Yurt sorunu ve yurdun temel sorunu

Mustafa Karaalioğlu

Bir ülke düşünün her şehre bir üniversite yetmedi iki, üç üniversite yapıyor. Binalar, binalar, tesisler, kampüsler dikiyor. Kontenjan üzerine kontenjan ekliyor. Herkese profesörlük; profesörlüğün rüyasında göremeyecek adamlara da rektörlük bahşediyor. Üniversite sayısıyla, öğrenci sayısıyla övünüyor. Övündükçe bir üniversite, birkaç bina daha dikiyor.

Türkiye’nin müthiş atılım yapan üniversite sisteminin özeti budur. Bu güzel tablo yurt sorunu gibi önemsiz bir konuyla bozulmasa iyi olurdu!

Sayısı 200’ü aşıp giden, öğrencisi 8 milyona varan, binaları saymakla anlatmakla hiç bitmez üniversitelerin akademik kalitesini bir yana bırakalım. Bir yana bırakalım demek, umutsuzluktandır. Çare yok zira… Bir üniversitemizin dünyada ilk 500’e girebilmesi, akademisyenlerimizin uluslararası bilimsel makale atfında en azından İran’ı geçebilmesi veya hangi kritere vurursanız vurun akademik kaliteye dair bir işaret bulabilmek boşa çaba olduğundan konuşmak faydasız. Direnen birkaç okul, hala bilim yapmaya çalışan birkaç saygın bilim insanı hariç tablo böyledir. O yüzden geçtik bu faslı… Bu kadar üniversiteye bu kadar kontenjana ve bu kadar üniversite mezununa rağmen hala bazı sektörlere eleman yetiştirmeyi unutmuş olmamızı da geçtik. Bir alanda ihtiyaçtan kat kat fazla üniversite mezunu varken başka alanları eksik bırakan planlamaya karşı ne söylense nafile. Bu da bir tarafa…

Üniversiteyi üniversite yapan bütün değerler ve kriterleri geçelim ama bu kadar bina hevesi varken, popülizm de almış başını gitmişken, kredi, burs paralarının kıymetini bilmeyenlere beddua edilirken öğrenci yurtlarını düşünmemek neyin nesidir? Bu en kritik nokta nasıl atlandı da kimse farkında olamadı? Hem de inşaatın lider olduğu bir dönemde… İktidar için öğrencilerin yurtsuz kalması kadar kötü olan, en iyi bildiği alanda sınıfta kalmasıdır. Oysa tam yeri değil miydi? Merkezinde inşaat olan harika bir icraat fırsatı nasıl kaçtı?

Sebebi açık. 8 milyon üniversiteli için sadece 700 bin küsur yatak olması bu ülkede kaynak eksikliğini değil planlama, organizasyon ve fizibilite olmadığın gösterir. İşlerin sahipsiz olduğunu anlatır. Hedefin aslında modern bir üniversite eğitimi sistemi değil, skor ve tabela olduğuna işaret eder.

Sadece yurt meselesinde değil, sistemin kalitesine ve sorunun özüne değil görüntü ve propaganda kıymetine odaklanmak her alanda hakimdir. Orman yangınlarından çevre problemlerine, ekonomiden dış politikaya kadar birçok noktada gözle görünecek kadar barizdir. En küçük krizde de ortaya çıkıyor. Çünkü sistemsizliğin ömrü uzun olmuyor. Başta herşey gösterişlidir, havalıdır ama bir noktada taşınamayacak hale gelir ve dikişler tutmuyor, teğeller atıyor.

Türkiye giderek daha çok alanda karşı karşıya kaldığı sorunları öngöremeyene ve tabiatıyla tedbir de alamayan bir ülke haline geliyor. Zamanında yapılması gerekenler ihmal edildiği için ülkenin başına daha çok ve daha yüksek maliyetli işler açılıyor. Verimlilik, kalite, koordinasyon ve ortak fayda dışlanmıştır. Popülizm ve gösteriş merakı yüzünden kaynakları yanlış alanlarda harcanırken baştan sona tek bir sistem örneği gelişmiyor. İnşaatta lider bir ülke basit bir yurt sorununu da depreme karşı hazırlıklı olmayı da bu yüzden sağlayamıyor. Çünkü planlamıyor, fizibilite yapmıyor ve ucunda heybet ve gösteriş olmayan hiçbir teknik planlamaya itibar etmiyor.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (63)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.