Türk siyasetinde hamasetin algoritması

Mikdat Karaalioğlu

Bilinçli siyasi gerilim yaratıp ekonomide yaşanan krizi ve kendi hatalarını kapatmaya çalışmak Türkiye’de hükümetlerin başvurduğu klasik bir yöntem. 1946’da kısıtlı 1950’de fiilen başlayan demokrasimiz bunun sayısız örnekleri ile dolu. Hatta eleştirileri bastırmak, görmezden gelmek ya da sorunlarla yüzleşmek yerine muhalefeti şeytanlaştırmak Türk siyasetinin geleneksel bir aracı haline gelmiştir demek yerinde bir tespit olur.

Kendisini tekrarlayan bu hamasetin tarihçesini Taha Akyol’un Kuvvetler Ayrılığı Olmayınca - Otoriter Demokrasi 1946-1960 isimli eserinde bir dejavu yaşarcasına gözlemleyebiliyoruz. Bir tarih kitabı olmasına rağmen, bugünle o kadar benzerlikler var ki kitap adeta Türk siyasetinde hamasetin algoritmasını deşifre ediyor. Kitapta da gayet net anlatıldığı üzere, siyasi açmazlarımızın tümünde yatan temel sebep aynı: Türkiye’de kuvvetler ayrılığı ilkesinin ve yargı bağımsızlığının bir türlü ikame edilememesi.

Kitabı henüz okumayanlara haksızlık yapmamak adına fazla alıntı yapmak istemiyorum. Kitabın neredeyse her bir sayfasında siyaset ve tarihle biraz ilgili okuyucuların bugünle paralellikler kuracağı sayısız anekdot, siyasi gelişme ve kararlar bulunuyor. Türk demokrasisinin kısır döngü içinde hatalarını nasıl tekrar ettiğini anlamak isteyenler için kaçırılmaması gereken bir metin.

***

Ne iktidardayken DP’nin ne de CHP’nin parti ve hükümet programlarında kuvvetler ayrılığı prensiplerinden söz etmemesi demokrasimizdeki önemli bir yanlış anlamanın da ikrarı anlamına geliyor. O yıllarda (şimdi de durum pek farklı değil) milli irade sadece meclis iradesi anlamına geliyordu. Tek parti bunu meclis iradesi olarak okurken DP meclisteki çoğunluk olarak okuyordu. Kuvvetler ayrılığı, denetim ve denge gibi demokrasinin olmazsa olmaz kavramları zihinlerde yoktu (S 74-75)

İktidarın muhalefeti hainlik ve bencillikle suçlaması ve radyoyu (o dönemin en önemli kitle iletişim aracı) kullanmaktan mahrum etmesi hem CHP hem de DP’nin iktidardayken kullandığı bir yöntemdi. Polis ve savcılar da dahil olmak üzere devletin resmi imkanlarından iktidarın sonuna kadar istifade edip muhalefetin bundan mahrum bırakılması zaafını her iki parti de gösterdi.

Yine iktidarın gücünü kullanılarak muhalefeti susturmaya çalışması, abartılı siyasi tehlikeler bahane göstererek (irtica, komünizm vs.) yasalar çıkarması da demokrasimizin daha ilk yıllardan beri mazur kaldığı hastalıklardan. Millet Partisi’nin kendisine rakip olma potansiyeli nedeniyle DP tarafından kapatılması ise parti kapatma opsiyonunun hala kullanılan bir yöntem olması gibi kötü bir geleneğin başlangıcı olarak düşünülebilir.

***

Tahmin edileceği üzere o dönemlerde de hain, ihanet, satılmış soslu suçlama ve hakaretler bolca kullanılıyordu. 18 Aralık 1946’da bütçe görüşmelerinde yaşanan polemik bu yıkıcı üslubun en güzel örneklerinden birisi. Demokrat Parti henüz muhalefetteyken Adnan Menderes bütçede ilk 15 yıl içinde 20 bin kilometrelik yol yapılacağının öngörüldüğünü, her kilometrenin 150 bin liraya mal olacağından hareketle bütçede böyle bir kaynak olmadığını söyler ve bütçenin sunumunda hamasete başvurulmasından şikayetçi olur.

Başbakan Recep Peker ise tam da Menderes’in suçlamalarını onaylarcasına cevap verir: ‘’Adnan Menderes’in sesinden kötümser ve psikopat bir ruhun mariz karanlıkları içinde şanlı bir milletin…şan ve şerefli…kudretli bir devletin….boşluk halinde ifade eden haletin akislerini dinledik“. Bu hakaret üzerine DP’li milletvekilleri meclisi terk eder ve bu boykot on gün sürer. Ancak bu üslubun esas trajik neticesi psikopat lafının Anadolu’da ‘’Menderes’e pis köpek demişler” şeklinde yankılanmasıdır. Yaptığı hakaretin nerelere varacağından habersiz Peker, uzun süre bu “yanlış anlamayı” düzeltmekle uğraşacaktır. (S 94)

Akyol’u okumanın bir güzel yönü de okuyucuya verdiği sükûnet duygusu. Sükunet çünkü Akyol hassas tarihçiliğinin yanında sunduğu geniş entelektüel perspektifle, sinir bozan siyaset gündemine, kızmak yerine bilgece bakma kabiliyeti kazandırıyor.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (3)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.