Her mektebe gideni beller mi sandın

Mevlana İdris

Günümüzün bazı filozofları eğitim konusuna değinirken kimi futurist yaklaşımların eşliğinde ilginç bir şey söylüyorlar ve diyorlar ki : “Çocuklarınıza bilgi adı altında çöp öğretmeyin, hangi tür olursa olsun bilgi öğretmeye, ezberletmeye çalışmak boş bir iştir. Çünkü her öğrencinin cebindeki akıllı telefonlarda dünyanın bütün bilgileri zaten var. Yapılması gereken şey, karşılaşılan bilgilerden anlamlı bir fotoğraf oluşturmayı öğretmektir.”

Bu düşüncelere katılmayan da olabilir. Ya da katılsanız ne olacak, “bazı filozoflar böyle düşünüyor diye eğitim sistemini silbaştan değiştiremeyiz ya! Bu kadar milyon öğretmeni, öğrenciyi, sistemi bir anda boşluğun içine atamayız.”

O zaman devam. Neye devam? İşte şu anda ne oluyorsa ona devam. Kimsenin üzerinde mutabık olamadığı, sıklıkla değiştiği için hakkında kesin bir kanaat da oluşturulamayan muhtelif eğitim sistemleri hakkında konuşmaya, yorum yapmaya devam.

Olan kime olacak? Çocuklara.

Bizim milletimiz eğitim deyince biraz akan suları durdurmayı seven bir millet. Eğitim için velilerin gönüllü olarak yaptıkları harcama tutarı fedakârca ve göz yaşartıcı. Özel okullar etrafında dönen ekonomi de hatırı sayılır bir ekonomi.

Peki bütün bu harcamalardan, çabalardan sonra ortaya çıkan tutum kimi tatmin ediyor? Mesele şöyle de sorulabilir: Diyelim ki iki ayrı kumaş pazarı var. Bu pazarlardan birinde değerli kumaşlar bulunuyor, diğerinde ise vasat ya da değersiz kumaşlar.

İkinci gurup yani vasat kumaşlar piyasasındaki herhangi bir kumaşın öne çıkması, değerli kumaşlar piyasasındaki yasaları etkiler mi?

Aslolan değerli kumaş üretilip üretilmediği meselesidir.

Vasatlar piyasasındaki başarı sadece kendi içinde bir anlama sahiptir. Boy ölçüşemez, rekabete girişemez. Kalitesini değiştirmeden böyle bir çaba içine girerse de dağılır.

Sorunun şöyle bir yönü de olduğunu düşünüyorum: Niteliği öne alan ve niceliği önemsemeyen kaliteli eğitim mi yoksa okula gidip bir şey öğrenmek istemeyenleri bile zorunlu eğitim sistemi ile okullaştırıp herkesi sistem içine almayı hedefleyen; kaliteden önce sayısal veya mevzuat gerekliliklerini öncelemek zorunda olan mevcut sistem mi?

Kalem-defter altına aldığımız her eğitim çocuğu, sistemin öngördüğü mükemmel sonuçlara ulaşıyor mu? Asla ulaşmayan veya ulaşamayan milyonlar ne oluyor? Onların ileriye doğru yaşadığı değişik sorunları kim tâkip ediyor?

Bugün kaliteli eğitim dediğimizde, bu kavramın içeriği konusunda gerçekten mutabık mıyız? Yoksa çocuklara gerçekten de dünyanın gelişen biyoteknoloji, çok boyutlu bilişim teknolojileri, yapay zeka gibi yeni hayatî değişimlerine baktığımızda, bazılarının dediği gibi “çöp” öğretmekle mi meşgulüz? Bu öyle bir çöp alanı ki, her gün en az 50 ciltlik yeni “bilgi”nin üretildiği bir alandan söz ediyoruz.

Bilemiyorum Altan, hiç bilemiyorum.

ANONS

Genç yazarımız Fatma Albayrak’ın yeni romanı raflardaki yerini almak üzere, belki de almıştır bile. Bu değerli üretkenliği tebrik ediyoruz. Nice romanlara…

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (5)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.