Rusya ile bundan sonrası…

Mustafa Karaalioğlu

Rusya’nın Ukrayna’yı işgali sürerken hem savaşın gideceği yer hem de ulaşacağı hacim açısından belirsizlik de büyüyor. Hesaplar başka savaş başka şey… İşler Putin’in istediği gibi gitmiyor olabilir, dünyanın Zelenski’ye sempatisi artabilir, hatta Rus savaş makinasının korkutuculuğu azalmış görünebilir ama aradaki güç farkı savaşın her an daha kanlı olmasını mümkün kılıyor. Özellikle Putin gibi bencil ve imajına insani değerlerden daha düşkün bir lider küçümsenecek olursa bunun yol açacağı sonuçları tahmin etmek zor değil. Rusya, Ukrayna’dan istediğini alamadan tarihin en ağır ambargoları sırtına yüklenmiş olarak çıkarsa sonrası Putin iktidarının geri sayımı demektir.

Tabloyu herkes gibi Putin de görüyor. Ya daha kanlı bir zafer ya da Batı’nın el atmasıyla onurlu bir çıkış arıyor. İki seçenek karşısında, daha çok Ukraynalı ve Rus’un hayatı pahasına kanlı bir zaferin tacını takmak yerine ikincisini tercih edeceği tahmin ediliyor. Ama, olağanüstü yanlış ve hesapsız işgalin emrini veren bir liderin gerçeklik duygusuna güvenmek ne kadar doğru olur, o da ayrı mesele…

Ukrayna savaşı nereye varırsa varsın Türkiye dahil bölge ülkeleri için devasa bir problem ortaya çıkmıştır. Rusya artık ete kemiğe bürünmüş, aktif ve öngörülemez güvenlik tehdididir. Aklına gelen her bahaneyi işgal veya ilhak gerekçesi olarak kullanabilen bir ülkeye güvenilemez. Putin’le veya Putin’siz; Rusya şimdiden sonra bölgemizin ve esasen dünyanın en ciddi güvenlik probleminin adıdır. Açık ki bundan sonra daha yalnız kalacak ve bu da Moskova’nın vehmi, öfkesi ve şüphelerini artıracaktır.

Yayılmacılığının tolerans görmemesini, öteden beri iddia ettiği kapitalizmin komplosu olarak tanımlayacak ve rejim iyice Kremlin’e kapanacaktır. İçe kapanma ise yeni yanlış kararlar için elverişli bir zemindir. Bütün otokrasilerde olduğu gibi, bütün otokrat liderlerin yaptığı gibi…

Savaş veya müzakere, işgal veya uzlaşma Türkiye’nin bundan sonraki Rusya politikasının değişmesini gerektiriyor. Mesafe ve önlem dönemi kendisini hissettiriyor. Şu ana kadar izlenen ortadan ve iki tarafı küstürmeme temalı politika doğrudur. Başka da seçenek yoktur ama savaşın veya barışın ardından Türkiye Rusya’yla eskisi gibi coşkulu ve asimetrik ilişki sürdüremez. Çünkü artık ortada koskoca bir Ukrayna krizi ve zihni açığa çıkmış bir Putin vardır.

Türkiye ekonomik kapasitesinin sınırları ve ayrıca son dönemde yaşamakta olduğu kriz nedeniyle ABD ve Avrupa’nın yaptırımlarına katılamaz. İmkanları olsa da katılması telkin edilemez. Ancak, özellikle enerji kalemlerinden kaynaklanan fark nedeniyle Rusya ile tek taraflı hale gelen dış ticaretini dengelememek zorundadır. Rusya’nın Türkiye’yle arasındaki ihracat ve ithalat dengesi benzeri az görünür bir orantısızlık sergiliyor. Son yılların ortalamasıyla, yıllık 22 milyar Dolar’ın üzerinde ithalatımız, 4 milyar Dolar’ın altında ihracatımız bulunuyor. Rusya’nın en çok mal sattığı beşinci, mal aldığı on ikinci ülkeyiz. İlaveten, bir işe yaraması imkansız da olsa s-400 paketine sahibiz. Putin lütfettiğinde turist alıyoruz ama aslında hatır için değil; çünkü, karşılığında ucuz tatil hizmeti sunuyoruz.

Rusya ile ilişkilerde on yıllardır tutulan geleneksel denge hali belki de en doğru dış politika kararımızdı. Bu ilişkileri geliştirip Rusya’ya bağımlılığı artırmak ve alan açmak istenen sonucu vermemiştir. Eğer niyet, Batı’nın bize ilgisini artırmak idiyse bu da gerçekleşmemiştir. İlişkileri yeniden geleneksel denge hattına oturtmak, fazlalıkları ve aşırılıkları azaltmak isabet olacaktır. Ukrayna savaşı nereye varırsa varsın, Türkiye’nin güvenliği ve uluslararası prestiji için -en azından- bu kadar sadeleştirmeye ihtiyaç vardır.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (43)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.