Liderlerin seçim sonrası normalleşme çağrılarına rağmen atmosferin normala döndüğünü söylemek mümkün değil. Özellikle İstanbul örneğinde Sayın İmamoğlu’nun her yapacağı icraat iktidar çevresi tarafından meşruiyet tartışmasına çekilmek istenen bir polemiğe dönüşecek gibi görünüyor. Niçin gerekli olduğunu hala anlayamamış olmakla beraber İstanbul Belediyesi’ne ait tüm verilerin dijital kopyalarının alınmasının mahkeme kararı ile durdurulması yeni dönemde iktidar ve belediye ilişkilerinin ne şekilde yürüyeceği hakkında bir fikir verdi.
Türkiye’de her konu yoğun hamaset ve heyecanla tartışılıp hızla unutuluyor. Bir iki hafta öncesinin “trend“ konuları bile bugün kimsenin rağbet etmediği malumat kırıntılarına dönüşüyor. Seçim sonrasında çok önemli konuları sindirmeden, selamete erdirmeden üzerlerini kapattık. Seçim ertesi herkesin bolca fikir beyan ettiği “seçmen ne mesaj verdi?“ sorusu cevabını geçiştirdiğimi konulardan birisi.
Aslında seçimlerde AK Parti’nin başına gelebilecek en iyi sonuç ortaya çıktı. Bu sonuç seçimleri açık farkla kazanmasından bile daha iyi bir sonuç sayılabilir. Dünyanın her ülkesinde 25 yıl iktidarda (Belediye Başkanlığı) kalmak yıpratır. Bu Türkiye için de elbette farklı deği. Normalde bu kadar süre iktidarda kalan bir parti dünyanın diğer demokrasilerinde dinlendirilmeye alınır. Çıkan neticenin en iyi sonuç olması seçmenin, “biraz kendine gel“ mesajını, çok az oy bir farkla “yüksek bir nezaketle“ vermesidir. Yine bu dünyanın hiç bir ülkesinde karşılaşılmayacak bir nezaketidir. Bunda seçmenin Erdoğan’ın şahsına tanıdığı özel kredinin de rolü çok büyük elbette.
***
Seçmenin AK Parti’ye verdiği uyarı sadece nazik değil, oy sayısı açısından bakıldığında cömertçe de bir uyarı. Seçim öncesinde AK Parti’ye karşı hiç bir seçimde olmadığı kadar eleştirel bir hava oluşmuş ve AK Parti seçmeni de hiç bir seçimde olmadığı kadar partisiyle duygusal bağları zayıflamış olarak seçime girmişti. Anacak seçmen buna rağmen partisini korudu. Bu noktada özellikle İstanbul örneğinde seçimi CHP kazandı yerine, AK Parti’ye tepkiler bu sonucu doğurdu demek, neden sırılaması açısından daha gerçekçi bir yaklaşım olur. Bu AK Parti’nin iddialı olup kazanamadığı bütün kentler için geçerli.
Vatandaşlar seçim geriliminin bir an önce son bulup normalleşmeyi geçilmesini bekliyor. Bu bütün partilerin kabul ettiği bir gerçek. Ekonomi de böyle bir normalleşmeyi bekliyor. Seçmenler oyları ile sadece kimin başkan olacağına karar vermedi. Sergilediği hassas matematikle seçim sonrası kimin hangi tavrı sergileyeceğini de dikkatle takip edeceğinin mesajını verdi. Seçim sonrası da seçim öncesi gibi hiç bir partinin hata yapmasına izin vermeyen bir denge oluştu.
Seçmenin gözü şimdi en az seçimi kazanan İmamoğlu kadar iktidarın da üzerinde. Mazbata verilene kadar geçen sürede İmamoğlu lehine işleyen sempati sayacını iktidar kendi tarafına işler hale getirmezse, hassas seçim matematiğinin, orta vadete iktidarın aleyhine daha somut farklar çıkaracağı ortadadır. AK Parti İktidar avantajları ve medya gücüyle İmamoğlu’na nefes aldırmama, icraat yaptırmama gibi bir hataya düşerse bundan en çok zararı gören kişinin İmamoğlu olmayacağı kesin.
Her seçimde genel kabül gören 100 gün formülü hem iktidarın, hem seçimi kazanan yeni belediye başkanlarının ve özellikle de seçmenin nefes alması için ideal bir formül. Bütün dünya demokrasilerinde geçerli olan “iktidara gelene 100 gün zaman verilir“ şeklindeki meşru ve makul bir alanı, kimse zaptetmeye kalkışmamalı. Algıyla olguların değiştirilemeyeceğini en iyi bilen parti AK Parti olmalı. Bu saatten sonra iktidarın demokratik teamüllere ve nezakete aykırı sergileyeceği her tavır, yapılacak ilk seçimlerde hissedilir olarak kendisine döner. Demokrasi, işimi yarayan kısımlarını kullanayım, üstü kalsın türü bir şey değil.