Gidenlerin ardından dökülen sadece gözyaşı mıdır?..

Şenol Kaluç

Geçen hafta içinde aldığım bir haber ile içimdeki yaralardan birisi daha tekrardan açıldı. Geçen yılda bir dönem yine omuz omuza çalıştığımız bir arkadaşımız kendisini devletin sahibi gören bir partinin hezeyanları sebebi ile (FETÖ’cüler atılıyorsa diğer muhalifler neden atılmıyor ki?) hukuk dışı bir şekilde hakkında hiçbir cezai soruşturma ya da karar olmamasına rağmen, 15 Temmuz hain darbe girişiminin yarattığı ortamın etkisiyle görevinden uzaklaştırılmıştı. Mehmet Nasır Sönmez arkadaşımız evinin balkonunda halı silkelerken düşerek hayatını kaybederken arkasında yaslı bir eş ve iki masum çocuk bırakmıştı ve yıllardır aradığı adaleti OHAL komisyonu ancak ölümünden 3-4 ay sonra karara bağlayarak göreve iade etmişti ama ortada göreve dönebilecek bir M. N. Sönmez kardeşimiz yoktu…

Ve yine aynı hezeyanın bir ürünü olarak sırf muhalif bir sendikanın aktif temsilciliğini yaptığı ve mücadele ettiği için görevden alınan ama yaşadıklarının ağırlığını kaldıramayarak geçirdiği kalp krizi ile aramızdan ayrılan güzel insan Kazım Ünlü için 4 yıl kadar önce “Kazım Ünlü’nün ardından” (https://www.karar.com/yazarlar/senol-kaluc/kazim-unlunun-ardindan-5568 ) başlıklı bir yazı yazmıştım.

OHAL komisyonu bu vefatın üzerinden yıllar geçtikten sonra masumluğuna karar vererek göreve iadesine karar verdi. Geciken adalet adalet sayılır mı bilemem ama bu tür haksızlıkların sanırım ruzi mahşerde bir karşılığı olacaktır.

Çok fazla yazmak istemiyor, merhumlara Allah’tan rahmet ve yakınlarına sabır dileyerek o günkü yazımın bir kısmını affınıza sığınarak sizlerle tekrar paylaşmak istiyorum.

***

“FETÖ’cüleri temizliyoruz derken FETÖ’cü olmayan ama başka ithamlarla suçlanan pek çok memur da ağır cezada yargılanmaları gerektirecek ithamlarla birlikte KHK’lerle görevlerinden uzaklaştırıldı.

Bir şekilde suça bulaşan hiç kimseyi savunacak halimiz yok, ancak muhaliflikte ileri gittikleri için insanların cezalandırıldığı izlenimi kabul edilebilir değil.

Adalet komisyonları kurulmasına rağmen hâlâ işler çok yavaş yürüyor. Geçmişte çalıştıkları kurumlarca defaatle soruşturma geçirmiş, haklarında cezaya gerek görülmemiş, kınama ya da en fazla maaştan kesme-kıdem durdurma gibi cezalar almış kişiler bugün en hafif suçlama ile terörle iltisaklı sayılıyor. Hukukun temel ilkesi olarak iddia makamı suçu ispatla yükümlüdür ancak bugüne kadar bu insanlar hâlâ gerçekte neyle suçlandıklarını bilmiyorlar ve yargı önüne de çıkmış değiller.

Bugün Ak Parti’ye gönülden bağlı insanlar dahi bu görevden almalarda bu insanların çoğunun muhalif kimliklerinden dolayı cezalandırıldıklarını düşünüyor ise şöyle bir geri çekilip düşünmek gerekmez mi? Afaki ve genel geçer beylik suçlamalar yapmak yerine belgeli, kayıtlı kuyutlu iddianamelerle vicdanlardaki şüpheler giderilmeli değil miydi?

Geçen gün insan ömründen gidiyor ve insan bugün var yarın yok! Aylardır KHK’larla işinden atılan ya da açığa alınan insanlara karşı devlet olarak hiç mi sorumluluğumuz yok?

KHK ile görevinden ihraç edilen muhalif kimliği ve müzmin AK Parti antipatisi ile bilinen yılların sendikacısı; bugüne kadar geçmiş onlarca hükümetin hışmına uğramış; sürgünlere katlanmış, soruşturmalar geçirmiş ama sendikal mücadelede hep dimdik ayakta kalmış bir insan ve öğrencileri için fark yaratan bir öğretmen bugün aramızda yok!

Türkiye’de yarın Türk Sendikacılık tarihini yazacak olanların muhakkak ki adına bir bölüm açma ihtiyacı hissedeceği kadar nevi şahsına münhasır bir sendikacıydı Kazım Ünlü. Çalışanların, eğitim emekçilerinin sorunlarını ayrım gözetmeksizin çözmeye çalışan, insana benim sendikamdan ya da değil diye bakmayacak kadar da idealistti.

Şahsi sohbetlerinde ne kadar öfkeli ise sosyal ilişkilerinde de o denli seviyeli; en muhalifleriyle bile kırmadan dökmeden konuşan ve ilişki kurabilen bir insandı. Sendikasının çizgisine yapılan itirazları dahi hoş görecek ve “gelin içeride birlikte düzeltelim” diyebilecek kadar da mütevazı idi.

KHK ile görevden alınmak değil ama dava arkadaşı olarak gördüğü bazı insanların ikiyüzlülüklerini kaldıramadı ve sırtına yüklenen yükü bu kez omuzlayamadı, kalbine yenik düştü.”

***

Kazım Hocam sen yattığın yerde huzurla uyu, sana iftira atanların da bu iftiradan etkilenip sırtını dönenlerin de yüzü yerde bugün… Ders alır mıyız bilmiyorum ama dilerim bir gün bu topraklarda kimsenin zulme uğramadığı bir düzen inşa edebiliriz…

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (3)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.