Ekonomi mi büyüdü, üzerimizdeki yük mü?

Oğuz Demir

Büyüme rakamları açıklandı, bir hafta tartıştık. Ardından yeniden gündemin hızlı akışında kaybolduk.

Oysa “madem ekonomi %7 büyüdü, biz niye hissetmedik?” sorusunu sormaya, Türkiye ekonomisinde bu tip dönemlerde dengesiz büyümenin toplum üzerindeki etkisini tartışmaya devam etmemiz gerekiyordu.

Geçtiğimiz hafta yayınlanan yoksulluk ile ilgili verileri de düşününce bu tartışmanın bir kez daha yapılmasının önemli olduğunu düşünüyorum. Bu kez de bir başka bakış açısı ile durumun ne kadar sıkıntılı olduğunu sizlerle paylaşmak istedim.

Öncelikle %7 büyüme ne demek bir daha hatırlatalım.

Bu büyüme rakamı bize 2020 yılının ilk üç ayına göre 2021 yılının ilk üç ayında Türkiye’deki ekonomik aktörlerin (hanehalkları, firmalar, devlet vs.) toplamda reel olarak (yani enflasyon etkisi çıkarıldıktan sonra) daha fazla mal ve hizmet harcaması yaptığını ya da gelir elde ettiğini ya da üretim yaptığını ifade ediyor. Ekonomik büyüme bu üç yöntem ile hesaplandığı için bu şekilde ifade edebiliriz.

Ben de tabloda TÜİK tarafından hesaplanan zincirleme hacim endeksine göre ilk çeyreklerde hanehalkı tüketim harcamalarını, çalışan sayısını, Türkiye’nin nüfusunu sizlerle paylaştım. (Buradaki rakamlar enflasyondan arındırılmış reel rakamlar)

Bu tablo bize ne gösteriyor? Neden böyle bir tablo çıkarttım?

Kısaca açıklayayım.

Çalışan başına tüketim ortalaması, bir çalışanın yılın ilk çeyreğinde ortalama ne kadarlık tüketim harcamasını karşılamak üzere çalıştığını gösteriyor. Kişi başına tüketim ortalaması ise Türkiye’de bir vatandaşın yılın ilk çeyreğinde ortalama ne kadar tüketim harcaması yaptığını.

2018 yılı ilk çeyreğinde 28,3 milyon çalışanın üzerine düşen kişi başı tüketim reel olarak 8.549 TL iken 2021 yılı ilk çeyreğinde 27,7 milyona düşen çalışanın üzerine düşen kişi başı tüketim yükü 9.361 TL’ye çıkıyor.

Yani bir çalışanın üzerinde ilk çeyrekte karşılamak zorunda olduğunu hissettiği ortalama tüketim harcaması yükü 2021’de 2018’e göre reel olarak %10 artıyor.

%10 artan tüketimi karşılama yükü karşılığında kendisine düşen ortalama kişi başı tüketimi ise dört yılda 2.997 TL’den sadece 3.100 TL’ye çıkıyor.

%10 daha fazla yük ile ancak %3 daha fazla tüketebiliyor!

Çok daha yüksek bedel ödüyor ve neredeyse dört yılın sonunda aynı miktarda tüketim yapabiliyor!

2020 ve 2021 yıllarında salgın nedeniyle uygulanan kısa çalışma ödeneği ve ücretsiz izin nedeniyle fiili çalışan sayısının daha düşük olduğunu da dikkate alırsanız çalışan kesimin üzerine yıkılan yükün, hissettikleri yükün daha da fazla olduğunu görebilirsiniz.

Hal böyle olunca çalışan kesim için büyüyen tek şey üzerindeki yük oluyor.

***

Elbette bu sadece rakamlar kullanılarak yapılmış ortalama bir hesap. Çalışanın üzerindeki tüketim yükü gelir adaletsizliği yüzünden çok daha fazla.

TÜİK de bu gerçeği geçtiğimiz hafta yayınladığı Gelir ve Yaşam Koşulları araştırması içerisinde doğruluyor.

TÜİK yıllık ortalama esas iş gelirleri sırasıyla işverenlerde 125.698 TL, ücretli maaşlılarda 42.006 TL, kendi hesabına çalışanlarda 33.207 TL ve yevmiyelilerde 17.577 TL olarak hesaplıyor. Bu rakamlarda bir önceki yıla göre en yüksek artış ise %31,6 ile işverenlerde en düşük artış ise %19,0 ile yevmiyelilerde oluyor.

Hem büyüme verileri hem de gelir ve yaşam koşulları verileri bize çalışanın, emeklinin, sabit gelirlinin üzerindeki yükün her geçen dönem daha fazla arttığını ancak gelirlerindeki artışın bu yük artışına yetişemediğini gösteriyor.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (5)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.