İşsizlik ve çaresizlik!

Oğuz Demir

Evvelki gün işsizlik rakamları açıklandı. Üniversitede odamda oturdum, veriler üzerinde çalışıyordum.

Bir yandan nafile bir çaba ile verilerin ne ifade ettiğini anlamaya çalıştım öte yandan ne kadar gerçekleri yansıttığını. Tam o esnada kapı çaldı. İçeri bu yıl Haziran ayında mezun olan iki öğrencimiz girdi.

Diplomalarını almaya gelmişler, o arada da sağ olsunlar beni ziyaret etmek istemişler

İçlerinden biri oldukça başarılı bir öğrenciydi, iyi hatırlıyorum.

Sordum.

Ne yaptın, iş güç ne alemde?

Dedi ki askere gidiyorum. Son bir yıl pandemiye rağmen iş aradım. Hatta yeri geldi parası pulu önemli değil sadece iş öğreneyim dediğim yerler dahi oldu. Hepsinden elim boş döndüm. En azından askerliği aradan çıkarmak istiyorum hocam dedi.

Kısa dönem mi gideceksin diye sordum.

“İnşallah uzun dönem olur hocam daha şimdiden KYK borcum 23.000 TL’yi geçti. Uzun dönem gidersem 8-9 bin TL maaş veriyor devlet, bir miktar para biriktirir borcumu öder, dönüşte de iş ararken biraz birikmiş ile zaman kazanırım!” diyerek cevap verdi.

Memuriyet sınavlarını düşündün mü hiç diye sordum bu sefer.

Kaymakamlık sınavlarına gireyim diye düşündüm dedi. Ancak sınav başvuruları Mayıs ayında açıldı. O tarihlerde biz mezun değildik dolayısıyla başvuramadık dedi.

Bu da çok enteresan.

Devlet mezuniyetin Haziran’da olduğunu bilmesine rağmen sınavı Mayıs’ta açıyor. Dolayısıyla yeni mezunlar başvuramıyor. Kaymakam olmak isteyen gençlere diyor ki siz bir sonraki yılı bekleyin, bir yıl sonra sınava girebilirsiniz.

O zaman da o bir yıl o gençler ne yiyip ne içecek bu işsizlik ortamında sorusu ortaya çıkıyor.

Diğer yandan zaten kamudaki mülakat sisteminin bu sınavlardan umudu çok azalttığını da gençler kendileri söylüyor.

Bu sohbet üzerine belki daha iyi bir haber alırım diye düşünerek diğer mezunumuza sordum.

“Hocam ben işletme mezunuyum. Havacılık yönetimi bölümü ile birlikte çift anadalı da başarıyla tamamladım. Havacılık sektöründe çalışmayı çok istiyordum. Malum pandemi var, sektör zaten krizde. İşe alımlar çok az, o alımlarda da tanıdık birileri yok ise işe girmek imkansız.”

Aynen bu cümlelerle anlattı durumunu.

Bunlar tabii ki o gençlere, öğrencilere emek vermiş bir hoca için onu da geçtim bu ülkede yaşayan her vatandaş için çok üzücü cümleler. Ama bir o kadar da gerçekler...

Şöyle bir bakınca üniversiteden yeni mezun olan gençlerin birçoğunun durumu böyle.

***

Uzun yıllardır süren, yapısallaşmış ciddi bir istihdam krizi var. Belki birebir yansıtmasa da TÜİK’in verileri de işgücü piyasalarındaki durumun vahametini gösteriyor. Düşünsenize hizmet sektörlerinin en iyi geçirdiği aylardan biri olan Ağustos ayında cirolar aylık %2 artıyor ama 341 bin kişi işini kaybediyor.

İstihdamın önemli bir kısmını (yüzde 55) gerçekleştiren bu sektörlerde artan ciro, istihdama yansımamış oluyor.

Pandemi dönemi zararların telafi edilmesi için işletmelerin çalışanlar üzerindeki yükü arttırdığı bir dönemi yaşıyoruz. İş bulamayan, işini kaybeden ya da işinden memnun olmayan milyonların ülkesine dönüşmüş oluyoruz.

Buradan çıkışı ise yarı-zamanlı çalışma yasasında arayan bir iktidar var.

Oysaki öyle çok yaratıcı (!) çözümler peşinde koşmamıza gerek yok.

Dövizi, enflasyonu tutacak, ekonomide ve siyasette istikrarı ve güveni arttıracak adımlar olmadan sorunlarımızın çözümü de yok.

Bu sorunları çözecek olanların da bu çözümlere yanaşmaya hiç niyeti yok.

Neden mi?

Onu da bir başka yazıda anlatalım...

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (10)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.