Karneler geçti sokaklardan

Mevlana İdris

Dün milyonlarca çocuk ve genç karne aldı ve yarıyıl tatili resmen başladı. Hayırlı olsun.

Bilmiyorum eskiden olduğu gibi karne verileceği gün pır pır ediyor mu yürekler? Yoksa karne nasıl olursa olsun önemli olan telefon şarjının bitip bitmemesi mi?

Eğitim üzerine herkes konuşmayı pek sever. Eğitim dendi mi akan sular durur. Esasen eğitim alanında sular durduğu/ akmadığı için böyleyiz biraz da.

Bütün bir eğitim hayatının ufku üniversite sınavına indirgenebilir mi? Artık çok sayıda üniversite olduğu için üniversiteye girememek ciddî bir çaba gerektiriyor. Ama diğer taraftan onbinlerce üniversite mezunu da harıl harıl KPSS sınavlarına hazırlanıyor.

Eğitim dünyasıyla gündelik hayat pratiği arasındaki mesafeyi ölçen var mı?

Hayatın dokusuna temas etmeden eğitim hayatı içinde yaklaşık yirmi yılını harcayan bir genç, ne yazık ki çoğu zaman zaten üniversiteden bir pelte gibi mezun oluyor.

Sonra kısmen yabancısı olduğu gündelik hayatla didişmeye başlıyor. İyi yetişmiş ve şansı da yaver giderse bir yerde işe başlıyor ama çoğu kimse çalıştığı işyeri ile pek barışık değil. Çoğunluk daha konforlu bir işe layık olduğunu düşünüyor. Bu lanet ev kirası, bu faturalar da neyin nesi böyle!

Sosyal dokudaki değişim ve çözülmeler, bireyin üzerindeki kişisel yükleri artırıyor. O birey ‘yaşasın özgürleşiyorum’ naraları atsa da. Hayatın ağır yerçekimli labirentleri bu özgürlüğün yeterince tadılmasına pek zaman bırakmıyor.

Aman neyse ne. Karne alınıp tatile başlandığı gün söylenecek şey mi bunlar?

Film, müzik, seyahat, uyku! Tadını çıkaralım değil mi ama.

Şimdi tatilli olduk, kafeleri doldurduk.

Âlimler ve entelektüeller

(…) Çünkü ne tarafından baksanız âlimler ve entelektüeller toplumun elitleridirler. Toplumun halkı değil, yukarıdaki kısmıdırlar. (…)

Şimdi Avrupa Ortaçağında bir özdeyiş var, bir vecize. Aslında modernler bu özdeyişin bir kısmını almışlar. O da şu: Şeytan ayrıntıda gizlidir. Fakat bu vecizeyi taşırken modern kültüre, işlerine gelmemiş ve vecizenin diğer kısmını sansürlemişler, görmezden gelmişler. Aslında vecizenin aslı şu, Ortaçağda üretilmiş bir vecize bu; Tanrı ve şeytan ayrıntıda gizlidir ya da Tanrı da, şeytan da ayrıntıda gizlidir. Dolayısıyla buradan âlim ve entelektüel arasındaki farkın ne kadar büyük bir fark olduğunu anlayabiliriz. Entelektüeller hayatın ayrıntısını bilmek isterler, değil mi? Âlimler de ayrıntılarla uğraşırlar. (…) Âlimler ayrıntıda Tanrı’yı ararlar, çünkü Tanrı ayrıntıda gizlidir. Entelektüeller ayrıntıda şeytanı ararlar, çünkü şeytan ayrıntıda gizlidir. Mesela bazan konuşmalarda “biraz şeytan rolünü üstlenmek istiyorum” diyor konuşmacılardan biri. Buradan şunu anlayabilirsiniz: İktidarın hem Tanrı’yla hem de şeytanla ilişkili olabileceğini. Şeytanı dinî anlamından biraz uzaklaştırarak kullanmak gerekirse, modern entelektüel şöyle bir adamdır: O muhalif olmak ister. Bir toplumda hâkim görüşler ve hâkim bir düzen vardır. O düzene doğru yol diyecek olursak eğer, entelektüel tam da o mevcut görüşlere, düzene karşı çıkarak şeytan rolü üstlenir, şeytan rolü üstlenerek onu eleştirir. (…) Hüsamettin Arslan- Meselelerimizi Konuşmak- Zeytunburnu Belediyesi yay.

Tatil

Muhtemelen yine milyonlarca çocuğa ev ödevleri verildi.

Sayın veliler, Pazartesi dâhil ilk üç gün lütfen çocukları kahvaltı için bile olsa uyandırmaya çalışmayın. Bırakın beyinlerinin/vücutlarının istediği kadar uyusun, sezonluk uykularını tam olarak alsınlar.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.