Belki de eğitime bir dokunuş yeter

Mustafa Karaalioğlu

Bizim can yakıcı bir meselemiz olduğu için çok öncelikli ama eğitim bütün ülkelerin, bütün toplumların asla ihmal edemeyecekleri bir numaralı problem alanıdır.

İnsanın gelişiminin, varlığının, ahlakının, erdeminin, kalitesinin temel gıda maddesi olmak bir yana eğitim dünyanın ayakta durabilme şartıdır. Daha donanımlı, daha iyi yetişmiş nesiller bir ülkenin dünya sahnesindeki rolünün teminatı ve tabii ki insani gelişimin de olmazsa olmaz şartıdır. Eğitimi duran veya gerileyen veyahut da dünyanın değişimine ayak uyduramayan ülkelerin bugünü ve geleceği kaybetmekte olduğu açıktır.

Bununla birlikte eğitimin kalitesini ve nüfuzunu artırmak da sanıldığı kadar kolay değildir. İstemek yetmez, planlamak kafi gelmez.

Çünkü devletlerin eğitimi üzerindeki tekeli de hızlı bir şekilde gerilemektedir. Ailenin ve sosyal çevrenin tekeli de aynı akıbete mahkumdur.

İnternet çağının sunduğu sınırsız imkanlar ve riskler temel eğitimden üniversiteye kadar her aşamada çocukları ve gençleri bağımsızlaştırmakta ve tabiatıyla savunmasız kılmaktadır. Okulu ve aileyi de çaresiz…

***

Eğitimi kalitesinin düşük olduğu ülkelerde ve toplumlarda bu açık daha da büyüyor. İyi eğitime ulaşamayan öğrenciler aynı zamanda yanlış ve spekülatif bilgilere karşı da yetersiz kalıyor. Yakın çevremizden hatta ailemizden ölçelim. Her geçen gün daha fazla yanlış bilgiyi ayıklamak için çaba göstermek zorunda kaldığımızı ve bir noktadan sonra pes ettiğimizi görelim.

Ne var ki Türkiye’nin eğitim meselesi internetin orantısız üstünlüğünden ibaret değildir. Keşke problem bu kadar basit olsaydı. Sistemimiz doğru olsa da başımızdaki tek dert internetin veya dijital dünyanın yanlışlarından ibaret kalsaydı.

İlk aşamadan akademiye kadar her aşamada ciddi müfredat, öğretme, anlatma, okuduğunu anlama, değerlendirme, ifade etme, analiz etme vs. gibi bütün ünitelerde çok geride bulunuyoruz. Bunu görmek için meşhur PİSA testine bakmaya da gerek yok. Herhangi bir üniversite hocasına liseden önüne gelen öğrenciyi sorun, söyleyecektir. Bir başkasına da üniversiteden mezun edilip eğitim sistemine gönderilen öğretmenleri sorun! İki taraf da size pek hoşa gitmeyen şeyler söyleyecektir.

Eğitim modern olmak zorundadır. Çünkü çağ modernleşme iştahı tükenmeyen bir çağdır.

Ahlakı, erdemi ve empati duygusunu öğretmek zorundadır. Çünkü dünyanın ama özellikle Türkiye’nin olmazsa olmaz ihtiyacı bu değerlerdir.

***

Çocuklar, gençler asla dogmatik bir müfredata mahkum edilemez. Ederseniz kendinizi kandırırsınız. Çünkü ne eğitim okuldan ne de hayat okul çağlarından ibarettir. Dogmatik ve sorgulamayı ihmal eden bir eğitim, insanların bir şekilde mutlaka karşılaşacakları gerçek bilgi karşısında acziyeti artırmaktan başka sonuç doğurmaz.

Sadece sosyal bilimler değil pozitif bilimler de aynı değer dünyası zemininde öğretilmelidir. Bu sahadaki eğitim de öğrenciye analiz gücü, ölçme ve kritik etme kabiliyeti vermelidir. En önemlisi de öğretilenler hayata ve özellikle gelecek dünyasına vizyon sunmalıdır.

Dünyanın donanımlı ve iyi yetiştirilmiş insanlara ihtiyacı hep var ama Türkiye için bu ihtiyaç dramatik seviyeye inmiş baraj suyunu yükseltmek kadar acildir.

Yapabilecek miyiz? Seviyeyi yükseltebilecek miyiz? Emin değilim ama yeni Milli Eğitim Bakanı’nın bu meseleye hakim olduğundan ve eğitimi dert ettiğinden eminim. Bakarsınız bir dokunuş ülkenin kalitesini artırır. Kim bilir?

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (27)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.