Tabii ki tedbir almak zorundayız

Mustafa Karaalioğlu

Koronavirüs salgını insanları olduğu kadar devletleri ve hükümetleri çaresiz bırakmaya devam ediyor. Bir yıl tamamlanmak üzere ve aşı üretmeye dair en iyimser ihtimallere göre salgını durdurmak için bir yıl daha gerekecek. Buna karşılık virüs hakkında o kadar çok makale, rehber, kitap, araştırma yayınlandı ve hala ortak bir fikir sahibi olamadık. Hala tam olarak çözülemeyen bir sır, durdurulamayan bir akım ve kopartılamayan bir zincirin içindeyiz.

Aslında, bilim ne kadar soğukkanlı olsa da insan tabiatındaki iyimserlik hep güçlüydü. Ama yılın sonuna doğru iyimserlik ve şans tanımayan bir istilacıya karşı olduğumuzu görüyoruz. Tek çıkışı yolu bilimsel çalışmalar... Başta Amerika ve Alman şirketleri ipi göğüslemek üzere. Etkinliği ve tedavi kalitesi tartışmalı da olsa Rus ve Çin ilaçları kullanımda. Özetle şimdi bütün dünya virüse karşı aşıyı beklerken salgınla bildiği yöntemleri kullanarak mücadele etmek zorunda. Üretim, lojistik, aşılama süreçlerinin takvimi düşünülünce bu sürenin de önümüzdeki yılı kapsaması da kaçınılmaz. Bazı ülkeler belki daha geç tamamlayabilecek. Neyse ki burada bir mecburiyet var. Salgının küresel karakteri bir veya birkaç ülkenin kendini kurtarmasına izin vermiyor ve sorun bütün ülkelerde hallolmadan hiçbir ülke rahat olamıyor. İlk aşamada değilse bile ikincide küresel bir aşılama planı mutlaka uygulanacaktır.

***

Gelelim salgınla mücadelede mevcut tabloya…

Cumhurbaşkanı Erdoğan dün, “Yeni tedbir almaya mecburuz ve alacağız” dedi. Tablo budur, mecburuz. Başka türlüsü düşünülemez.

Süreç apaçık gösterdi ki gerçekçi olmak, mücadelenin propagandasına değil temel dinamiklerine odaklanmak asla alternatifi olmayan bir tarzdır. Böyle olmak demek aynı zamanda sokağa çıkma yasağından mesai saatlerini ayarlamaya kadar bütün önlemleri önce insan sağlığı kaygısıyla almak ve uygulamak demektir. Türkiye, bu tedbirleri başlangıç döneminde aldı ama sonra neredeyse tam bir tedbirsizlik düzenine geçti. Şimdi yaşamakta olduğumuz patlama da bu yanlışın kaçınılmaz sonucudur. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın yaz aylarındaki ısrarlı ikazları ve ardından soğuk havaların getireceği ilave riski anlatıp durması da bundandı. Ne var ki hükümet katı önlem yerine sık gevşet diyebileceğimiz verimsiz bir politikayı tercih etti. Utangaç bir sürü bağışıklığı modeli uygulandı; salgın da bütün ülkeyi kuşattı. Ayrıca, bu iki arada bir derede politikayla bulaşma zinciri zayıflatılamazken, ekonomi de ayakta tutulamadı.

Kabul edelim ki salgını durdurmak çok zordur ama etkili yöntemlerle bugünkü tablo yaşanmayabilirdi. Nitekim, bazı ülkeler salgını bitirmese bile köşeye sıkıştırmayı bu sayede başardı. Biz ise, kritik zamanları kendi kendimize propaganda yaparak geçirdik ve tabiatıyla o gürültüde ne Bakan’ın ne de Bilim Kurulu’nun uyarıları hak ettiği etkiyi yaratamadı.

Yaz başında karantinadan çıkan ülkeyi düşük faizli kredilerle tatile yollamak iyi bir fikir değildi. Düğünleri, davetleri serbest bırakmak asla iyi bir fikir değildi. Hiçbir şey yokmuş gibi insanların köylerine, memleketlerine hastalık taşıdığı aylarda eli kolu bağlı izlemek de öyle… Düşünün, kademeli mesai uygulaması bile aylar sonra akla geldi ve uygulanamadı. Arada yapılan açılışlar, mitingler ve coşku dolu birçok etkinliğin hem o bölgelerde salgını artırması ve hem de bütün ülke üzerinde oluşturduğu rehaveti de ayrıca hatırlamak gerekir.
Evet şimdi ciddi bir tedbir seti gerekiyor. Gecikmeden ve geride bıraktığımız tecrübeyi akıldan çıkarmadan…

Geçmiş olsun

Kovid testi pozitif çıkan Gelecek Partisi lideri Sayın Ahmet Davutoğlu’na geçmiş olsun dileklerimi iletirken, bu vesileyle hem kendisine hem de bütün hastalarımıza Allah’tan şifa diliyorum.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (18)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.