısına, kadim şehrin masallarının çağrısına uymakta beis yok ve tam mevsimi. Müze, valilik ve belediyenin katkı verdiği etkinliğin kitaplaşması dileğiyle…

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.